KADİR DAYIOĞLU


MİLLİ DAYANIŞMA YA DA TERÖRSÜZ TÜRKİYE

Ya hû, ne demek yüz, yüz yirmi sayfa rapor. Bu “ipe unu sermektir!” Bakalım, laf salatasına AK Parti ve CHP’nin katkısı ne olacak? Göreceğiz.


Rapor, 27 Şubat 2025 “Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun” çalışmaları temelinde hazırlanmıştır. 

**

Raporun ortaya çıkış süreci, yalnızca teknik bir çalışma değil; farklı siyasal görüşlere sahip milletvekillerinin, sivil toplum temsilcilerinin, akademisyenlerin, kadın ve gençlik örgütlerinin, emek ve meslek örgütlerinin, inanç topluluklarının, hak ve özgürlük mücadelesi yürüten bireylerin ortak emeğinin bir ürünüdür”, diyor Dem Parti sunduğu, yüz sayfaya yakın raporunun girişinde.

**

MHP ise, yüz yirmi sayfalık raporuna “terör” tanımı ile başlamış, uzun uzun terörü anlatmış, şöyle başlamış söze:Siyasi, ideolojik, dinî veya etnik hedeflere ulaşmak maksadıyla şiddetin sistematik olarak tatbiki suretiyle tezahür eden terör, yalnızca doğrudan hedef aldığı kurbanlar üzerinden kalmayıp daha geniş kitleler üzerinde korku ve yıldırma iklimi yaratarak psikolojik etki hâsıl etmeyi amaçlayan bir insanlık suçudur”.

**

AK Parti ve CHP’ninkini henüz görmedim. İki raporu da dikkatlice okumaya çalıştım. Şu sonuca vardım; bunlar hangi zeminde, hangi konularda anlaşacaklar, çok merak ediyorum.

**

Ben özetle anlayabildiğimi aktaracağım: MHP merkeziyetçi ve üniter/ulus devletten yana; DEM adem-i merkeziyetçi (yerinden yönetim) ağırlıklı; çok uluslu, çok dilli bir toplumdan...  Kritik ve işin özü konular bunlar. Tüm partiler bu konuda ne diyorlar, açık açık söylesinler. Eveleyip, gevelemesinler. 

**

Filmi geriye sarmışlar, Osmanlı’nın son zamanlarına gitmişler… Prens Sabahattin, Ahmet Rıza dönemine ve çatışmalarına gitmişler. Anlatmışlar, anlatmışlar… Asıl niyetleri satır aralarına serpiştirmişler. 

**

Aklıma şu geldi okurken: Hoca efendi kürsüde “Hendek Savaşı”nı anlatacakmış. Başlamış Hazreti Adem’den, anlatıyor anlatıyor, peygamberler tarihini. Dinleyen ve sıkılan bir dinleyici; “hocaefendi, şu Musa’yı bıraksan da İsa’ya gelsen olmaz mı!” demiş. Bunun özü, “sadede gelin!” demek. 

**

DEM’in yaptığı laf salatasının özü şu: Şeyh Sait’e, Seyit Rıza’ya ve takip eden, ayaklanmalara neden olan Kürt liderlere iadeyi itibar. Sanki bunlar, oturup nargile içerken, devletin gazabına uğradılar. 

**

Öyle anlatıyorlar ki, APO dahil tüm bunlar “sütten çıkmış ak kaşık!”, “masum u pak”, “birer barış güvercini”; silaha sarılan, silahlı örgüt kuran bunlar değil. Hiçbir yanlış iş yapmadılar, bütün kabahat, açıkça söylemiyorlar ama devletin. El insaf yâhû!..

**

Sanki devlet trilyonlarca doları, terörle mücadeleye değil de; “bas bas paraları Leylâ’ya, bir daha mı geleceğiz dünyaya” diyerek har vurup harman savurdu.

**

Bu yetmez, Anayasa’nın Giriş ve “ilk dört maddesi”nin yeniden yazılması, “vatandaşlık” tanımının yeniden yapılması, ana dilde eğitim. Yukarıda da söyledim, “yerinden yönetim” ağırlıklı bir idari yapılanma. 

**

MHP ise uzun uzun anlatmış işin sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve tarihsel boyutlarını. Sanki, ders anlatan bir hocanın notları gibi, rapor. Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan ve Erol Güngör’ü referans göstermişler. Tabii, merhum Mümtaz Hoca’yı da “Mithat” diye yazmışlar. Bu da dikkatimi çekti. Tabii, bugün gelinen noktada MHP, bunların neresinde? Çok merak ettim. 

**

Tamam anladık, çoğu görüşlere imzamızı atarız. DEM’inkilere de… Ama DEM eski görüşlerinden zırnık geri adım atmıyor… Bunu gören MHP, acaba ne diyecek? Yok arkadaş böyle bir zeminde anlaşmayı bir yana bırakın bu saatten sonra masaya dahi oturmam mı, yoksa merhum halk filozofu merhum Ömer Çolakoğlu gibi; “Biraz düşüneyim” mi diyecek. 

**

Sözün özü, anlaşma bu kadar kolaydı da, “urganlar” niye atıldı; şehirler, köyler yakıldı-yıkıldı; masum çocuklar, siviller öldürüldü, kanlar, gözyaşları döküldü? Evet neden?

**

Tekrar ediyor ve ben fikrimi söylüyorum: “yaşamak istiyorum bir orman gibi hür ve kardeşçesine!” Sanki demokrasi, seçme seçilme hakkı, iş kurma, zengin olma ve seyahat hürriyeti, hak ve özgürlükler “biz Türklere!” var bu ülkede de diğerlerine yok gibi bir hava estirilmesine kahroluyorum doğrusu. 

**

Unutmayın; dostlar, bu ülke günümüzde, Cumhuriyet’in kuruluş döneminden çok çok ileri gitti. “Köprünün altından çok sular aktı”, çok paradigma değişti. 

**

Yani demem o ki, Türkiye eski Türkiye değil. Bozuk plak gibi kuruluş dönemindeki acı olayları tekrarlayarak, yararları kaşıyarak bir yere varılamaz.

**

Amaç, terörden arınmış “çağcıl demokrasi” olmalı. Bir dönem yaşanan acı olayları, bir kesimin yani “Cumhuriyetin kurucu kadrolarının” üzerine yıkmak, doğru değildir. Bırakınız bu işlerle tarihçiler ilgilensinler, özgürce yazıp/çizsinler. Siyasiler bu işe karışmasınlar, geleceğe dönük tekliflerini sunsunlar.

**

Ya hû, ne demek yüz, yüz yirmi sayfa rapor. Bu “ipe unu sermektir!” Bakalım, laf salatasına AK Parti ve CHP’nin katkısı ne olacak? Göreceğiz.