Çok uzaklardayım, nasip olursa, aybaşında döneceğim. Tabii, bilgi ışık hızı ile iletildiği gibi, anında haberiniz oluyor olup bitenlerden. Bizim nesil, günlük gazetelerin iki günde Kayseri’ye geldiği için, haberleri, aktüaliteyi iki gün sonra takip ederdik. Nuh nebiden söz etmiyorum. Altmış, yetmiş yıl öncesinden söz ediyorum.
***
Bir gün sonraki gazeteyi, bir gün önce görebiliyorsunuz, dünyanın neresinde olursanız, olun. Şimdi, haber kaynakları çok çeşitlendi, gazeteler “çaptan düştü!”. 1950 ve 1960’larda, bizlerin tek haber kaynağı gazeteler ve tek kanallı radyoydu. Radyolar lambalı, evin en mutena yerine konurdu… Müzik oradan dinlenirdi, olup bitenler, anlık oradan öğrenilirdi.
***
Tabii, iktidar yanlısı yayın yaptığı için radyo, muhalefetin pek sesi duyulamazdı. Bu ihtiyaç da muhalif gazetelerden ve çok tiraj yapan “fısıltı gazetelerinden” alınırdı. Fısıltı gazetelerinin çıkış yeri de Ankara ile irtibatı olan hatırlı ve siyasi kişilerdi.
***
İnsanlar bunların etrafına toplanır, “Beyefendi ne dedi!” masalını dinlerdi, ağızlar açılarak… Oradan yayılırdı ahaliye…
***
Tabii, iki günde gelen gazete hemen tükendiği için, insanlar abone olurdu. Gazete de satan kitapçıların ilk işi, paketler açılmaya başlayınca, abonelerin gazetesini, isimlerini yazarak ayırmaktı. Abonelerde, gazetelerini, ceket ceplerine koyar, isimleri görülecek şekilde… Bilirdiniz, bu halkçı, bu demokrat… Bazıları da sırf spor için alırdı. Mesela, en zor bulmaca Cumhuriyet’indi. Ekonomi sayfası diye bir şey yoktu. Gazetesini alan evlerinin yolunu tutarlardı. Ne günlerdi…
***
Neyse şimdi öyle değil… Mesela, Kayseri merkeze ilk karın 24Kasım’da yağdığını çok uzaklardan duyduk. Anında, Kayseri’de oturanlarla… Bilen bilir, çok şiddetli lodos, estiği kadar yağış da getirir, bazen bulutları alıp götürür. Yani, lodos getirdiği kadar da götürür.
***
Lodosu hiç sevmem. İnsanları miskinleştirir. Yorgunluk çöker üstünüze, çok bedbin, çok karamsar olursunuz… Rivayet olunur ki, intiharlar lodosta çok olurmuş.
***
Aslında, kış erken geldi. “Anam babam hesabı” kışa daha yirmi gün var (13 Aralık). Karakış girecek… Derken zemheri ve gücük… Kışa girerken aklıma hep, Şevki Beyin; “Kış geldi firak açmadadır sineme yâre / Vuslat yine mi geldi güzel başka bahare” hicazı aklıma gelir. Terennüm etmeye çalışırım. Terennüm ederken de, çok eskilere giderim. Ne güzel günlerdi o günler!
***
Kışın gelmesinde, bu kadar sapma önemli değil. Üç gün evvel, üç gün sonra ama bu döngü hep böyle. Önemli olan, bundan sonra havaların nasıl gideceği. Öyle ya, kar yağsa da yağmasa da sobalar, kaloriferler yakılacak. Hayat zorlaşacak…
***
Bizim Hisarcık’a yağan karın videosun anında gönderdiler. Sonra, merkez dahil çeşitli yerlere yağan karın videolarını da… Bizim bahçede, nereden baksanız yirmi santim kadar kar kar. Hâlâ yağıyordu.
***
İçesine yağmış… Bir yağmış, pir yağmış denecek türden… Oysa, bu kadar yağış, bu günlerde beklenmezdi. Yollar kapamış. Ulaşım aksamış. Okullar bir gün tatil edilmiş. Tabii, bu bereketin işareti. İnşallah, ilerideki tarihlerde de bol bol yağar… Tabii, sıkıntıların da başlangıcı…
***
Ani bastıran kar, doğal olarak belediyeleri hazırlıksız yakaladı. Toprak henüz sıcak olduğundan, bu karın uzun kalması mümkün değildir. Tez, kalkar. Sadece, dağlarda, yükseklerde kalır.
***
Önümüzde daha uzun bir kış var. Her kış girişinde, büyüklerimiz; “Allah fakir-fukaranın yardımcısı olsun!” temennisinde bulunurdu… Şimdi de öyle… Ama bir farkla, fakir fukara çoğaldı. Bunlara, “beyaz yakalılar” da dahil oldu. İnanın, zekata muhtaç duruma geldiler. Yani, zekat verebilirsiniz, tabii, sizde de varsa. Zekata muhtaç bir adem değilseniz.
***
Bir ton zenginleştirilmiş kömürün tonu 6 bin liradan başlıyor… Ha keza, meşe odununun tonu da bu mertebelerde… Bir ev normalde bunlardan birer buçuk ton tüketir bir kış boyu. Eder, 18-20 bin lira. Bir aylık asgari ücretle, bir sobalı evde bir kışı geçirmek çok zor. Emekli maaş alanlar da bir buçuk maaşını ısınma için ayıracaklar. O da, bir soba için…
***
İnanın, ülkemiz hiçbir dönem böylesini yaşamamıştı. Büyükşehirleri bir yana bırakın orta büyüklükteki şehirlerde bile yaşamak çok zorlaştı. Bu gidiş, siyaseten nereye gider bilemem ama sürdürülebilir değil.
***
Bakalım, doğal gaz kullanan evlerde, aidat ne olacak. Bir de asgari ücreti otuz bin lira yaptılar mı, siz o zaman seyredin gümbürtüyü… Bu sefer, görevli çıkartacaklar… Çıkartmayla kalsalar, asıl gümbürtü “kıdem tazminatı”nda çıkacak.
***
Ne demek istediğimi, başına gelmeyenler bilemez. Biz, birkaç kez, “eşekten düştüğümüz!”, yaşadığımız için biliyoruz.
***
Kış gelecek ama bir yığın sorunu da peşinden getirecek. Mesela, kamu, vasıfsız kömür dağıtacak. Bu da hava kalitesini tetikleyecek… Astım, bronşit, akciğer, kalp-damar gibi hastalığa duçar olanların vay haline!
Hasılı kelam, tencere kaynayacak, sobalar, kaloriferler yanacak ama nasıl. Tabii, nüfusun bir yüzde 10’u bundan hiç etkilenmeyecek ama geri kalan yüzde 90’ın Allah yardımcısı olsun.