NEBAHAT ERDOĞAN


MİLLİ MÜCADELE 106 YAŞINDA…

Millimücadelenin başladığı tarih olarak kabul edilen 15 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Atatürk’ün Bandırma vapuru ile İstanbul’dan Samsun’a hareket etmesiyle başlamıştır. 19 Mayıs 1919 Milli mücadele 106 yaşında… O tarihten itibaren 15-21 Mayıs tarihler arası Gençlik Haftası ve Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı olarak kutlanır. O tarihlerde çok vahim bir durumda olan ülkemiz, itilaf devletlerinin işgali altındaydı. Türkiye Cumhuriyetinin, bağımsızlığını, egemenliğini, bölünmez bütünlüğünü koruyabilmek için atılan adımların ilki Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 da Samsuna ayak basmasıyla başlamış oldu.


Millimücadelenin başladığı tarih olarak kabul edilen 15 Mayıs 1919 Mustafa Kemal Atatürk’ün Bandırma vapuru ile İstanbul’dan Samsun’a hareket etmesiyle başlamıştır.

19 Mayıs 1919 Milli mücadele 106 yaşında…

O tarihten itibaren 15-21 Mayıs tarihler arası Gençlik Haftası ve Atatürk’ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı olarak kutlanır.

O tarihlerde çok vahim bir durumda olan ülkemiz, itilaf devletlerinin işgali altındaydı.

Türkiye Cumhuriyetinin, bağımsızlığını, egemenliğini, bölünmez bütünlüğünü koruyabilmek için atılan adımların ilki Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919 da Samsuna ayak basmasıyla başlamış oldu.

Bunlar ilk okul sıralarında başlayan ders konularımızdı.

Eminim herkes hatırlar, eğitimimiz süresince, Atatürk’ün çocukluğundan, ölüm tarihine kadar yaptığı savaşlar, yenilikleri, devrimleri, reformları en ince ayrıntısına kadar öğretmenlerimiz öğretirdi.

Ve en önemlisi Türk halkına armağan ettiği, egemenliğini, bağımsızlığını kazandırmış olması vurgulanarak anlatılırdı.

Biz de bu tarihi duyarlılığa karşı üstünüze düşeni yapar en iyi şekilde öğrenmeye gayret eder, vatan-millet-bayrak sevgisinin aşılandığı o günlerden bu yana kadar bu ulvi duyguları hep yüreğimizde beslemeye devam ederiz. 

Bir anlamda bu vesile ile de onlara karşı olan minnettarlığımızı da gözler önüne sererdik. 

Bu bir ülkenin, bir devletin dünyada eşi benzeri görülmemiş zaferiydi.

Ve bu zafer Mustafa Kemal ATATÜRK’e ve şanlı Türk milletine aitti.

BARIŞ ÇIĞLIKLARI…

Günümüzde geldiğimiz nokta mı?!...…

Bir taraftan zorluklarla kazanılmış topraklarımızı dönüşüm adı altında peşkeş çekmek isteyenler,

Diğer tarafta demokrasi havası estirilerek algı yaratma peşinde koşanlar…

Kapalı kapılar ardında, halktan gizlenerek dönen dolaplar,

Yapılan pazarlıklar, verilen tavizler ve daha neler neler….

Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu kabul edilen Lozanı hedeflerine aldılar.

Ve…

Değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek olan, Anayasa’mızın ilk dört maddesini dillerine doladılar.

Barış çığlıkları atarak, açılım sürecine takılan çengel olarak görmeleri hem üzücü, hem de insanlar arasında endişelere neden oldu.

Yıllardır ülkemize terör estiren, onbinleri aşan şehitlerimiz, siviller, çoluk çocuk demeden katleden, PKK terör örgütüyle masaya oturanlara yazıklar olsun…

Bu ülke kolay kazanılmadı, kuruluş aşamasından itibaren yüz binlerce şehit verilerek kazanıldı.

Bunu görmezden gelerek, PKK terör örgütüyle barış çığlığı atanlar, unutmasınlar ki, şehit anne-baba ve yakınlarının göz yaşları sizleri iflah etmez.

