KADİR DAYIOĞLU


MİZAH

Hazreti Neyzen’e sormuşlar; “Siz ney çalarmışsınız öyle mi?” O da; “ben falan paşa mıyım ki, çalayım!” Biliyorsunuz, “edep” gereği, “ney çalıyor!” denmez; “üflenir” denir. 


Mizah; “hayatın güldürücü yönünü ortaya çıkaran sanat türü”; “gülmece”.   Sözcük, “galat” yani bozmaymış... Ama genel kabul gördüğü için kullanılmasında bir sakınca yokmuş!.. Aslı, “müzah"mış... Bir de; “kara mizah” var. Gülerken ağlatan türlerden... Tabii, ince zeka ürünü… Bazen da insanı kara kara düşündürür...

***

Ünlü tiyatrocu Dümbüllü İsmail sahnede… Seyircinin biri, “hıyar” atıyor sahneye… Dümbüllü yerden alıyor; “Biri kartvizitini düşürdü!” diyor.

***

Kara mizah, en fazla siyasileri, özellikle iktidardakileri korkutur, ürkütür. “Leb demeden leblebiyi anlarlar!”. “Ağzını büzüşünden Ömer dediğini!” bilirler; “Hava bulutlu diyene!”, “Vay bana ördek dedin!” diye tokadı aşk ederler. O nedenle, “kara mizah” falan yapmayın, “üç maymunları oynayın”. “Duymadım, görmedim, bilmiyorum!” hayat düsturunuz olsun… “Neme lazım!”, deyip geçip gidin.

***

Tabii, bunları, bilen büyüklerimiz; “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyeceksin!”, “Etek öpmekle ağız kirlenmez”, “Sana ne, işine gücüne bak!”, “Hükümet çalgısına ayak uydur!”; “gelen ağam, giden paşam!” demişler.

***

Sakın ola ki; “Maymun ile kendini büyük sananlar arasında bir benzerlik varmış: Yükseğe çıktıkça, kıçları daha iyi gözükürmüş!”, türünden espri falan yapmaya kalkma. Ne olur ne olmaz!..

***

 Mesela, 1960’lı yılların ünlü İçişleri Bakanı Dr. Faruk Sükan, namı diğer “Zehir Hafiye”, “Solcuların nefes alışlarını bile takip ediyoruz!?” dediğinde dünyalar bizim olur ve de rahat uyurduk... Öyle ya kulaklarımıza; “Düşünen kafalara zararlı fikirler üşüşür; büyüklerimiz bizi bizden iyi düşünür!” diye üflemişti büyüklerimiz. 

***

Eş zamanlı Celal Bayar; “bu kış komünizm gelecek!” türünden kehanetlerde bulunurdu. Tabii, bizim gibi bakir Anadolu çocukları şunu soramazdı; “Ya hu, hem nefes alışlarını biliyorsunuz ve hem de bu kış gelecekler diyorsunuz. Nasıl oluyor bu iş?”

***

“Antikomünist cephede” vuruşuyor. Her taşın altında komünist, Siyonist; kibrit kutularında “orak-çekiş”; cami pencere demirlerinde “Magen-davit” arıyorduk. Elimizden gelse düşlere zincir vuracağız. Sonra öğrendik ki; “antisiyonistlerin” ileri gelenlerinin, Alman istihbaratı ile ilişkisi varmış, “İkinci harp” sırasında.

***

Hatırlarsanız; Sükan Meclisi, bir gece ansızın bastırıp, dolapların içerisinde “komünizan belgeler” aratmıştı... Bu baskın nedeniyle CEHAPE lideri İsmet Paşa da; “eşkıyanın gece ne yapacağı belli olmaz!", ünlü sözünü sarf etmişti...

***

İttihat Terakki döneminin ünlü Maarif Nazırı ve önemli maarifçi Emrullah Efendi’nin; “Mektepler olmasa maarifi ne güzel idare edeceğiz!” sözü de, günümüzde bile geçerli. Mesela; Sağlık Bakanımız çıkıp da; “Hastalar olmasa sağlığı ne güzel idare edeceğiz!”, diyebilir mi acaba?

***

Mesela, kara mizaha güzel bir örnek: Geçenlerde kar, Isparta’yı teslim aldı… Birkaç gün elektrikler ve doğal gaz kesildi. Ahali, ne yapacağını bilemez; “aç biilaç” durumunda. AK Partili Belediye Başkanı, pişkin bir biçimde; “Bir iki gün sıkıntı çektik ama bu yaz su sıkıntısı çekmeyeceğiz, inşallah!” dedi.

***

Bilenler bilir, kara mizahın şahını yapardı, Mahmutpaşa’nın işportacıları: “İkizlere takke uyduramadık abla, etek versek olmaz mı?”

***

Epey geçmişte milattan önce yaşamış Hint bilgesi Beydeba, Mevlana, (Lafonten), dönemin egemenlerinden korktukları için, “hayvanlar” üzerinden anlatmışlar diyeceklerini. Buna da edebiyatta; “Fabl” demişler.

***

Mesela, Hoca Nasrettin masaları da bu cümleden. Hocamız eşeğe ters binmiş gidiyor. Görenler nedenini sormuş. Yanıt; “arkadan gelen düşmanı görmek için!” Devam etmişler; “Ya önden geleni kim görecek?” “Onu da eşek görsün!”

***

Yine Hocamıza sormuşlar; “Hela da sakız çiğnemenin dinen bir sakıncası var mı?”. “Sakıncası yok da gören bir şey yiyor sanır!”

***

Mesela, şu sözü günümüzde söyleyen olabilir mi, acaba? “…TOBB'un kurduğu Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nin açılışında öğrencilerin ‘girişimci ruhunu’ okşamak istedi, ‘Benim felsefem şu: Oku, düşün, uygula, neticelendir. Benim zamanımda nice arkadaşım vardı, çok okurlardı, kütüphaneleri vardı. Hep 10 alırlardı. Şimdi sefilleri oynuyorlar’

***

Mesela, merhum Demirel sözleri ile ünlüydü. Mesela; “Türkiye'de petrol vardı da, tankerlerin hortumuna ağzımızı dayayarak biz mi içtik?” Bunu bugün duyabilir miyiz? Duyamayız, zira “yok, yok!”, her şey var bugün ülkemizde. Aksini söyleyenin, “gözüne dizine vurur!”

 ***

Hazreti Neyzen’e sormuşlar; “Siz ney çalarmışsınız öyle mi?” O da; “ben falan paşa mıyım ki, çalayım!” Biliyorsunuz, “edep” gereği, “ney çalıyor!” denmez; “üflenir” denir. 

***

“Etek kılları dökülmüyor da, baş kılları neden dökülüyor?” Sorana merhum Ahmet Hilmi Güçlü Hocamızın yanıtı şu olmuş: “Birinin derdi BİR, diğerinin derdi BİN!”