İBRAHİM PEKBAY


KORKTUM…

Siz haklısınız da benim haklı olduğumu kanıtlayacak şahit örneğim yok ne yazık ki, üzgünüm…


Dedim ki; “Korktum…”

Dediler ki; “Neden korktun?

Dedim ki; “Siz korkmadınız mı?

Dediler, cevap verdiler diyemeyeceğim, çünkü korktular, diyemediler bir şey…

Toplumun geldiği nokta bu…

Peki, neden korkuluyor?

Neden korkulmasın ki, akşam eve giderken eli dolu mu gidecek, boş mu gidecek, sonucunu bilmediği için korkuyorlar…

Emekli, vazgeçtik karnını doyurmasında,  torunun “Nasılsın dedeeee?…” diye yanına koşarak gelmesinden korkuyor. 

Dedesi biliyor ki, “Dede olarak onu mutlu edecek bir şeyi yok ama ola ki torunun dedesinden beklentisi var, ondan korkuyor.

Olur da akşam evine misafir gelir mi acaba diye korkuyor, çünkü misafire ikram edecek nesi var ki? 

Hoş, gelen misafirin de ondan farkı yoktur ya, iki muhabbet edip moral bulmaya gelmiştir. Yoksa lüks mahalleden misafir gelecek değil ya…

XXX

Şimdi bu noktada sormak gerekir…

Bu korku ikliminin bulutlarını kim giderecek?

Siyasette bu görevi yerine getirmesi gerekenlere “Muhalefet” diyorlar… Özellikle “Ana Muhalefet” diyorlar. 

Hele ki hem Türkiye’nin yerel seçimlerinde birinci parti olacaksın, hem de “Ana Muhalefet” olacaksın…

Gördünüz mü o “Ana muhalefet Partisini” siz hiç?

Kendilerini saklambaç mı oynuyor sanıyorlar acaba?

Oysa o “Ana muhalefet partisinin” şimdi ülkedeki başta ekonomik sorunlar olmak üzere, bütün sorunlarını ortaya koyması ve sarsak elek gibi ortalığı sallaması gerekmez mi?

Adam; “Kusura kalmadın değil mi?” diyor ve ekliyor; “Siyasetendi…”

Diyemiyor ki; “Önemli değil, herkes kendine yakışanı yapar…”

XXX

Bazen korkuyu bir kenara bırakıp saklanıyorum ve saklandığım yerden bakıyorum dünyaya ki, herkes rahat hareket etsin, beni görüp de çekinceleri olmasın…

Böylesine tekmili birden bir cümleden sonra ne gelmeli?

Elbette açıklaması, ben de açıklıyayım.

Bir büyük mutfak, bir büyük kazan ve kazanların yanında kasalarla sebze, tabi çok da kaliteli değil. Zaten kaliteli olmadıkları için koca kazanın yanında kasalarla duruyorlar. 

Anladınız elbette, kasalardan sebzeler doğranarak kazana atılıyor, bol çeşit sebze çorbası yapılacak…

Gibi ortalık…

Bu arada Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan ekipler gelmiş, teftiş ediyorlar.

Neyi?

Kazandaki çorbayı, “Taklit/tağşiş” yönünden, kurallara uygun üretilmiş mi, üretilmemiş mi?

XXX

Burada bir anımı anlatmak istiyorum.

Ekip, kontrole geldi, et bölümünden örnek kıyma aldı, tutanak tuttu, numunenin ağzını mühürlerdi gidiyor.

 “Bi dakika” dedim, aynı şekilde, aynı yerden bir numune daha alacaksınız, numune kabına koyacaksınız, ağzını kapatıp, mühürleyip onu da bana vereceksiniz” dedim.

Öyle de oldu.

Üç gün sonra sonuç geldi, “Tek tırnaklı hayvan eti karışmış” dediler. Elbette olması mümkün değildi. Çünkü bütün süreç, en ince ayrıntısına kadar kontrolümüz altında idi.

İtiraz ettik, şahit numuneyi ortaya koyduk, ikinci, incelemede kıyma tertemiz çıktı.

Şimdi toplumda da “Taklit/tağşiş” var, ama şahit örnek yok. İtiraz da edilemiyor.

XXX 

Derseniz ki bunların, senin “Korkun” ile ne ilgisi var?

Siz haklısınız da benim haklı olduğumu kanıtlayacak şahit örneğim yok ne yazık ki, üzgünüm…