KADİR DAYIOĞLU


KURT İLE KUZU HİKÂYESİ

Malum hikâye. Kuzuyu yemek isterse kurt, bin bir bahane bulurmuş. “Maksat üzüm yemek değil bağcı dökmek!” ifadesi de bu cümleden.


Malum hikâye. Kuzuyu yemek isterse kurt, bin bir bahane bulurmuş. “Maksat üzüm yemek değil bağcı dökmek!” ifadesi de bu cümleden.

***

Hayvan hakları yasası çalışmaları bana bunu anımsattı. Maksat, sokak hayvanlarını mı korumak yoksa üzerlerine yük yükleyerek, ağırlıklı olarak CHP’li belediyeleri zora sokmak, vatandaşın gözünden düşürmek mi?

***

Tamam, belediyeler sokak hayvanları sorununu halletsin ama “kaynak” nerede? Yasa düzenlenirken, yük belediyelere yüklenirken, belediyelere de “kaynak” aktarmak gerekmez mi?

***

Yok, hayır“kaynağı” nereden bulursan bul am ortamdan sokak hayvanları temizle?

***

Peki, temizlemezse ne olur?

***

Başkanlara para cezası ile birlikte hapishane yolunu yolu açık.Oysa“angaryanın” yasak olduğu bir Anayasa hükmü. Tabii, Anayasa’yı tanımayan bir yönetimden de ne beklenir ki?

***

Mesela, belediye hizmetleri yürütülürken şu ya da bu şekilde vergi alınıyor, merkezi bütçeden kaynak aktarılıyor. Peki, sokak hayvanları sorununu, insani bir biçimde belediyeler nasıl çözecek?

***

Öldürmek yani itlaf etmek kolay. Atarsın zehirli yiyeceği, basarsın kurşunu, yaparsın ötanazigeçer gider. Ama bu çağda, bu yakışmaz.

***

Evet. Sokak hayvanları bir sorun. Bunu inkar eden yok. Ama nasıl çözülecek? Bu toplum, sorunu makulde çözme yerine, rakibi zora sokma; amaç arkaya geçip üç puan alma olunca; kurdun da kuzuyu her hal altında yemek istemesi de doğaldır.

***

Ne yapalım? Kurt kuzuyu yemeye karar vermiş bir kere. Özellikle CHP’li belediyeleri zora sokmak, vatandaşla karşı karşıya getirmek. Zira, ilgili bakan sokaklarda bir tek köpek kalmayacak; aksi davranan başkanların hapsi yollanacağını,

***

Aslında, bu yasaya muhalif, muvafık tüm belediyelerin tepki vermesi; “Tamam, bu işi bizim sırtımıza yüklüyorsunuz ama kaynak nerede?” diye sormak. 

***

Açıkça söyleyeyim, sokak hayvanlarından korkan birisiyim. Hisarcık’ta yoğunlaşan, sürü halinde gezen köpeklerden çok şikayetçi oldum. Yine de olmaya devam ediyorum. Ama bunun çözümü de bu hayvanları bir yerde toplayıp ölüme terek etmek değil.

***

Unutmayın, köpekler de doğanın bir parçası… Doğal dengenin bir elemanı. Nesli yok ederseniz, diğer zararlı hayvanların üremesine kapı aralarsınız. Mesela kedileri yok edin de bakın akrep, yılan, “böğü”, farepopülasyonu nasıl artıyor. 

***

Su havzaları kuruyunca, yabanıl hayvanların şehre, yerleşim yerlerine inmesinden doğal ne olabilir ki? Mesela yaban domuzlarının yerleşim yerlerine inmesi bu cümleden. Kurtların da… Habitatlarını elimizle yok edince olacağı bu. 

***

Demem o ki, doğal denge bozulursa, denge elemanlarının biri ya da bir kaçı yok edilirse, başka sorunlar urlaşır. Bu sefer de bunu çözmek için uğraşırsınız. Bunu anlamı şu, “çözdükçe düğümleme”… Tabii, amaç muhaliflerden öç almaya dönüşünce, akl-ı selim de uçar gider.

***

Şu anda ülkemizin yaşadığı hal bu. Dün de yazdım, içme suya ölçüsüz, endazesiz zam yaparsanız bu sefer kanalizasyon zor çalışır, atıkları deşarj yapamaz. Yine, fizibilitesi yapılmadan “Erciyes Projesi” gibi yatırımlar için, Tekir pınarlarına el koyar, havzanın sulama suyunu yok ederseniz habitatı yok eder, imkanı olanlar musluk suyuna yüklenir. Bu sefer, içme suyu sıkıntıya girer. İnanın, pınarlar da projenin dişinin kovuğuna yetmez. 

***

Tabii, belediyeleri zora sokacak bir uygulama daha geliyor. Belediyelerin, yıllardır birikmiş, halı altına süpürülmüş, şimdiye kadar hiç ses çıkartılmamış kamu alacaklarını kaynakta kesmek. Belediyeleri çalışamaz hale getirmek. Halka da dönüp; “Bakınız, oy verdiğiniz belediyelerin haline. İki kuzu versen birisini kurda kaptırır, diğerini yardan attırır!” diyecekler, emin olun.

***

Unutmayın, el değiştiren belediyeler, milyar milyar lira borcu devrettiler, dört ay önce koltuğa oturan CHP’li Başkanlara. Sıcağı sıcağına; “ödeyin borçların kamuya ait olanı, diyorlar.” Hangi insaf ölçüsüne sığar bu, anlamakta zorlanıyorum. 

***

Bu aslında, seçmene bir uyarı, “bak gördünüz mü, bizim adayımızı seçmediniz, ne haliniz varsa görün!” demek. Mesela Büyüklerimizden, ünlü siyasetçi Mustafa Elitaş; “Devletin alacağı… Elbette alacağız!”demiş.

***

Elitaş, yerden göğe kadar haklı. Devletin alacağı söz konusu. Fakat, akılları başlarına, devletin alacağını tahsil, sandıktan feci yenilgi alınca geldi herhalde. İnsana sormazlar mı; “Daha önceleri nerelerdeydiniz!” Yenilgi tadınca mı geldi?

***

Elitaşunutmasın. Ne yaparlarsa yapsınlar, CHP’li belediyeler kasasına ve doğan rantlara sahip çıktıkça, bu yükün de altından kalkarlar. Yine unutmasınlar: Beş yıl, inanılmaz ambargolara rağmen İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Aydın, Eskişehir vd. ve yine seçim kazandı. Yeter ki, delikleri tıkamaya devam etsinler; kaynakları etkin ve verimli kullansınlar yeter.