KADİR DAYIOĞLU


KIYAFET...

Yasaksız bir Türkiye dileğiyle!


İlk ve orta dereceli okullarda, kıyafet hep sorun oldu. Göreve gelen tüm Milli Eğitim Bakanı, mezhebine, meşrebine, inanç dünyasına göre, kıyafet düzenlemesi yaptı. Mesela; “26.11.2012 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla Milli Eğitim Bakanlığı'na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelik kabul edildi ve bu yönetmeliğe göre okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyindeki okullarda tek tip kıyafet (üniforma) uygulaması kaldırılarak ‘kıyafet serbestisi’ getirildi.”

***

 “Tek tip” kıyafete, hep karşı çıktım. Çocukları özgür bırakın, dedim... Zira, “tek tip” kıyafet, birinci ve ikinci harp dönemlerinin sosyal ve siyasal zeminine çok uygun; dönemin şartlarına göre de çok normaldi. 

***

Özelliği olan yani polis okulları, askeri okullar vs. dışındakilerde kıyafet zorunluluğu bana, “totaliter özlemleri” çağrıştırıyor, demiştim. Hatta işin başka bir boyutuna da, ekonomik boyutuna da dikkat çekmiştim...

***

Tabii, okullarda “kıyafet serbest olsun!” aşırıya, gösterişe de kaçmamak lazım. Bu da doğru değil. Gösterişe kaçıldığı zaman; “olan var, olmayan var!” denmeye başlar; aşırıya kaçıldığı zaman kimi “üryan” gibi giyiniyor, kimisinin ise saç, sakal birbirine karışıyor, “medrese kılıklı” talebeler karşınıza çıkıyor. Demem o ki, ülke gerçeklerinden, laik cumhuriyetin hedeflerinden de uzaklaşmamak gerekir. 

***

Mesela, fakir, fukara, dar gelirli ailelerde küçükler, büyüklerin giysilerini giyer ve dolayısıyla ev ekonomisine katkı sağlanır. Tanıdığım bir aile vardı, dört erkek evladı, birbirinin kıyafetlerini giyerek okudular. Hem de güzel üniversiteleri bitirdiler. Mutlaka şimdi bile vardır. Hele bu ortamda… 

***

Kıyafet zorunluluğu deyince aklıma, ortaokul ve liselerde giydiğimiz  “şapkalar “ gelir... Ve giymemek için , “çektiğimiz numaralar!” da…

***

Ortaokulda lisede şapka giymek zorunluydu. Hatta o kadar ki; Kayseri Lisesi eski binanın üstü pansiyondu. Burada yatılı kalan öğrenciler, aynı bahçedeki yemekhaneye giderken şapkalarını yanlarına almak zorundaydılar. Zira; yemek dönüşü okula alınmamak gibi bir durumla karşılaşabilirlerdi... 

***

Okul dışında şapka pek giyilmezdi...  Ya elde taşınır ya da çantaya konurdu... Ayrıca; giyenler caddede, sokakta öğretmenlerini selam vermek zorundaydılar...

***

Şapkasız gelenler, pencerelerden atılan şapkalarla okula girerlerdi... Bunu önlemek için de ya müdür muavinleri ya da nöbetçi öğrenciler, “erketeye yatarlardı!”

***

“Daha fiyakalı” olsun diye şapkalarının yanlarını kıvrılıp, dikilirdi...  Bazıları Alman askerlerine benzemek için, dar ve eğik “terek” yani siper kullanırlardı... Yasak olmasına rağmen bazıları da “Ay-yıldızlı” armanın üzerine “kartal” arması takardı...

 ***

PVC terek pahalı olduğundan bunu, zengin çocukları kullanırdı... Diğerleri ise; karton üzerine kumaş geçirilmiş terekle yetinirdi...

***

Şapkaların tepe etrafında, kadife kordon geçirilirdi... Zemin ise lacivertti... Kordonların renginden, kimin hangi okulda okuduğu bilinirdi...

***

Sarı Kayseri Lisesi’ni, kırmızı Ticaret Lisesi’ni, beyazımsı İmam hatip Okulu’nu, yeşil Erkek Sanat Enstitüsü’nü, koyu yeşil Yapı Sanat Enstitüsü’nü, Kız Öğretmen Okulu’nun ki ise mordu. Geriye ne kaldı? Kız enstitüsü. Umarım, renkler hatırımda doğru kalmıştır.

***

Söz şapkadan açılmışken, bildiğim, meşhur şapkacılara da bir parantez açmak istiyorum. En fiyakalı şapkayı, Cemal İlkiz yapardı... Cemal İlkiz aynı zamanda meşhur kuşçuydu... Kuş uçururdu... İlkiz’den sonra Ömer Çerçi gelirdi... 

***

Bir de Necip Oyman ya da diğer ismiyle “Şapkacı Necip Ağa’yı” anımsıyorum... Necip Ağa, güzel ud ve tanbur çalardı... Meşk alemlerinin aranan ismiydi... Defci Ahmet Emmi diğer ismiyle Ahmetçik ile içtikleri su ayrı gitmezmiş...

***

Necip Ağa’nın son zamanlarına yetiştim...  Büyük oğlu elektrik mühendisiydi. İsmini unuttum. Küçüğü Halit, elektrikçiydi... Elektrik Şirketi’nde yanımda çalıştı... Küçük oğlu Hasan ise eczacıydı, rahmetli oldu... Çocuklarıyla ilgili bilgim bu kadar... 

***

Yine bildiğim kadarı ile Şapkacı Necip Ağa, Başkan Mehmet Özhaseki’nin babası ile ortaktı. Bakınız yasaklar ya da kıyafet zorunluluğu beni, nereden nereye götürdü! İyi de oldu...

***

Yasaksız bir Türkiye dileğiyle!