Şimdi sizlere çoklarının unuttuğu, yeni neslin bilmediği bir girişimden söz edeceğim. LASKAY, Laskay Lastik Sanayi Anonim Şirketi. Lastiğin “LAS”ından, Kayseri’nin “KAY”’ından oluşan bir sözcük. Ana amacı araç iç ve dış lastiği üretmek ve ithalat/ihracat yapabilmek. Sözleşmenin bir bölümünü, Behçet Şafak verdi. Şafak’ın, anne tarafından dedesi, merhum Ahmet Tahtasakal da ortaklar arasında.
**
Tamamı Kayserili şahıs ve kurumlardan oluşan yüz doksan üç ortaklı bir şirket. 1970 ortalarında kuruldu… Şirket sermayesi ise o günün parası ile 17.250.000 lira. Her bir hisse “bir kuruş”; haliyle 17.250.000 hisse… Bu da, “Ana Sözleşmenin” altıncı maddesinde belirtilmiş. Tabii, bunların hepsi ödendi mi ödenmedi mi bilmiyorum.
**
Amaç ve konusu, “Şirket Ana Sözleşmesinin” üçüncü maddesinde “AMAÇ ve KONU” başlığı altında verilmiş.
**
MADDE 3
1. Yürürlükteki ithalat, ihracat rejimleri ve konuya ilişkin diğer mevzuata riayet etmek kaydıyla her türlü iç ve dış lastikler, reçineler, plastikler, tabii ve sun’i kauçuk ile bunlardan elde edilmiş mamullerin ithalatı, ihracatı ve yurtiçi ticareti,
**
2. İlgili resmi makam ve mercilerden izin almak kaydıyla yukarıda adı geçen maddelerin imalatı. …
Kurucular arasında kimler yok ki? Okuduğunuzda “Aaa… Bu da varmış; babam da, dedemde varmış!” denecek türden bir liste. Şahsen ben hepsini tanırdım. Neredeyse hepsi, rahmet-i rahmana kavuştu.
**
Tabii, 1970’lerin ortalarında kurula sadece sözde kalan, büyük umutlarla kurulan şirket, hiçbir ürün vermeden, “sizlere ömür” oldu gitti. Yani, bir de baktık ki, buhar oldu. Neden, nasıl buhar oldu, başka bir isme nasıl uçtu gitti kimse bilmiyor.
**
Hikayesini, kısmen ben, “Kayseri’de Ticaret ve Sanayi” isimli kitabımda yazdım. Tabii, yazabildiğim ve ortamın izin verdiği kadarıyla...
**
Şu kadarını söyleyebilirim. O yıllarda, “devlet/hazine destekli” gelişi güzel özel şirket kuramazdı. DPT, ülkenin ihtiyacını belirler, kapasite doldu mu bir başkasına izin verilmezdi. O zamanın, Adalet Partili yerel yöneticiler, başta milletvekili Kemal Doğan olmak üzere, siyasi ağırlık koyarak, “tahsisi/lisansı” aldılar ve “ülke kapasitesini” doldurdular.
**
Nitekim, kurucular listesine baktığımızda, dönemin önde gelen Adalet Partililerinin bazılarını da görmekteyiz.
**
Tabii, “bizimkilerin” izin alıp “kapasiteyi” doldurmaları üzerine, o günlerde, aynı amaçlı fabrika kurmak isteyen, SABANCILAR, devre dışı kalıyor. Başvuruda geç kalmışlar. Biliyorsunuz, daha sonra SABANCILAR, LASSA’yı kurup lisans aldılar, devletten. Nerede kuruldu? İzmit Köseköy’de…
**
Kavramlarda yanılabilirim ama benim bildiğim bu kadar. Ha, başka bildiklerim de var, kanıtlayamam. İsim de veremem. Zira, tamamı rahmetli oldu, mezarlığı adres göstermem gerekir.
**
Tabii kişileri, kurumları hedef göstermenin bir anlamı yok. Acaba Kayserililerin “birikimleri/tasarrufları” bu denli büyük bir sanayi tesisini kurabilmek için yeterli miydi? Görüşümü alacak olursanız, o yıllarda yeterli değil, şimdi de değil. Başka sermaye gruplarını da işin içerisine sokmak gerekirdi.
**
Nitekim, ortaklara baktığımızda, bırakınız ileride sermaye artırımına katılmayı, taahhüt ettiği hissesini bile ödeyebilecek noktada değildi. Mesela, benzeri bir durum HES Kablo’da da yaşandı. Önce “Hacılarlılar” dışında ortak amaçlanmazken, sermaye artırmak zorunda kalınınca, dışarıdan da ortak almak zorunda kaldılar…
**
Büyükşehir Belediyesi tarafından yayınlanan, PDF formatı, Belediye Kültür Dairesi Başkanlığı sitesinde bulunan kitabımda da anlattığım bir anekdotu paylaşmak istiyorum:
**
Elektrik Şirketi’nde Teknik Müdürüm… Yer seçimi için bir heyet geldi, uzmanlardan oluşan. Ben de Şirket adına katıldım… Görevim, büyük çaplı ihtiyaç duyulan elektriği nasıl ve nereden alabileceklerini söylemek.
**
Birkaç gün gezdik Kayseri’yi… Ama bir şey dikkatimi çekti. Katılımcılar, “tozdan, çamurdan, yağmurdan, kardan, limanlara uzaklıktan!” falan söz ediyor, bir yer beğenemiyorlar. Ben de elektrikle ilgili soruları yanıtladım, rapor hazırlamak üzere heyet gitti. Konuşmalarından, “ipe un sermek istediklerini. Tesisin Kayseri’de kurulmasını istemediklerini” anladım. Fakat benim yapacak bir şeyim yoktu…
**
Konuyu Genel Müdürümüz Yaşar Koçoğlu’na anlatım… Güldü; “Boş ver Kadirciğim, bu işler böyle olur!”, dedi.
**
Nitekim, Kayseri’nin “tozu, toprağı, karı, çamuru!” bahane edilerek, şehrimizde kurulmamasına karar verildi. Sonrası, bilgilerim şahıslardan dinlediklerimden öteye geçmez. Yazamam da… Çünkü, dedim ya kanıtlayamam.
**
Keşke hepsi merhum Necati Çepken, Asım Soyselçuk, Kemal Doğan; Hacı Sabancı filmin sonunu anlatabilseler ve kayda alabilselerdi.
**
Mesela, Kırşehir’de kurulabilen (PETLAS) bir tesis gibisi neden Kayseri’de kurulamadı? Bir araştırma konusu.
