KADİR DAYIOĞLU


MART DOKUZU

Bol yağışlı, bereketli hasatlı günler dileğiyle…


Bir hafta, on gün “yalancı bahar” yaşadık… Meyve ağaçları da kandı buna… Kayısılar, erikler bademler çiçek açtı. Derken bu hafta Salı günü yağmur, çarşamba, perşembe, cuma kar bekleniyor. Akabinde ve detayında, Kayseri’de hava sıcaklığı eksi yedi dereceye kadar düşüyor. Açan ya da tomurcuk halindeki çiçekler sizler ömür olacak.

***

Anlayacağınız, “Mart dokuzu” denilen sayılı gün, fena vuracak; 21 Mart’ta Nevruz ülke genelinde soğuk bir havada kutlanacak. Meteorolojinin beş günlük verilerinden böyle anladım. 

***

Anlayacağınız, yine bu yıl da şöyle bir ağız tadı ile kayısı, erik yiyemeyeceğiz, “adıyaman” kıramayacağız. “Dulda yerde” kalanlar, belki kurtaracak. Tabii, kayısı olmayınca, kadınlar rahat edecek, şöyle bir “oh!” çekecekler.

***

Nereden nereye geldik? Yarmaktan bıkılan ve bir kısmı toprağa gömülen yıllardan, tanesi aranan yıllara geldik. Sanırım, bu iklim değişikliği, zamanla Kayseri’de, kayısı dikmesi dikilmeyecek; gelecek nesiller kayısıyı, anaların, babaların, ninelerin, dedelerinden dinleyecekler.

***

İnanın, öyle bir kayısı olurdu ki, yarılanlar, damları kıpkırmızı ederdi. Lüks ve gaz lambası eşliğinde, gece yarılarına kadar kayısı yarılırdı. Toplamaktan usanan ev halkı, bazen toprağa gömerdi, kayısıyı; “Olmaz olasıca!” hışmı ile.

***

Şimdi, denesine muhtaç kaldık. O nedenle, bizim Hisarcık’taki bahçe, zaman zaman az da olsa kuruttuğumuz kayısıyı, mücevher saklar gibi saklarız. Öyle ya, seneye gramı dahi olmaz. O nedenle, bizden isteyenlere; “kayısı ve erik dışında ne isterseniz isteyin”, deriz. 

***

Sanırım, biz görmeyiz ama gelecek nesiller, böyle giderse, bu coğrafya da kiraz, elma, vişne, armut gibi meyveleri de görmeyecekler.

***

“Mart dokuzu”, vurup geçecek… Tabii, bundan kurtulanlar; “dokuzun dokuzuna” rastlayacak. Bundan da kurtulanları, “abdul beşi”, derken “illa on beşi” karşılayacak; “gel bakalım gel!” diyecek... Demem o ki, “Hıdırelleze” ya da “altı mayısa” kadar yaz gelmeyecek. Toprak ısınmayacak…

***

Toprak ısınmayınca da, fasulye, domates, biber gibi sebze tohumu ekilmeyecek ya da fideleri dikilmeyecek. O nedenle, 19 Mayıs (mayıs yedisi) gelmeden toprağa bir şey ekip/dikmeyin sebze bağlamında.

***

Toprağın ısındığı da şöyle anlaşılırmış, eskiden. Çıplak kıçla toprağa oturacakmışsınız, şayet kıçınız ısınırsa, dikim/ekim zamanı geldi demekmiş.

**

Şimdi ise, bol miktarda sebze bulabildiğimizden, bunları dikmeye/ekmeye gerek kalmadı. Harcadığınız, paraya ve emeğe değmez oldu… 

***

Tabii, mayısa da güvenmemek lazım, yaz geldi diye. O nedenle, kışlıkları kaldırmayın… Rahmetli peder, “gün dönümü” gelmeden “mest-lastiği” çıkartmazdı ayağından. 

***

Muntazam bağ evi olmayanlar, aldanıp bağa göçmeye kalkmasın. 21 Haziran gün dönümünü kadar yazı beklesin. Ondan sonra iki ay yazımız var. Sonra, “freze bas, kara bas!”

***

Anlayacağınız, bizim nesil bunları yaşadı. Acaba, bizden sonraki nesiller de bu döngüyü yaşayacak mı? İklimcilerin ifadesine göre, baharlar aradan çıkacak. Sadece yaz ve kış yaşanacak. Yani, anlayacağınız; “Baharı görmeden yaz gelip geçecek!”, “Ağustosta suya girse balta kesmez buz olur!” uzun havasını söyletecek insana.

**

Bol yağışlı, bereketli hasatlı günler dileğiyle…