KADİR DAYIOĞLU


MEHMET SÂDİ BEY…

Mehmet Sâdi Bey, adı edebiyat kitaplarına pek geçmemiş, çok az bilinen, çok az tanına bir şair, güçlü bir güfte yazarı… Şiirlerini, birçok besteci bestelemiş. Yüze yakın güftesinin, çeşitli bestekârlar tarafından bestelendiği söyleniyor.


Mehmet Sâdi Bey, adı edebiyat kitaplarına pek geçmemiş, çok az bilinen, çok az tanına bir şair, güçlü bir güfte yazarı… 

Şiirlerini, birçok besteci bestelemiş. Yüze yakın güftesinin, çeşitli bestekârlar tarafından bestelendiği söyleniyor.

***

Rahmetli âdeta, Hacı Arif Bey ve Şevki Beye güfte desteği vermiş. Çok sevilen, her mecliste, fasıllarda okunan bizim de, gerek bizim “Taş Masa”nın etrafında ve gerekse “Ayhan Ağa”nın bağında, merhum “Amıca” (Mustafa Bozyel) eşliğinde geçtiğimiz, güftesi Sâdi Beye ait eserlerden bir demet sunacağım. Ne güzel günlerdi o günler; besteniğarfaslı geçerken, sabaha karşı çama, bülbülün geldiği günler.:

***

Ahteri düşkün garib-i âşık-ı âvâreyim (Hacı Arif Bey, nihâvend)   

Anlatayım hâlimi dildâre ben (Tanbûri Ali Efendi, rast)                           

Ateş-i sûzân-ı firkat yaktı cism ü cânımı (Hacı Fâik Bey, hicâz)     

Bakmıyor çeşm-i siyah feryâde (Hacı Arif Bey, nihâvend)         

Canım gibi sevdikçe seni gönlüm ey âfet(Şevkî Bey,Uşşak)                     

Dil seni sevmeyeni sevmede lezzet mi olur (Civan, Ağa, nihâvend)         

Düşer mi şânına ey şeh-i hûban (Hacı Arif Bey,kürdîlî hicazkâr)                           

Ey şûh-i cefâ-pîşe bırak vâz-ı cefâyı (Hacı Arif Bey, uşşak)       

Gâh ümîd-i vuslat eylersin gönül, (Şevkî Bey, uşşak)                     

Gam-dîdelerizsâkî sun bir dolu kab olsun (Şevkî Bey, hüzzâm)    

Güldü açıldı yine gül yüzlü yâr (Hacı Arif Bey, hicâzkâr)

Gülzâra nazar kıldım vîrâne-misâl olmuş (Şevkî Bey uşşak)                    

Güzel gün görmedi âvâre gönlü (Hacı Arif Bey, hüzzâm)                

Hâl-i dilimi şerh edemem kimseye eyvâ (Şekerci Cemil Bey, sûznâk)                 

Hicrân oku sînem deler olmaktadır hâlim beter (Şevkî Bey, hüseynî)      

***

Sadi Bey, 1839’da, Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği yılda İstanbul’da Çengelköy’de doğmuş, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş ve 1902 yılında Beylerbeyi’ndeki evinde ölmüş. Şiirlerini Gülşen-i Âsâr adında “Divançe”de toplamış. Ünlü halk müziği sanatçısı, koro şefi, müzikologSâdi Yaver Ataman’ın dedesi…

***

Devrinin özelliği gereği şiirlerinde, klasik formla yeniyi birleştirmiş kendisine özgün eserler ortaya çıkartmış. Güftesi Mehmet Sâdi Bey’e ait bestelerden bir demet sunmak istiyorum.Açıklamalar ve güfteler, Refik Ahmet Sevengil’in“Eski Şiirimizin Ustaları” isimli eserinden alındı.

***

Şevki Bey’in uşşak makamında bestelediği, çok sevilen, çok beğenilen ve musiki meclislerinin şah eserlerinden, “Gülzâra nazar kıldım…” sözleriyle başlayan şarkını güftesi:

 

Gülzâra nazar kıldım, vîrânemisâl olmuş;

Seyrân ü safâlar hep bir hâb ü hayâl olmuş.

Güller sararıp solmuş, bülbülleri lâl olmuş,

Gam mevsimidir şimdi, zevk emr-i muhâl olmuş.

Sabr et gelir ol demler kim ehl-i dilânındır,

Derd üstüne derd olmaz, derd şimdi hazânındır.

***

Anlamı şöyleymiş: “Gül bahçesine baktım viraneye dönmüş. Yaptığımız gezintiler, eğlenceler sadece hayal olmuş. Güller sararıp solmuş, bülbüller susmuş. Sabret eski günler gelir. Şimdi gam mevsimi. Tad almak imkansız.“

***

Şimdi sırada Hacı Arif Bey’in nihavend bir eseri var. 

 

Bakmıyor çeşm-î siyehferyâde,

Yetiş ey gamze yetiş imdâde

Gelmiyor hançer-î ebrû dâde

Yetiş ey gamze yetiş imdâde

***

“Sevgilinin güzel kara gözleri, uğrunda yanıp yakılmama, feryad etmeme hiç önem vermiyor. Ey gamze, ey süzgün tatlı yan bakış, bana yardım et. Hançer gibi iğri, keskik, ince ve güzel kaş da bana yardıma gelmiyor.”

***

 “Güzeller şahı âşıkı böyle perişan bırakmak senin şânına yakışır mı? Efendi, kuldan ihsanı esirger mi? Buyur, bu âşık senin kulundur, ferman senindir” anlamı verebileceğimiz Hacı Arif Bey’in kürdilihicazkar eseri. 

 

Düşer mi şânına ey şeh-i hûbân

Bırakmak âşıkı böyle perîşan?

Esirger mi efendi kuldan ihsan?

Buyur, kendi kulundur, emr ü ferman!

***

Şimdi vereceğimiz uşşak şarkı Şevki Bey’e ait. 

 

Tutuldu dâm-ı zülf-i yâre gönlüm,

Şikâr oldu yine bîçâre gönlüm.

Kapıldı dâne-i ruhsâre gönlüm,

Neler çekti neler âvâre gönlüm.

***

 “Gönlüm sevgilinin saç kıvrımının tuzağına düştü. Zavallı önlüm, sevgilinin eline düşen bir ava benziyor. Gönlüm bu benin sihrine kapıldı. Avare gönlüm neler çekti neler bir bilseniz?”

***

Sırada kürdilihicazkar fasılların vazgeçilmez bir eseri var.  Hacı Arif Bey bestelemiş.

 

Sende acep uşşâka eziyet mi çoğaldı,

Yâ bizde cefâ çekmeye tâkat mi azaldı?

Âşıkların âzâr ile bîtâb ü tüvandır,

Ey kân-ı kerem lütf u inâyet sana kaldı.

***

 “Sende aşıklara eziyet mi çoğaldı yoksa bizde cefa çekmeye güç mü azaldı. Sana bağlananlar ilgisizlikten incine incine dayanamaz hale geldi. Ey kerem sahibi, lütufta bulunmak, bizi korumak artık sana kaldı.”

***

İyi ki de demiş. Biz unuttuk ama “afiyet olsun!”, efendim.