Orta Doğu Kan gölüne döndü.
Halen İran ve Türkiye ile de ilgili endişeler var.
Zira BOP projesi olanca hızı ile devam ediyor.
Türkiye’ye bölgeden çok sayıda sığınmacı geldi ve halen de ülkemizin en önemli güncel sorunu.
İşin garibi ne biliyor musunuz?
“Türkiye’ye giriş Orta Doğu’dan serbest ama Avrupa sınır kapılarından çıkış yasak!”
KAÇ KİŞİ BİLİYOR?...
Son resmi rakamlara göre Türkiye’de yabancı sığınmacı sayısı 4.3 milyonmuş.
Ancak kaç kişiye Türk vatandaşlığı verildiğini ve bunların sandıkta oy kullandığını bilen yok iyi mi!...
Ha bir de bu arada Suriyelilere evlerine koşa koşa dönüyormuş!...
Yersen tabi ki…
Bayram’da seyranda sınır kapılarının patlattıkları doğrudur.
Ancak kimsenin öyle aman aman Suriye aşkı ile de yandığı doğru da değildir.
Adamlar son 10 yılda çektikleri sıkıntının külfetini şu anda Türkiye’de buldukları yeni vatan ile nimete çevirmenin hesaplarını yapıyorlar.
Mal-mülk-toprak sahibi oluyorlar.
Çocukların geleceğini kuruyorlar.
Bizimkiler mi?
Onların halen kafası karışık.
Kalsak mı?
Gitsek mi?
Bu düzen değişir mi?
ACITAN GERÇEKLER…
Kim bırakır Türkiye gibi cennet vatanı acaba?!...
Her türlü kolaylık ve konfor onlarda.
Türkiye Cumhuriyetinin tüm nimetleri onlara, külfeti de gariban halka.
Vergiyi biz ödüyoruz.
Askerliği biz yapıyoruz.
Bu vatan için biz ölüyoruz.
Ama ülke kaçkınları saltanat sürüyor iyi mi?!...
Adamlar nerede ise tek kurşun atmadan ülke sahibi oldular çok maharetli yöneticilerimiz sayesinde.
AVRUPALI İŞİNİ BİLİYOR!
Bu konuya dair en iyi tespitlerde bulunanlardan birisi Dr. Naim Babüroğlu.
Kendisini zaman zaman bu köşede ağırlıyoruz.
Sanırım yine ve yeniden zamanı geldi.
Diyor ki Babüroğlu;
Almanya Başbakanı Merkel mutlu, İtalya Başbakanı Meloni çok mutlu, AB mutlu…
Türkiye, bu yardımsever tutumuyla “Barış Ödülü” alır mı bilmem ama…
15-20 yıl sonra ne olur diye sorarsanız…
Cevabım şudur: Tarih bir dikiz aynası, arada bir bakılması gereken…
Almanya Başbakanı başarılıydı.
Hem Almanya’nın ulusal çıkarlarını korumuş hem de AB’nin güvenliğine katkıda bulunmuştu.
Türkiye de, dünyanın en fazla göçmenini barındıran ülke olmuştu.
Vize serbestisi bir yana,
vize almada zorluklar daha da arttı.
BUNLARI UNUTTUK MU?
Devam edelim hafızalarımızı tazelemeye.
Bu konuda önemli bir kronolojiyi bizlere hatırlatıyor Babüroğlu;
Yıl 1979…
Sovyet Ordusu, Afganistan hükümetinin çağrısı üzerine Afganistan’a müdahale eder.
Pakistan, ABD’yle işbirliği yapar ve 4,5 milyona yakın Afgan sığınmacıyı kabul eder.
Sığınmacılar, Pakistan’da etkili bir güce ulaşır.
Pakistan, etnik ve mezhep çatışmalarının süreklilik kazandığı, toplumda derin bölünmelerin yaşandığı bir ülke konumuna gelir.
Toplum ve medya radikalleşir.
Siyasi İslamcılık, Pakistan ordusunda ve diğer devlet kurumlarında yaygınlaşır.
1980’lerde Hindistan’la yarışan ve nükleer güç sahibi Pakistan, bir daha istikrar yüzü göremez.
1980’ler…
Lübnan, Orta Doğu’nun Fransa’sıydı…
Başkent Beyrut, Orta Doğu’nun Paris’i…
1980’lerde Lübnan, çok sayıda Filistinli mülteci kabul etti.
Aynı dili konuşan, gelenekleri aynı olan Filistinliler…
Lübnan, o günden bugüne gün yüzü görmedi.
Ve, çökmüş ülke konumuna geldi.
20 Mart 2016…
Türkiye ile AB arasında, “Düzensiz Göçmenlerin Geri Kabul Anlaşması” imzalandı.
Bu iki anlaşma…
Göçmenlerin, Türkiye’den Avrupa ülkelerine gidişini engelledi.
