Bazı konuları sık sık tekrar etmekte yarar var. Öyle ya; “Et-tekrârü ahsen velev kâne yüz seksen". Yani, “yüz sek kez de olsa tekrar güzeldir”, diye bir söz var. Biz de bu kavle uyuyor, bazı konuları sık sık gündeme getiriyoruz. O nedenle; “artık kabak tadı verdi!” falan demeyin.
***
Ülkemiz su zengini falan değil. Fırat ve Doğu Karadeniz havzasını çıkın geriye kalanlar sanıldığı gibi su zengini falan değil. O nedenle ülkemizin ve ülkelerin aslında dünyanın asıl sorunu su ve buna bağlı “kuraklık”.
***
Üçüncü Dünya Savaşı “petrol” nedeniyle çıkmayacak, “su” yüzünden çıkacak. İyi kötü “fosil yakıtların” ikamesi olası ama “su”, öyle değil. Yıllardır yazıyoruz, söylüyoruz; “suyu etkin ve verimli” kullanalım.
***
Yol da gösteriyoruz; bağlara “musluk suyu” gelince atıl vaziyete gelen “kuyu” ve “mahzenleri” aktif hale getirelim. Bunları bahar suları ile dolduralım. Bu konuda ilgili belediyeler destek olsun. Mesela benim üç kuyum var, ikisi su kaçırıyor. Bana yarımcı olunursa memnun olurum; zira kuyu tamirini yapacak usta bulamıyorum. Tabii, bedelini de ben ödeyeceğim.
***
Bağ evlerinde ve sitelerde, arsanın/bağın/bahçenin büyüklüğüne göre “sarnıç” zorunluluğu, hayata geçirilmeli. Yoksa ruhsat, yapı izni verilmemeli. Sulama suyunun bulunduğu havzalarda arklarda su kaybının azaltılmalı, bazı yerlerin kapalı hale getirilmeli, şu ya da bu nedenle kapatılmış olanlar açılmalı.
***
Ve mutlaka Öküz Çukuru (Kıranardı/Tekir) Göleti’nın su kaçırması önlenmeli.
***
Daha, yirmi beş otuz yıl öncesine kadar kuyularımızı/mahzenlerimizi, Tekir suları ile doldururduk, baharda. Unuttuk gitti. İnanın, böyle bir proje için belediyeler, Avrupa Birliği’nden destek bile alır. Yeter ki, istensin yeter ki, “kapımız çalan kuraklığın” farkına varılsın.
***
Mesel bağlık/bahçelik yerlerde oldukça kolay bir uygulama söyleyeceğim. Zira, yıllardır biz, Hisarcık’ta yaparız. Evimizin arkasında, kahvaltı ve yemek yediğimiz bir mekan var, orada da bir musluk. Deterjan, sabun kullanmadığımız suları kaplara/bidonlara doldurur, birikenleri çiçeklere, genç ağaçlara/dikmelere veririz.
***
Abartmıyorum, günde elli litreye yakın kullanılmış ama deterjansız su elde ederiz. Mesela, her yıl olduğu gibi geçen yıldan kalan elmalardan sirke yaptık. Elmaları temizlemek için yıkadık. Herhalde, otuz litreye yakın kullanılmış su depoladık.
***
Gerçi bu sene elmanın dirhemi yok ama olduğu yıllar, elma hasadından evvel ve sonra, döküntü elmalardan da sirke yapar, onu kullanırız. Sebze ve meyveleri, yıkadığımız suları bidonlara doldururuz. Böylece, karınca kararınca da olsa cebimize, KASKİ’ye katkılarımız oluyor. Plastik bidon atımından doğayı da koruyoruz. Atık suları değerlendiriyoruz. Sizlere de, tavsiye ederim.
***
Bakınız ülkemiz, nasıl bir kuraklık tehdidi altındaymış: Birleşmiş Milletler (BM) desteğiyle hazırlanan yeni bir rapor, son iki yılda tarihin en ciddi kuraklığının gerçekleştiğini söylüyor. BBC'nin haberine göre raporda, Türkiye'nin 2030'da ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya kalabileceği uyarısı yapıldı.
***
Raporda Akdeniz bölgesi, hava sıcaklıklarındaki artışla yağışlardaki düşüş dikkate alınarak iklim değişikliğinin ana merkezlerinden biri olarak değerlendiriliyor. Akdeniz ikliminde kuraklığın normal olduğu ancak sıklığı ve etkisinin 1950'lerden bu yana hızla arttığı belirtiliyor.
***
Rapora göre bölgede ortalama hava sıcaklıklarının 2050 yılında 2-3 derece, 2100 yılında 3-5 derece arasında artması bekleniyor.
***
Raporda ayrı bir yer ayrılan Türkiye, “çöl iklimine” benzeyen bir iklimin görülmesi olasılığının artması nedeniyle bu kuraklıktan etkilenme potansiyeli en yüksek ülkeler arasında görülüyor. Akdeniz havzasında iklim değişikliği ve küresel ısınmanın etkisi ve olası risklerini incelemek için raporda üç ülke baz alınıyor: İspanya, Fas ve Türkiye.
***
"Türkiye yarı kurak ve toprak parçalanmaya yatkın. Ülkenin yüzde 88'i çölleşme riskiyle karşı karşıya" ifadelerinin yer aldığı rapora göre, 21. yüzyılın sonunda Türkiye'de yağış oranları yüzde 30 oranında düşecek.
***
Eş zamanlı olarak sıcaklıklar da artacak ve 2100 itibarıyla ülkenin batısı ve güneyinde ortalama sıcaklıklar 4-5 derece daha fazla olacak.
***
2019'da Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'ne (OECD) göre su konusunda sıkıntılar yaşayan ülke kategorisinde olan Türkiye, 2030'da "su fakiri" ülke kategorisinde olma riskiyle karşı karşıya. Bu da, nüfusun ve tarım alanlarının yüzde 80'inin beş yıl içinde kuraklık riskiyle karşı karşıya kalması anlamına geliyor.
***
Raporda, 2022'deki aşırı kurak geçen mevsimlerin ardından Türkiye'de 2023 yılında ciddi bir kuraklık görüldüğünü, bunun etkilerinin de özellikle tarım alanında hâlâ devam ettiği belirtiliyor.