“Kayseri Lisesi’nin 128. Onur Yılı” anısına bir dergi çıkartılacakmış. Benden de bir yazı istediler, arkadaşım Hami Kıranatlıoğlu aracılığı ile... İsmini sık sık duyduğum ama “rû be rû” görüştüğümüzü hiç hatırlamadığım, Metin Yücel isimli arkadaş, birkaç kez aradı beni. “Kabul ettiğimi söyledim ama aynen yayınlanması şartıyla”, dedim. O da kabul etti… Birkaç kez daha aradı, akıbetini sordu. Ben de 12.10.2021 tarihinde verdikleri “dekalsan…” başlıklı siteye gönderdim. Aradan üç aya yakın zaman geçti, Ses seda çıkmadı...
Geçenlerde, Melikgazi Belediyesi’nde bir işim vardı. Bitince, Faruk Yaman dostumu ziyaret ettim. İki kitap verdi. Birincisi, Halit Beyin (Erkiletlioğlu) tarafından hazırlanan ve Melikgazi Belediyesince basılan “Kutlu Dağ Erciyes” ile Metin Yücel imzalı, baskısı kendisine ait, “Kayseri Lisesi, Anılarımız, Kayseri Liselilerinin anıları”.
İlki ilgi alanıma girmez o nedenle bir yorum yapamayacağım ama “Anılara” dikkatlice baktım. Gönderdiğim yazı yoktu, neden? Uyardığım halde, konmayacaktı da neden ısrarla istendi? Yoksa istedikleri ya da bekledikleri kıvamda değildi de ondan mı? Çok merak ettim. İnsan, nezaketen de olsa, bir telefon açar; “şu, şu nedenle yazınızı giremiyoruz!”, der, ufak bir özür dilerdi.
Önemli değil, elbette taktir kendilerinin. Bunu vesile bildim, ileride kitaplaştıracağım anılarımda kullanmak üzere “Liseli Yıllarım” başlıklı yazılarımı, birkaç yazı dizisi olarak yayınlamak istedim. Umarım, beğenirsiniz.
Anılar’da; “Sakarya Harbi’nde şehit olmaları nedeniyle lise 1920-1921 döneminde mezun vermedi”, “uydurması, yer almış. Dikkatlice baktım bu bilgi hiçbir öğrencinin, hiçbir öğretmenin, anıları içinde yer almıyor. En azından birisi demez mi; “Biz lisede okurken böyle bir şey duymuştuk!”.
Tabii, “Kayseri Lisesi Tarihçesi”ne almışlar, bunu ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in kaleme aldığı “Kayseri Lisesi Marşı’nı” şehitler için yazdığı, ikinci “uydurmasını” da not olarak düşmüşler. Ya hû, Marş’ın neresinde, şehitleri hatırlatan bırakınız bir dizeyi, bir kelime var?
Bakınız, bu tür eserlerin “başında” da, “falan, filan için”, “falanın filanın anısına” şeklinde notlar düşülür. Bunda böyle bir şey de yok. Yapmayın, etmeyin; “çok ayıp oluyor!” Bilirsiniz; İstiklâl Marşı’mız’ı merhum Âkif; “Kahraman Ordumuza” ithaf eder.
Talep üzerine, mezunu olduğum, onur duyduğum okulumla ilgili bir şeyler yazmak, bir borçtu, benim için. Bir şeyler “karalamak” istedim, anı ağırlıklı. Öyle ya, okulun tarihini, fiziki yapısını vesaire anlatacak halim yoktu. Kronolojik değil, daldan dala oldu. Aklıma gelenleri, kaleme aldım… İl ve ortaokulları da harman ettim.
1945 yılının son ikinci günü, 30 Aralık’ta Kayseri’de doğdum. “Şehrin yillisiyim!”1800’lü yılların kayıtlarında geçer anne ve baba tarafımız… Şu anda ikisi de sizler ömür, İnönü İlk Okulu’nda başlayıp, Cumhuriyet İlk Okulu’nda devam eden; 1963-1964 döneminde Kayseri Lisesi’nde noktalana İlk ve orta tahsilim, bir filim şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.