Türkiye’ye göçmen geldi, ancak Avrupa’ya gidemedi.
Çünkü, AB ve Batı için tehlikeli olan göçmenler, Türkiye için değildi (!)..
Bu meşhur anlaşmaların mimarı, Almanya başbakanı Merkel’di…
16 Aralık 2013…
AB, Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de kalmalarını sağlamak için, Türkiye ile “Geri Kabul Anlaşması” imzaladı.
Türkiye’ye; “Suriyeli göçmenleri ülkende tut, kaçanları sana iade edebileyim, anlaşmanın uygulanmasında da mali destek sağlarım” dedi.
Anlaşma gereği, Türkiye vatandaşlarına AB ülkelerine girişte vize serbestliği getirilmesi bekleniyordu.
Vize serbestliği hiç gerçekleşmedi ama, göçmenler Türkiye’de tutuldu.
Merkel de, zaten Türkiye’nin AB üyeliğine karşıydı.
SIĞINMACI ÇÖPLÜĞÜ TÜRKİYE...
Sanırım biz Mevlana'nın sözünü epey yanlış anladık.
O, "Kim olursan ol gel!" demişti ama, sanırım bu kadar kaçkını kastetmemişti.
Bakın neler oluyor son dönemde?
Dinliyoruz Babüroğlu'nu;
29 Nisan 2025…
Yer, Roma…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la, İtalya Başbakanı Meloni’nin basın toplantısı…
Meloni, "Türkiye'den gelen göç akışı sıfıra indi, Erdoğan'a teşekkür ediyorum” dedi.
Meloni başarılıydı, İtalya’nın ve dolaylı olarak AB’nin çıkarlarını koruyordu.
Türkiye’den İtalya’ya göç sıfıra inmişti, inmesine…
Ama…
2025 yılının ilk dört ayında, resmi kayıtlara göre, Türkiye’ye giren yasa dışı göçmen sayısı 45 bin 112’ydi…
Bu sayı, sadece yakalanan…
Yakalanmayan göçmen sayısını bilmiyoruz.
Almanya Başbakanı başarılıydı….
Hem Almanya’nın ulusal çıkarlarını korumuş, hem de AB’nin güvenliğine katkıda bulunmuştu.
Peki…
Türkiye?..
Türkiye de, dünyanın en fazla göçmenini barındıran ülke olmuştu.
Bırakın vize serbestisini…
Vize almada, zorluklar ve gecikmeler daha da arttı.
MERKEL'DEN DRARİHİ İTİRAFLAR...
Merkel, 2024’te "Özgürlük" adlı anı kitabını yayımladı.
Kitabında, AB ile Türkiye arasında imzalanan anlaşmalardan dolayı, Dışişleri Bakanı ve Başbakanı Ahmet Davutoğlu’ndan övgüyle söz eder.
Merkel, kitapta şunları yazar:
“Türkiye olmasaydı, ölümüne yola çıkan insan sayısını azaltmayı başaramazdık.
Erdoğan ve Davutoğlu ile görüştük, anlaştık.
AB, Türkiye’ye 3 milyar Euro verecek, Suriyeliler Türkiye’de kalacak, bu parayla onlara orada okullar, yerleşim yerleri yapılacaktı.
Türkiye, kaçak Suriyeliler’e çalışma izni de verecekti.”
AB çıkarlarını savunan iki lider öne çıkıyor.
- Almanya Başbakanı Merkel, hem göçmen hem de Doğu Akdeniz konusunda etkiliydi.
-Şimdi, İtalya Başbakanı Meloni göçmen konusunda ülkesini tam koruyor.
İtalya ve Almanya’dan en azından Türkiye’ye vize muafiyeti getirmeleri beklenirdi.
NEDEN TÜRKİYE GÖZARDI EDİLİYOR?
Bölgede o kadar etkili olması gereken Türkiye ne masada, ne de hiçbir pazarlık içinde yok iyi mi?!...
Bu kadar sığınmacıyı alan, bölgede çok sayıda şehit veren Türkiye hiçbir görüşme de hem yok, hem de nimet paylaşımı içinde adı sanı bile zikredilmiyor…
Dr. Naim Babüroğlu@NaimBaburoglu soruyor?
"Fransa 1946'da Suriye'den ayrılmıştı.
79 yıl sonra geri döndü.
-Suriye Deniz limanları işletmesi Fransız CMA CGM şirketine verildi.
-Fransa, HTŞ'ye karşıydı.
- Fransız Lafarge çimento şirketi hem IŞİD'e ve PKK/PYD'ye lojistik destek sağlamıştı.
-Buna rağmen, Suriye El Şara yönetimi liman işletmesini Fransa'ya verdi.
-Oysa Türkiye büyük destek sağladı.
Neden Türkiye'ye Verilmedi?"
Peki siz bu sorunun cevabını biliyor musunuz?