Ortaokulda İngilizce’den özel ders aldık Özger Songur’dan, Ahmet Doğan Işık ve İbrahim Ünlü ile birlikte… Sümer Orta’da da aynı sınıftaydık. İbrahimlerin teras katında otururdu… Özger Hoca, resimlerle, güzel ders anlatırdı… Boylu poslu, bir yakışıklı adamdı. Çok asabi idi… Dövünce fena dövermiş. İngilizceye merakı olmayanlara; “uslu uslu oturun, geçer not veririm, yoksa haşlarım!” dermiş. Bir keresinde, Ercan Demirel abimize; “Dayak mı istersin yoksa ‘sıfır’ mı?” dediğinde. “Hocam, dayağınızın ne olduğunu biliyorum, bana ‘sıfır’ verin!” demiş.
***
Anlatırlar; Özger Bey, Kayseri Lisesi’nde hoca iken, bedenci Ömer Şölen ile (Hazreti Yumruk) takışıyor… Ömer Bey nereden bilsin Hocamızın, Dârüşşafaka’da boks yaptığını… Epey bir yumruk yemiş… Özger Bey aynı zamanda Lise basket takımında da oynarmış. Biz Lise’ye başladığımızda, ayrılmıştı, Kayseri’den. Bir aşk işine karışınca, eşi, resim öğretmeni Feriha hanımdan boşanmıştı.
***
Ömer Bey beden dersimize geldi… Eşi, Mübahat Hanım da, Lise 2’de biyoloji dersimize… Mübahat Hanım, çok sertti… “Alımlı”, güzel bir kadındı. Yüzü gülmezdi… Taviz vermezdi… İkmale kalmıştım… Anlatırlar… Bir gün Ömer Hoca gelmiş derse, evin anahtarı için... Mübahat Hanım, hiç istifini bozmamış çantasını açmış almış anahtarı, ön sırada oturan öğrenciye; “al götür de ver!” demiş.
***
Özger Hocamız, o yıllarda Lise basket takımını hem kurmuş ve hem de oynarmış. Anımsaya bildiğim basketçiler şunlardı: Örnekevler’de oturan Teoman ve Kayhan kardeşler… Biri uzun boylu, diğeri ise tıknazdı. Çok güzel basket oynarlardı. Merhum arkadaşımız Muammer Kademoğlu, Arif Yücesan, Can Daver, Tuncay Arda anımsayabildiklerim.
***
Tabii, o yıllarda Lise futbol takımı da dillere destandı. Önce beden hocası Hayri Akış da oynarmış… Sonra yine bedenci Hayri Terzioğlu’nun oynadığını anımsıyorum. Oynayan hocalarımız nedeniyle, rakip takım öğrencileri; “babınızı da getirin!” diye bağırırlardı. Öyle bir takım ki, geleni-gideni ipe dizerlerdi.
***
Terzioğlu aynı zamanda Erciyesspor’da da oynardı. O yıllarda Lise, adeta Erciyesspor’un genç takımıydı. Bulutlar, Ahmet Azgınlar, Aydemir Doğanlar, “Altın diş” Ünallar (Özberk) çok önce ama anımsarım… Dönemimizin ünlüleri Erdoğan Sevgen, merhum Oktay Aktan, Ünsal Özberk, merhum Mehmet Dörttepe, merhum Nurettin Hasşerbetçi, İbrahim İmamoğlu, Kadir hocam affetsin soyadını anımsayamadım “Sarı Kadir”, Mehmet Mıhçı hatırımda kalanlar.
***
Hele bir bandomuz vardı, askeri bandolar gibi… İskoç tipi trampetler çok hava verirdi. Bandoyu, Ömer Şölen hoca kurmuş (1959-1960). İskenderun’dan gelmişti, Hocamız. Bandoyu kurarken, İskenderun’dan “fors majör” Ermeni asıllı (Şans!) Yoğurtçu isimli öğrencisini de getirmiş. O da, rahmetli pilot Tuncay Arda’ya öğretip İskenderun’a dönmüş. Askeri “cemselerle” “Kumarlı çayırına” (şimdi Mazakaland’ın olduğu yer) gidip orada çalışırlarmış. O güzelim, mesire alanı, zor yetişir çayırlığı Büyükşehir Belediyesi mahfetti… Bunu da bir not olarak düşelim.
