Güzel bir Osmanlı deyişidir: "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!" Müthiş bir söz… Tabii anlayabilene; içselleştirebilene…“Mağrur”, her ne kadar “gurur”dan gelmekteyse de,“benlik, enaniyet” ifade eder, kibirlenme, büyüklenme, böbürlenme gibi anlamlar taşır. Bu deyişte eleştirilen “gurur” değil, “mağrur olma”dır. Elbette yeri geldiğinde “gurur” duyarız.
***
Tasavvuf ehli, “mağrur” olmayı“küfre” kadar götürür; “Allah saklasın!”, derler. “Tevazu” telkin ederler.
***
İsterseniz biraz bir az edebiyat dünyasında dolaşalım “mağrur ve gurur” ile ilgili bazı metinler paylaşalım. Çeşitli kaynaklardan aldım.
***
“Birbirimize birkaç adım mesafedeyiz aslında ama aramızda kilometrelerce gurur var”, diyor Cemal Süreyya… Tabii, bunun Süreyya’ya ait olmadığını söyleyenler de var… Önemli değil ama söz çok önemli.
***
Madem söz gurudan açıldı, Can Yücel ile devam edelim:
“Gittin mi büyük gideceksin. Ayrılık bile gurur duyacak seninle.”
***
Bakınız, Fatih Sultan Mehmet ne demiş;
Olma mağrur dilber hüsnü cemale kıl vefa
Baki kalmaz kimseye nakşinigar elden gider
***
Biliyorsunuz Fatih, aynı zamanda bir şair. “Avni” mahlasını kullanırmış. Çoğu Osmanlı padişahı da şair. Mesela, Kanuni, “Muhibbi” mahlası ile şiirler yazmış. Güzel bir örnek;
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
Mefharet didükleri ancak cihângavgasıdur
Olmaya baht ü saâdet dünyada vahdet gibi
***
Biliyorsunuz; mefharet, iftihar duyma, övünme gibi anlamlara geliyor.
* * *
ÜstâdımızNâbi-i Pîr, ikbal meyhanesinde gurur sarhoşu olanlar için şöyle diyor. Bunu, ser levha olarak herkes assın başucuna; müthiş bir dörtlük. Sık sık veririm köşemde. Bu dizeleri, merhum Bekir Sıtkı Sezgin, hüseynimakamında bestelemiş:
Bağ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz
Biz neşâtın da gamın da rûzigârın görmüşüz
Çok da mağrur olma kim meyhâney-i ikbalde
Biz hezâran mest-i mağrûrunhumârın görmüşüz
***
Gerekmeseydi, HünkarHacı Bektaş Veli şunları der miydi?
Hararet nar'dadır, sac'da değildir
Keramet baştadır, tac'da değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir
Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma,
Gerçek erenlerin izinden çıkma.
Eğer insan isen ölmezsin korkma
Aşığı kurt yemez uc’da değildir.
* * *
Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan'a, sadrazam, hırsız Rüstem Paşa talip olmuş. Ahali de başlamış dedikoduya; “Paşa cüzzamlıdır, padişah ne diye kızını verir ki?”
***
Rüstem Paşa o tarihte Diyarbakır Valisi. Padişah oraya bir hekim gönderip, "Bu adam cüzzamlı" iddiasının doğru olup olmadığını öğrenmek istemiş... Bu nedenle, bir hekim Diyarbakır'a gitmiş ve Rüstem Paşa'nın kürkünün yakasında bit dolaştığını görmüş. O dönemin inancına göre cüzzam hastasına bit gelmezmiş. Padişah da buna inanmış, kızını Rüstem Paşa'ya vermiş... Halk hemen yakıştırıp yapıştırmış:
Olacak bir kişinin bahtı kâvi, talihi yar
Kehlesi dahi mahallinde işe yarar.
***
Neymiş efendim; birinin talihi varsa, “biti” bile işe yararmış.
* * *
Tevfik Fikret, insanı çok güzel bir benzetme yapmış.
Beşerin böyle dalaletleri vardır
Putunu kendi yapar, kendi tapar
***
Hem putunuzu yapacaksınız, hem yaptığınız puta tapacaksınız, sonra yakınacaksınız. Ondan sonra; “vay anasını be, ben böyle bilmiyordum?”
***
Yine derler ki: "Tahsil cehaleti götürür, eşeklik baki kalır..."