KADİR DAYIOĞLU


MUHARREM AYI!..

Bu yıl Ağustos ayına karşı gelen Muharrem ayı, 9 Ağustos 2021 Pazartesi günü başladı, 7 Eylül’de sona erecek. Muharrem ayının onuncu günü olarak kabul edilen “Aşure Günü” ya da “Aşûrâ Günü”, 2021'de 18 Ağustos Çarşamba günü idrak edildi. “Muharrem orucu” hicri takvime göre Muharrem ayının ilk 10 günü tutulur. Tutulan oruçların kabulü dileğiyle “Muharreminizi” kutluyorum.


Bu yıl Ağustos ayına karşı gelen Muharrem ayı, 9 Ağustos 2021 Pazartesi günü başladı, 7 Eylül’de sona erecek. Muharrem ayının onuncu günü olarak kabul edilen “Aşure Günü” ya da “Aşûrâ Günü”, 2021'de 18 Ağustos Çarşamba günü idrak edildi. “Muharrem orucu” hicri takvime göre Muharrem ayının ilk 10 günü tutulur. Tutulan oruçların kabulü dileğiyle “Muharreminizi” kutluyorum.

***

“Ali’yi sevmek Alevilik ise ben de Aleviyim!” sözü ne kadar yanlışsa, Ali’siz Alevilik de o kadar yanlış. Şunu unutmayın; Ali’siz Alevilik olmaz… Bu iki sloganı söyleyenler Alevi falan değil… Hele hele birinciler hiç değil. Zira geleneksel İslam jargonun kullanan, Muaviye ve oğlu Yezit’e “hazret” diyen bir anlayış asla ve asla “Alevi” olamaz…

***

Mesela; “Alevilik Hz. Ali efendimizi (r.a) sevmekse ben de Alevi’nin ta kendisiyim!” derler. Bu sloganda geçen (r.a) kısaltması, söyleyenlerin ne kadar Alevi olduğunun ipucunu veriyor; “Radyallahu anh (r.a)” demekle. Bu, “radyallahu anh” yani “Allah ondan razı olsun!” sözü, bir şuur altıdır. Benim bildiğim, gördüğüm, duyduğum, okuduğum şu: Hiçbir Alevi ve “Ali bağlısı” “ Hz. Ali”’den sonra o sözü yani “radyallahu anh” demez. Peki, ne der? “Kerremallahu veche hu”. Kısaltılmışı da; “k.a.v”.

***

Peki, “k.a.v” ne demek?“Allah, vechini (yüz, yön, taraf) mükerrem (şerefli) kılsın”, anlamında bir dua olup, Hz. Ali putlara hiç secde ve ibadet etmediğinden ve çocukluktan beri Allah'a secde ettiğinden dolayı onun ismi anıldığında hürmeten söylenir.

***

Mesela, yine Alevi jargonunda Ali’nin; “Haydar, Haydar-ı kerrar” da onun diğer isimlerindendir. Meşhur bir künyesi de Ebu Tûrab’dır. Hazretin hiç kimsenin ortak olmadığı kendisine has lakabı ise “Emir’ul muminin”dir; Murtaza, Sıddık onun lakaplarından bir kaç tanesi. Haydar-ı kerrar; döne döne dövüşen aslan demektir…

***

Mesela Ali’ye de “Allah’ın aslanı” anlamında “Esedullah” deniyor. Mesela bir ser levha var; “Lâ fethâ illâ Ali, lâ seyfe illâ Zülfekâr!”. Anlamı; “Ali gibi yiğit, Zülfikâr gibi kılıç olmaz!”

***

Şimdi de kıyameti kopartan ana damara gelelim: “Nübüvvet Hz. Muhammet ile noktalanmıştır. Ama velayet kıyamete dek devam edecek. Bunu da, Ehli Beyt soyundan gelenler yürütecek!” Nitekim; “12 İmam” bu zincirin birer halkaları… Yani, “heterodoksi”de (Alevilikte/Şiilikte/Caferilikte, Halvetilik’te vd.) “imamet” inancı var.  Geleneksel İslam anlayışında (ortodoksi), başka bir “silsile” velayeti sürdürür. Haliyle “imamet” yoktur.