Bu serüvenin, Kayseri Lisesi Orta kısmında geçen bir aylık süreyi katmazsanız, son üç senesi Kayseri Lisesi’nde geçti… Orta tahsilime, Sümer Orta Okulu’nda devam ettim… Fena bir öğrenci değildim. Özellikle matematik bir tutkuydu, ben de… Hâlâ devam eder…
Kayseri Lisesi ya da “idadisi” Osmanlı’nın son döneminde, eğitimde “modernleşme” amacına yönelik orta tahsili veren mektep. Sultanilere ve meslek yüksek okullarına öğrenci yetiştirmek gayesiyle kuruldu. Bu, tam bir lise olmamakla birlikte, orta ile lise arasında bir geçiş… Lise hüviyeti kazanması bilahare… Bu aşamaları iyi bilmek lazım.
O nedenle, erbabının bu aşamaları mutlaka yazması gerekir. Yoksa “efsanelerden”, “olmayan tarihi” yazmadan başımızı alamayız. İşin garibi, “tarihçi” ama “fincancı katırlarını ürkütmemekte mahir”; “nabza göre iyi şerbet veren”, bir zat buna çanak tutuyor bu kirli bilgiye.
Bir de “Taş Mektep” uydurması var, Kayseri Lisesi için. Son yıllar hariç, Kayseri Lisesi, “Taş Mektep” olarak anılmazdı. Sanırım, bir belgesel yapıldı bu isim altında. Elbette, yapı teknolojisi gereği, dış kaplaması/duvarları taştan yapılmış. Diğer okullarda olduğu gibi…
“Taş Mektep” olarak bilinen tek okul, Fransızlar tarafından “karakol binası” olarak yapılan (1884), sonra “rahibe okulu”, arkasından ortaokul olarak kullanılan, uzun süre boş duran ve Tarık Akan merhumun restore ettirdiği (1991), İstanbul Bakırköy’de ki; “Özel Taş İlköğretim Okulu”. Başka “Taş Mektep” yoktur, denenler yakıştırmadır. Bundan mülhemdir.
Köşe yazılarımda çok belirttim; Sakarya Harbi’ne gittiklerinden, gidenler şehit olduklarından, Lise, o yıl mezun vermedi safsatası da bir başka “uydurma tarih” hikayesi… Bununla ilgili, bir kişinin (Cahit Külebi) iddiası dışında başka hiçbir sözlü ve yazılı delil yok ortada. Sanırım 1990’larda, çok okul için, bu tür bir senaryo yazıldı, çocuklarını askere göndermek istemeyen millete “gaz vermek” için. Bu da o cümleden.
Tekrar soruyorum; “Mezuniyet Kütükler” arşivde dururken, sırf o döneme ait sayfa nasıl yok olur ya da hangi amaçla yok edilir? Diyelim o yok peki, Genel Kurmay/Milli Savunma Bakanlığı arşivindeki de mi yok oldu? O dönemi yaşayan bir Allah kulu yazıp çizmez mi, söylemez mi ya da yerel ve ulusal basına konu olmaz mı? Ortada sadece bir kişin, “Lise mezuniyet defterinde” gördüğüne dair, o da, bir dinleyici tarafından edilen rivayet var.
Bu bilgilerle tarih yazılmaz, “ele güne rezil olursunuz!” O nedenle, Büyükşehri ve belediyeleri tekrar uyarıyorum: Ya belge bulun, ya bunu Bakanlığa sorun ya da tez elden Müzenizdeki bu bilgiyi kaldırın. Hiç olmasa, “Sakarya Harbi” notunu silip; “Savaşlarda şehit olan Kayseri Lisesi öğrencileri anısına…” notu düşün. (Devam edecek)