KADİR DAYIOĞLU


MÜSİAD ÖDÜLLERİ VE HULUSİ AKAR PAŞAMIZ

"Çatlasalar da, patlasalar da Kızılelma’yı uçuracağız", başlık böyle…


Geçenlerde, MÜSİAD Kayseri Şubesi tarafından kentte bulunan bir restoranda düzenlenen Başarı Ödül Töreni düzenlendi. Törende farklı branşlarda ödüller verildi. Törende Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar da bir konuşma yapmış. Sanırım, Paşamız, bir metne bağlı olmadan, irticalen konuşmuş. 

***

Benim de yararlandığım, basına yansıyan ama bir merkezden (Muhtemelen MÜSİAD) geldiği belli metinden anladığımıza göre değerli paşamız, hemen hemen her konuya değinmiş. Tabii, muhterem Akar Paşamız, mesleği gereği, harp sanayine de…

***

O kısmı, alıyorum… Ne gördüysek, AK Parti sayesinde gördüğümüzü intibaı uyandırıyor, konuşması. Anlam ve yazım bozuklukları aldığım metne ait (Kayseri Gerçek Haber, 28.01.2023)

***

"Çatlasalar da, patlasalar da Kızılelma’yı uçuracağız", başlık böyle…

***

“Yakın bir zamana kadar kullanılan silahların ithal olduğunu, şuanda bütün silahları, mühimmatları yapacak hale gelindiğini ifade eden Bakan Akar; ‘Bunları yaparken hepinizin bildiği gibi en önemli konulardan biri de orduların kahramanlığı, orduların eğitimi, orduların tatbikatı, tecrübesi gerçekten önemli. Bunun kadar önemli olan diğer bir konu da onların kullandıkları silah, araç, gereç, mühimmat. 

Bu da çok önemli. Çok şükür düne kadar biz subaylığımızda yabancılarla temasımızda elimizde kullanabileceğimiz tabancamız yoktu, tüfeğimiz yoktu. İthaldi, hepsinin patenti dışarıya aitti’.”

***

Paşamız, kusura kalmazsa bir hatırlatma yapacağım: Kendilerinden önce kendimize aittabancamız tüfeğimiz yoktu demiş. Peki; ürettiğimiz Kırıkkale tabanca, Kırıkkale piyade tüfeği, G-3, GM-3 tüfekleri, bunların mermileri nerede üretiliyordu?

***

Sayın Akar devam etmiş: “Şuanda geldiğimiz noktada Cumhurbaşkanımızın liderliğiyle, verdiği ilhamla şuanda çok şükür bütün hafif silahlarımızı ardından fırtına obüslerimizi yapıyoruz, İHA’ları, SİHA’ları, Kızılelma’yı, silahlı helikopterlerimizi, her çeşit mühimmatımızı kendi kendimize yapacak hale geldik. Şuanda savunma sanayimiz millilik ve yerlilikte çok şükür yüzde 80’leri aşmak üzere. Bu sadece bizim için değil, bizden yardım bekleyen dost ve kardeşlerimiz için büyük bir rahatlama. 

***

Parasını verdiklerimizi dahi alamadık dostumuz, müttefikimiz dediğimiz ülkelerden maalesef. Bire [Bir de] motor problemimiz var, çözüyoruz. Uçak problemimiz var, çözüyoruz. Çatlasalar da, patlasalar da uçağımızı da yapacağız, motorumuzu da yapacağız, füzemizi de yapacağız, Kızılelmayı da uçuracağız" dedi.” 

***

Demek ki, “parasını verdiklerimizi” dahi alamamışız, [uçak] motorumuzu da henüz yapamıyormuşuz.Paşam kusura kalmayın da tankın, uçağın motorunu yapamıyorsak, daha çok uzun yolumuz var demektir. 

***

Dostlar sizleri, Erken Cumhuriyet Dönemine değil… 1960 sonrasına götüreceğim. Anadolu’da Osmanlı’dan devralınan silah sanayi hiç yoktu. Sadece, sıcak demirciler, kılıç yapabiliyordu…Paşamız iyi bilir; “… topların kama ve nişangâhları İtilâf Devletleri tarafından alınmış olduğundan bunlar kullanılmaz” durumdaydı. İşte bunların “kamalarının” yapımı sorun olmuştu Milli Micadele’nin başında. Bunları yapacak usta (kamacı) ve teçhizat zor bulunmuştu.   Fiziki altyapı yoktu; beşeri altyapı yoktu… Yani, “sıfır noktasında” bir sektör devraldı Cumhuriyet. 