***

Heterodoks inancında ya da din anlayışında Ali, “dördüncü halife” falan değil. Hakkı yenmiş, bir “Şah-ı Velayet”tir. O nedenle; “gelenekçi Sunni İslam” anlayışı dışındadır. Hatta, bunlara göre, “sapıklıktır!”.

***

Kur’an ayetlerinin mızrak uçlarına takıp “hile” ile Sıffın Savaşı’nı kazanan Muaviye’yi “aklamak” için yapılan; “Ali mutlaka haklıydı ama Muaviye de haksız değildi!”, teviline yer yoktur, Alevilikte.

Halife, Ömer bin Abdülaziz’e kadar her hutbede, “Ali ve soyuna” küfredenlerin soyu ile onların bağlıları ile, inanç bağlamında, bir Alevi ile aynı çizgide olamaz. Elbette, “insan” olarak hiçbir farkları yoktur. Sakın, yanlış anlaşılmasın.

***

Demem o ki; “Hazreti Ali’yi sevmek Alevilikse ben de Alevi’yim!”, sözü tam bir siyaseten söylenmiş söz olup hiçbir Alevi, hiçbir Ali muhibbi buna inanmaz. Alevi inancında önemli olan; Ali’yi “sevmek” yeterli değil, ona “bağlanmak”, onun gibi yaşamaktır… O nedenle Aleviler’de “vahdet-i vücut”(varlıkta birlik) egemen olup, “Allah-Peygamber-Ali” üçlemesi vardır… Yani, “panteizm”

***

Şimdi gelelim en can alıcı ve itilaflı konuya; “Gadir Hum” hutbesine… Veda Haccı dönüşünde Hz. Muhammed Gadir Hum’da bir hutbe irat eder. Bir Alevi/Şia/Caferi “Gadir Hum“ hutbesinin doğruluğuna inanır. Halvetiler de, Kadiriler de, Mevleviler de, Rufailer de…

***

Hazreti Muhammed, Kabe ziyaretini tamamlayıp (Veda Haccı) Medine’ye doğru yola çıktılar. Mekke ile Medine arasında bulunan “Gadir Hum” denilen yere gelip mola verdiler. Burada, “Maide/67” (Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et….)  ayeti iner. Hazret-i Muhammed bu emri alınca, deve semerlerinde yapılan yüksekçe bir kürsüye çıkar, Ali’yi yanına çağırır, özetle şöyle buyurur: “…size iki emanet bırakıyorum: “Kur’an ve ehl-i beytim”. Hemen belirteyim; “Ehl-i beytim” yerine “Sünnetim” der, “geleneksel” anlayış.

Hazreti Muhammed bunun üzerine Ali’nin sağ elini tutup kaldırır, onu överek buyurur: “Ey insanlar! Biliniz ki; Ben her kimin mevlâsı (Efendi) isem, bu ali de onun mevlâsıdır. Ali’nin nefsi benim nefsim, Ali’nin kanı benim kanım, Ali’nin ruhu benim ruhum.

Her kim beni severse Allah‘ı; her kim Allah‘ı severse, Ali’yi sever. Her kim beni sevmezse, Allah‘ı sevmez; her kim Allah‘ı sevmezse Ali‘yi sevmez. Ey Allah’ım! Ali‘yi seveni sev. Ali‘ye düşmanlık edeni sevme. Ali’ye yardım edene yardım et. Ali‘ye kötülük edeni aşağılık kıl!”

Hattab Oğlu Ömer, İmam Ali’nin elinden tutarak:“Kutlu olsun, ne mutlu sana ey Ali! Hem benim hem de kadın, erkek bütün müminlerin velisi (önderi) oldun”, diyerek ona biat etti. Gadir Hum’da açıkça görülüyor ki İmamı Ali, resmen “Halife” tayin edilir. Tabii, hemen “ortodokslar” (doğru yolda olanlar/gelenekçiler)  derler ki; “madem öyleydi de neden Ali, Ebubekir’e biat etti?” Yine tabii, acaba öyle mi? Derin konular. Geçelim…

Bilmem anlatabildim mi? “Alevi kümesi” böyle inanır. Peki, kim bunlar. Aleviler, Şia, Caferiler, Halvetiler, Mevleviler, Rufailer, Kâdiriler vd. Yani, “heterodoks” (farklı) İslam dairesinde olanlar. Ha. Ben, dinlediklerimi, okuduklarımı aktardım,  sadece…