KADİR DAYIOĞLU


KENT HAFIZASI (2)

Hocam merhum Kâzım Yedekçioğlu’na da bir parantez açmadan geçemeyeceğim... Doksanı aşan bir ömür...


Hocam merhum Kâzım Yedekçioğlu’na da bir parantez açmadan geçemeyeceğim... Doksanı aşan bir ömür... Hem de sürekli bir şeyler üreten bir ömür... Çok titiz bir insan... Bu titizliğinin eserlerine yansıdığını görmemek ne mümkün...  Ve bu süreçte; ciltlerce eser, yüzlerce makale, inceleme... Kayseri folkloruna unutulmayacak katkılar...  Çok şükür ısrarlarımız sonucunda, Sümer Ortaokulu’nun bulunduğu sokağa ismi verildi. 

***

Nedense, bu toprakların yetiştirdiği “değerli” insanları yok sayıyoruz. Mesela, Cumhuriyete kol kanat geren, BİR neslin okuduğumuz “ALFABE” yazarı, Ahmet Hilmi Güçlü. Mesela, bir kütüphaneye ismi verilemez mi. Ya da evlerinin bulunduğu sokağa. Neresi mi? Onu da hayatta olan torunlarına, İbrahim Turan’a sorun. 

***

Altmışlı yıllarda, iki dönem İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü yapan matematik profesörü Nazım Terzioğlu’nun hemşerimiz olduğunu bilen kaç kişi var acaba? Oğlu, merhum Tosun Hoca da Matematik profesörü ve Sabancı Üniversitesinin kurucu rektörü idi. 

***

İşin acı yanı, Tosun Hoca’yı, ERÜ’de yapılan bir toplantıda, bir grup öğrenci protesto etmiş, ERÜ Sabancı Kültür Merkezi’ni boşaltmışlardı. Hocamız henüz konuşmaya başlamamıştı. Rahmetli de bir şey anlamamış, boşaltanların arkasında hayretle bakmıştı. Bir anlam verememişti. Konu da; ''Değişen Kayseri'de Eğitim ve Teknokentler''. Konuşmacılardan biriside, şimdi ki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk idi. Tarih, 27 Mart 2018.

***

Değerlerine sahip çıkamayan bir toplumda bilim, sanat, edebiyat, kültür, üretim olur mu? Böyle bir kent, evrensel boyutlara taşınabilir mi?

***

Mesela Aydemir Doğan da öyle değil mi? Aydemir abiden de esirgedik, adını bir yere vermeyi!.. Mustafa Gümüşkaynak’ın da… Asım Yahyabeyoğlu’ndan da… Mahmut Sabah abimizin de…

***

Yüz akımız, onlarca boks şampiyonluğuna imza atan merhum Celal Sandal’ı da unuttuk… Eski stadın yerini kazandıran İbahim Bamyacıoğlu’nu da… Uluslararası spor karşılaşmalarda şampiyonluk kazanan sporcularımızı da unutmayalım. 

***

Mesela, görevlendirilen bürokratlar dışında, bu kentte Belediye Başkanlığı yapanların ismi, en azından isimleri verilebilir mahallelerinin bir sokağına, bir caddesine ya da bir objeye. Şükrü Karatepe Hocamızı da unutmayın, ha!

***

Unutmayın, çok önemli bir isim daha var. Yunus Bekir. Allahtan Acıbadem Hastanesi’nin bir salonuna ismini vermişler. Kim düşündü ise kutlarım. Vefa örneği vermişler. Zira, şimdi restore edilen eski hastanenin yapımını başlatan isim. Yunus Bekir’in de kim olduğunu öğrenmek isteyen varsa, Hüseyin Cömert Hocamız ve torunu Bahri Coşkun’a başvurabilir. Ali Rıza Önder de, Ahmet Nazif Efendi de bu şehrin değerlerinden.