Onların sinir uçlarına dokunuyorsunuz, sabrın da bir sonu vardır unutmayın.

Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına, egemenliğine, bölünmez bütünlüğüne yapılan ihanetiyle karşı karşıyayız.

Ve şundan eminim ki, bu işin sonunda yine “kandırıldık” sözünü duyacağız.

Türkiye’nin düşürüldüğü duruma bakar mısınız?

Her atılan adımların sonucunda, “kandırıldık” kelimesi ne kadar aciz bir durum içerisinde olduğumuzu gösterir.

Türkiye Cumhuriyeti, böyle hassas konularda “kandırıldık” kelimesini hak etmiyor.

BU İŞ BU KADAR MI KOLAYDI?!...

Bu ülkeyi aynı iktidar ve ortağı yönetiyor nerede ise çeyrek yüzyıldır.

Şimdi adama sormazlar mı?

“Madem bu işler bu kadar anlattığınız kadar kolaydı da neden 25 yıldır bu kadar can ve mal kaybı yaşandı da bu günlere gelinene kadar sessiz kaldınız?”

Bu işin perde arkası sanırım önümüzdeki günlerde sis perdesinin aralanması ile netleşecek.

Umarım bazı şeyler için geç olmaz!

TÜM ÜMİDİM GENÇLİKTE…

Mustafa Kemal Atatürk 19 Mayıs 1919 da Samsuna ayak basarak Milli mücadeleyi başlatmış oldu.

Kanlı tarihimiz, kazanılan zaferlerle taçlandırılmış, halkı için, bu zaferleri 29 Ekim Cumhuriyeti Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı,19 Mayıs Atatürk’ü anma ve Spor Bayramı olarak hediye etti.

Ardından 30 Ağustos zafer ve 29 Ekim Cumhuriyet bayramları.

Hepsi de bize özel, hepsi de birbirinden anlamlı. 

Ne kadar sönük geçirmeye çalışsalar da Ulusal Bayramlarımız, bizim milli değerlerimiz olarak her zaman anılacaktır. 

Onun için Atatürk, gençliğe olan güvenini her sözünde tekrar etmiştir.

“Bütün ümidim gençliktedir.” 

-Cumhuriyeti fikirleriyle, çalışmalarıyla geliştirecek ve ileriye taşıyacak olan gençlerdir.

-Aynı zamanda Cumhuriyet için çalışırken onu dışve iç tehlikelere karşı yine gençler koruyacaktır.

-Gençler, haksızlıklar karşısında doğru bildiğini söyleyecek korkmayacak, susmayacak yeri geldiğinde “Geldikleri gibi giderler” diyen Atatürk gibi en doğru sözü söyleyebilecektir.

-Ve herkes çelişkiye düşse, tereddüt etse dahi geçmişten ders alıp ülkeyi kurucu değerlerine bağlı kalarak yükseltecek olan gençlerdir.

Öyle ki, sözlerinden de anlaşıldığı gibi Atatürk’ün gençlere olan güveni tereddütsüz tamdı.

Son günlerde yaşanan gelişmelerde gençlere yönelik yapılan göz altılar, tutuklamalar çok manidar olsa da bu ülkenin geleceği Türk gençliğindedir.

Her zaman mücadeleci, her zaman hakkını savunan vatanı ve milleti için tüm engellere rağmen zafer kazanan kişiler olacaklardır.

Tarihimizin derinliklerinde yaşanan savaşlar ve zaferleri asla unutmayacaklardır. Mustafa Kemal Atatürk’ün kendilerine olan güvenini asla sarsmayacaklardır.

Özellikle son dönemde Z kuşağının bir çok konuda ki milli ve manevi duyarlıkları ve Demokrasi adına ortaya koydukları çabalar takdire şayandır. 

Bu vesileyle…

19 Mayıs Atatürk’ü Anma ve Spor bayramı tüm Yurdumuza kutlu olsun.

Bu bağlamda ulu önder’in Gençliğe Hitabesi çok büyük anlam ifade ediyor…

Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur. Mustafa Kemal Atatürk