***

“Evet… 1963 ve 1967'de Kıbrıs krizleri ve 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı, bu harekât sonucunda Türkiye'ye uygulanan silah ambargosu, ulusal savunma sanayisine duyulan ihtiyacı artırdı.1965 yılında Türk Donanma Cemiyeti kurularak “Kendi Gemini Kendin Yap” projesine öncülük etmiştir. Arkasından “Kendi Uçağını Kendin” yap projesi gündeme geldi. İşte, çıkartma gemileri de bundan sonra yapılmaya başladı, tersanelerimizde.  (Not: Bazı bilgileri wikipedia’dan aldım.”

***

Tabii, bunları yapabilmek için; “bilgi birikimi”, “teknoloji birikimi” ve “beşeri ve fiziki sermaye birikimi” lazımdı… Harp sanayi bağlamında, bunların hiç birisi yoktu, 1960’lara kadar ülkemizde. Uçak sanayi de bu nedenle akim kaldı… Unutmayın, sırf “AR-GE”similyar dolarlarla ifade edilen işler cümlesinden bunlar. Öyle; “terzilik dediğin ne ki; önü ile arkası, kolu ile yakası” türünden değil bu işler.

***

Krizler sırasında Türkiye, dış arz bağımlılığının zorlukları ile karşı karşıya kaldı. Bu dönemde yaşanan kilitlenme, ulusal savunma endüstrisini yeniden etkinleştirmenin yollarını aramaya neden oldu. İthalat ikamesine dayalı yatırımların yaygın olduğu bu dönemde, Alman lisansları altında MKEK tarafından G-3 ve MG-3 tüfeklerinin üretimi bu politikanın somut örnekleri olmuştur.

***

1970'ler, millî savunma sanayinin kurulması için somut girişimlerin hayata geçirildiği dönemdir. Türkiye'ye yönelik silah ambargosuna ulusal tepki sonucunda 1970 yılında Türk Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kuruldu.Kıbrıs Barış Harekâtı sırasındaki ambargo nedeniyle aynı yıl Türk Kara Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı kuruldu. Bu vakıflar, bağışlar sayesinde Aselsan (1975), TUSAŞ (1973), Aspilsan (1981), Havelsan (1982), Roketsan(1988),tank modernizasyon tesisleri gibi işletmeler/kurumlar kuruldu.

***

1980'li yıllarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin modernizasyonunu gerçekleştirmek için devlet inisiyatifi başlatılmış ve çağdaş teknolojiye dayalı bir millî savunma sanayisinin kurulması öncelikli hedef olarak belirlenmiştir. Bu yöndeki ilk adım, devlet teşebbüsü olarak Savunma Teçhizatı Müdürlüğü’nün kurulması ile atıldı. 1985 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı kuruldu. Bu diziye TAİ, Askeri Tersaneleri vs. de ekleyebiliriz.Bunların, kamu eli ile kurulanlarından bazıları. Ki, Hulusi Paşamız, bunları çok iyi bilir.

***

Savunma Sanayii Müsteşarlığı kuruluşundan bu yana geçen 40 yılda ve özverili çabalar sonucunda, Türkiye'de modern bir ulusal savunma altyapısının oluşturulmasında gerçek başarılar elde etti ve bazı hayati alanlarda oldukça başarılı sonuçlar aldı. Her biri faaliyet alanlarında önemli bir boşluğu dolduran Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ihtiyaçlarını yerel kaynaklardan karşılamak üzere kilit savunma sanayi kuruluşları kurulmuştur.

***

Evet. Devlet olmanın gereğidir, devlette sürekliliğin esas oluşu. O nedenle, Cumhuriyet dönemi harp sanayini, 20 yıllıkAK Parti iktidarı ile sınırlandırmak doğru değildir. Bunları çok iyi bilen Sayın Akar, siyaset yapsa da, bizlerin görevi bazı şeyleri anımsatmak, bellekleri tazelemek. Başka bir amacımız yoktur efendim.