***

Yine garip bir şekilde Muammer Bey mahallesini kaldırdık. Oysa kaldıranlar, Muammer Bey’in kim olduğunu bilseydi, eminim bunu yapmazdı. Mahalle, Orduevi’nin doğu tarafındaydı. Tamam, mahalleler birleştirildi, anlarım. Hiç olmazsa, Orduevi-Büyükşehir arası caddeye ismi verilebilirdi.  

***

Orada bir de “müselles bahçe” vardı. Şimdi yerinde yeller esiyor. Hemen yanındaki sokağa ismi neden verilmedi. Devam edelim, “Sali Bahçe”, Safa Mektebi’nin orada… Bahçebaşını bilen var mı? 

***

Tuttuk, kentimizle hiç ilgisi olamayan, dünyanın en büyük mahallesine Erenköy, yine çok büyük mahalleye Altınoluk ismi verdik. Neden verdik, niçin verdik? Çok yazdık bir açıklayan olmadı. Oysa buraların, yani bağların kadim isimleri vardı… Bunlardan birisi verilebilir, cadde ve sokaklara diğer bağların…

***

Bağlarda “gediklerimiz” vardı. Buralara da, sokak numaraları verdik. Oysa bunlar da kadim isimler. Hiç olmazsa, buraları iyi bilen insanlara sorun, isim verilirken. Unutmayın, az kalsa da buraların eski isimlerini bilen var.

***

Beyler, yer, yöre, dağ, ova, birey isimleri, tarih ile günümüz arasında kurulan köprülerdir. Bu köprüyü yıkarsanız, toplumun tarih ile olan bağını kopartırsınız. O nedenle hiçbir gerekçe, bu isimlerin kaldırılması için geçerli değildir. 

***

Mesela, Beştepelere kurulan devasa mahallenin bir sokağına Metin Yüksel ve Sedat Yenigün isimleri verildi. Kimdi bu şahıslar? Yüksel ve Yenigün’ün kimler olduğunu söylemeyim; “tecahülü arifane!” davranayım. Yine çok sordum, hiç açıklayan olmadı. Sanki, uzaylılar verdi ve çekti gitti. 

***

Kent kimliğinin, kent hafızasının, kent kültürünün ne demek olduğunu anlayabilmek isteyenler, sözgelimi, İstanbul Kadıköy’ün haritasını açsınlar bir baksınlar, kimlerin isimlerini vermişler cadde ve sokaklara bir görsünler… Bir dönem, Kayserispor’a da direktörlük yapan merhum Sabri Kiraz’ın ismine de rastlarsınız… Ha keza, İzmir Karşıyaka’da da gördüm bu uygulamayı. Çoklarının büstlerini bile dikmişler…

***

Kayseri mi? Birileri alınır diye, daha fazla vermiyorum, bu kadarla yetiniyorum… Siz tahmin edin… Ya işte böyle bir şey kent dediğiniz yer… Kayseri ile ilgisi olmayan, tarihi şahsiyetler hariç, önüne gelenin ismi veriliyor. 

***

Evet dönelim Yedekçioğlu Hocamızın sözüne;

“Sel önünden kütük kaptık,

Topladık bir demet yaptık.

Ama iyi ama kötü,

Taktir gayrı sizin artık.”

***

Bu sözler, yüksek tevazuunun eseri, olsa gerek.  Hocamız, kitaplık çapta işler yaptı... Bir de kıymetini bilebilseydik. Bunu yaparken de ideolojik davrandık… Ama sağcı, hem de şehrimizle hiç mi hiç ilgisi olmayanların adını vermekte hiç tereddüt etmedik, maalesef… 

***

Hocamızı taktir, elbette benim gibilerin haddine değil. O’nu, bu kentin tarihi mutlaka gereken yer oturtacaktır. Büyük şair Bâki’nin bilinen ünlü dizeleriyle, kadr-ü kıymet bilmeyenlere seslenmek istiyorum:

Kadrini seng-i musallada bilip ey Bâki

Durup el bağlayanlar karşına yârân saf saf