KADİR DAYIOĞLU


MAĞRUR OLMA!..

"Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!"


Güzel bir Osmanlı deyimidir: "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!" Padişahlar cuma namazına giderken “ta­lebe-i ulûm”dan (medrese öğrencilerinden) bir grup, bu sözü bağırarak söylermiş. Müthiş bir söz, değil mi? Tabii, anlayabilene; içselleştirebilene… O nedenle; gurur ve kibir ehli olmamak lazım.

***
Bakınız, Fatih Sultan Mehmet ne demiş;

Olma mağrur dilber hüsnü cemale kıl vefa

Baki kalmaz kimseye nakşi nigar elden gider

Biliyorsunuz Fatih, aynı zamanda büyük bir şair. “Avni” mahlasını kullanır. Çoğu Osmanlı padişahı da şair... Çoğunun divanı var… Mesela, Kanuni, “Muhibbi” mahlası ile şiirler yazmış. Güzel bir örnek;

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi

Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi


Mefharet didükleri ancak cihân gavgasıdur

Olmaya baht ü saâdet dünyada vahdet gibi

Biliyorsunuz; mefharet, iftihar duyma, övünme gibi anlamlara geliyor.

***

Urfalı Nâbi-i Pîr, ikbal meyhanesinde gurur sarhoşu olanlar için şöyle diyor. Bunu, ser levha olarak herkes assın başucuna; müthiş bir dörtlük. Bu dizeleri, merhum Bekir Sıtkı Sezgin, hüseyni makamında bestelemiş:

Bağ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz

Biz neşâtın da gamın da rûzigârın görmüşüz

Çok da mağrur olma kim meyhâney-i ikbalde

Biz hezâran mest-i mağrûrun humârın görmüşüz

***     

Gerekmeseydi, Hünkar Hacı Bektaş Veli, şunları der miydi?

Hararet nar'dadır, sac'da değildir

Keramet baştadır, tac'da değildir

Her ne arar isen kendinde ara

Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değildir

 

Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma,

Gerçek erenlerin izinden çıkma.

Eğer insan isen ölmezsin korkma

Aşığı kurt yemez uc’da değildir.

***

Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan'a, sadrazam, hırsız Rüstem Paşa talip olmuş. Ahali de başlamış dedikoduya; “Paşa, cüzzamlıdır, padişah ne diye kızını verir ki?”   Rüstem Paşa o tarihte Diyarbakır Valisi. Padişah oraya bir hekim gönderip, "Bu adam cüzzamlı" iddiasının doğru olup olmadığını öğrenmek istemiş... Bu nedenle, bir hekim Diyarbakır'a gitmiş ve Rüstem Paşa'nın kürkünün yakasında bit dolaştığını görmüş.

O dönemin inancına göre cüzamlılara bit gelmezmiş. Padişah da buna inanmış, kızını Rüstem Paşa'ya vermiş... Halk hemen yakıştırıp yapıştırmış:

Olacak bir kişinin bahtı kâvi, talihi yar

Kehlesi dahi mahallinde işe yarar.

Neymiş efendim; birinin talihi varsa, “biti” bile işe yararmış.

***

Ziya Paşa’nın meşhur dizeleri de talihi yerinde olmayanlar için:

Bir katre içen çeşme-i pür hûn-i fenâdan

Bâşın alamaz bir dâhi bârân-ı belâdan

Âsûde olam dersen eğer gelme cihâne

Meydâna düşen kurtulamaz seng-i kazâdan

 

Bî-baht olanın bâğına bir katresi düşmez

Bârân yerine dürr ü güher yağsa semâdan

Son iki dizenin anlamı şöyleymiş; Gökyüzünden yağmur yerine inci ve mücevher yağsa talihsiz olanın bahçesine bir damlası bile düşmez. Bu güfteyi de Şevki Bey, bayati makamında bestelemiş.

***

Tabii, buna delikanlıların yaptığı güzel bir nazire var. Edebe mugayir olduğu nedenle vermiyorum…

***

Tevfik Fikret, insan için güzel bir benzetme yapmış.

Beşerin böyle dalaletleri vardır

Putunu kendi yapar, kendi tapar

***

Hem putunuzu yapacaksınız, hem yaptığınız puta tapacaksınız, sonra yakınacaksınız. Ondan sonra; “vay anasını be, biz böyle bilmiyorduk?”, diyeceksiniz O nedenle siz siz olun da, biz biz olalım da dönemleri ve kişileri idealize etmeyelim yani putlaştırmayalım.

***

Yine derler ki: "Tahsil cehaleti götürür, eşeklik baki kalır..."