***
İlk gösteriyi, siyah gömlek, siyah pantolon ve Lise’nin sembol renkleri “sarı lacivert” fular ile yapmışlar. Takip eden 23 Nisan törenlerine beyaz renklerle çıkmışlar. Biz, bu son duruma denk geldik. Bu bilgileri paylaşan Taner Erdemir davul çalardı. Anımsayabildiklerim Tuncer Erten (Tuncer Erten), Ünsal Özberk, Ahmet Doğan Işık, Osman Nuri Turgutoğlu, İbrahim Elibüyük, Erol Uncuoğlu, Orhan Erol hatırlayabildiklerim.
***
Taner, bizden birkaç yaş büyüktü. Çok arkadaş canlısı, yardımı çok seven, hoşsohbet bir arkadaşımız. Şuanda İstanbul’da… Hâlâ görüşürüz. İnanılmaz bir hafıza ve genel kültüre sahip. Müzik dünyasını, Yeşilçam’ı ve dönemin Kayseri’sini ondan sorun. Adeta, en ince detayına kadar anlatır. Ama tüm bildikleri onunla gidecek; o hafızaya yazık olacak. Keşke çocukları, anılarını bir kayda alabilse.
***
Diğer okulların ki, “boru-trampet” takımıydı. Çok sonra onlar da “İskoç” tip trampete geçtiler. Biz Lise sondayken “Mehter Takımı” kurulmuştu. Mehter Başı, güzel insan, edebiyatçı Yunus Emre Özulu idi… Hocamız, ney üflerdi. Müdür Muavini idi. Eski binanın üst katına çıkan iki merdivenin arasındaydı odası. Sonra, sanırım Ankara Gazi Lisesi’ne müdür oldu. Oradan İstanbul’a geçti. Vefat edene kadar “Kayserililer Derneği”ne hizmet etti. Mehterde davul çalardım. Rahmetli Muzafer Tok zurna… Şeker Fabrikası arazisinde hazırlanmıştık, hızlı bir biçimde. Öyle ya, önümüzdeki 29 Ekim törenlerine yetişecektik (1963). Sadece, “Ceddin deden neslin baban…” marşını bilirdik…
***
Orta Okul’da da güzeldi, İngilizce hocalarımız. Bu bağlamda çok şanslıydık. Sonra Lise 1 ve 2’de Özdemir Başdemir geldi… “Donçino!” derlerdi; “don’t you no!” cümlesini böyle okuduğundan. Onun iyi öğrencisiydim… Nitekim hiç istememe rağmen, merhum Hocamın, askere gidene kadar kısa bir süre de olsa, boş geçen Lise 1 İngilizce dersine girmiştim. Dersin hocası gelince bırakmıştım.
***
İngilizce hocası Raziye Hanım (Atasu), karşı komşumuzdu. Güzel bir kadındı. Merhum Mehmet Bakırların apartmanında otururdu. Evlenmemişti… Zaman zaman bana ders verirdi. Güzel ders anlatırdı. Sonra, Ankara Polis okuluna tayin oldu. Kayseri’ye geldikçe İbrahim Ünlü’nün eczanesine uğrar bizleri sorarmış. Ama görüşmek nasip olmadı. Okulda da velîm gibi davranırdı. Nitekim Lise 2 coğrafya dersinden, “O.K.K.” kararı ile geçmeme o neden olmuştu. “Kadir Mefkure Hanımı çok zor ikna ettim!”, demişti… Baba tarafı Mersin’den. Babası doktormuş… Abisi Faruk, boksördü.
***
Uzun hikaye… Rahmetli peder, Şehir Kulübü’nde “nöbetçi savcı” ile kavga edince, hapse girmiş, çok sıkıntılı günler geçirmiştik, aile olarak... Ben de Lise 2’deydim. Haliyle bu, derslerime çok olumsuz yansımıştı. Devam edeceğim.