KADİR DAYIOĞLU


KENT HAFIZASI

Kent hafızası üzerine sayısız yazı yazdım. Bunun, gelecek nesillere aktarılması çok önemli.


Kent hafızası üzerine sayısız yazı yazdım. Bunun, gelecek nesillere aktarılması çok önemli. Daha dünün mahalleri ile ilgili; “neresiydi?” diye sorular soruluyor sosyal medyada… İnanın, doğru dürüst bilen yok. Bırakınız ebeveynlerinin, kendilerinin doğduğu mahalle ve sokağı bilmiyor. Allah’tan Erciyes var da, gören “ha burası Kayseri!”, diyebiliyor.  Hiçbir iz bırakmadılar eski Kayseri’den…

***

Uyarılarımın bir kısmı yankı buldu ilgililer katında; bir kısmı ise ciddiye alınmadı… Kendileri bilir. Ama ben yazmaya, “hafızaya” bir not bırakmaya devam edeceğim…

***

İsterseniz konuya “Sahabiye Dönüşümü” ile başlayalım… Şehrin merkezi, 1950’lerde, ilk düzenli imar uygulamasının başladığı yerlerden, Sahabiye… Çoğu da “bahçeli nizam”, birkaç katlı… Tabii, büyük bir bölümü sebze bahçesiydi burasının.

***

Eminim, ülkemizde “dönüşüm furyası” başlayınca, Kayseri’de bundan nasibini aldı. Yine eminim, kağıt üzerine çizilen çizgilerden, güzel hazırlanmış maketlerden başka, “nedeni-niçini” ve “nasılı” hiç düşünülmemiş… Ne getirip ne götüreceği de… Kent merkezinde “ucube” bir yapılanma çıkacak, göreceksiniz.

***

Yine bu konularda, bir sayfa “özet rapor” olduğuna da inanmıyorum. “Başka yerlerde yapılıyor, bizde neden olmasın!” diyerek başlandı buna… Tabii, bu kentin mimarları da, odaları da, şehir plancıları da ağzını açamadı, bu konuda. Öyle ya çoğu, “ekmeğin gereği” iyi geçinme yolunu seçtiler, seslerini çıkartmadılar. Açabilen birkaç dostumuzu tenzih ederim. Sözüm onlara değil.

***

Bir burası mı? Ya hu, prestij bulvarlarından eski Çevre Yolu, şimdi Kocasinan Bulvarı’nın inişli çıkışlı katlı yolla (viyadükle, battı-çıktı) geçildiğine tanık olduk… Mesela, Karayolları Bölge Müdürlüğü önünden viyadüke “giriş-iniş”, evlere şenlik. Vallahi, bir mimarlık öğrencisi, bitirme projesini böyle yapsa, “sittin sene” mezun etmezler…

***

Sahabiye’nin Kuzey-doğu tarafından başladılar, dönüşüme; dört etap düşünülüyor… İlki bitti, evler teslim edildi. Şehir merkezinde devasa yapılar ortaya çıktı… Binaların kalitesi ile ilgili bir bilgim yok!.. Bir etabın daha ihalesi yapıldı… O da ilkine benzer bir yapılanma çıkartacak karşımıza.

***

İyi mi oldu, kötü mü, oldu? Bilemem ama iyi olmadığı, kent merkezinde devasa bir kütlenin çıkacağı muhakkak… Oysa, merkezi rahatlatacak; düşük yoğunluklu, geniş park ve sosyal donatıların olduğu bir düzenleme beklenirdi… Buna “çözdükçe düğümlenme” diyorlar, mühendislikte…

***

Size olacağını söyleyeyim; on bilemediniz on beş yıl sonra, ilk sahiplerini burada göremezsiniz. Ya kiraya gider ya da iş yerlerine döner. Çirkin görüntünün yanı sıra, Zaten “Arapsaçına”  dönen merkez trafiği tümden düğümlenecek; kördüğüm olacak… Ölmez sağ kalırsak bunu da göreceğiz…

***

Bir noktadan sonra bu tahribattan vazgeçilir, yapılanlarla yetinilir mi? Bilemiyorum… Neyse, o yaydan çıktı bir kere… Buna neden olanları elbette “kent tarihi” yargılayacak, şüphesiz.

***

Hiç olmazsa, eski Kız Orta Okulu, Eski Halkevi şimdi Belediye Şehir Tiyatrosu, Vali Konağı ve Kız Enstitüsü’nün bulunduğu adaya dokunulmasın. “Dokunulmayacak, korunacak” sözünü aldık, geçenlerde bir yetkiliden.  İnanın, yıkacaklardı bu fakir “engel” oldu… Hatta, o zaman bu işlerin başında olan bir yetkili; “yıkalım da gör!”, demişti. Arkadaş, yıkamadan emekli oldu gitti, şimdi esamisi bile okunmuyor.

***

Bir de, yeni yapılanmada ortaya çıkacak cadde ve sokaklara, “objelere” o bölgenin kadim isimleri verilsin. Mesela eski mahallelerden Cürcürler, Muammer Bey, Zekai Bey…  Mesela, Halkevi’nin mimarı hemşerimiz, ilk kadın mimarımız (eş zamanlı bir kız arkadaşı daha var) , Prof. Dr. Leman Tomsu da unutulmamalı. Tabii, Kız Orta Okulu, Kız Enstitüsü, Halkevi SinemasıTomsu, aynı zamanda “İkinci Belediye Başkanımız” Tavlusunlu Mehmet Ali Efendinin kızı tarafından torunu.

***

Unutmayın kentler, “hafızası” ile yaşar… Kentlerin tarihi yazılmadan da yazılanlar eksiktir. O nedenle, hafızayı, geleceğe taşımak öncelikle belediyelerin görevi… Sonra diğer kurum ve kuruluşların. Mesela, Kayseri ile hiç mi hiç ilgisi olmayan, sadece ideolojik amaç taşıyan, hem de devasa boyutlarda,  “Erenköy” ve “Altınoluk” mahallelerinin ihdası ile Metin Yüksel ve Sedat Yenigün caddeleri de böyle… Başkanlar farkında mı, bu isimleri vermekle, bu kent hafızasını nasıl tahrip ettiklerinin…

***

Bir de, özellikle bağlara, “numaralı sokak” isimleri verilmeye başladı… “1475. Sokak” gibi… Bunları kim akıl ediyor, kim teklif ediyor, bilemiyorum… Oysa buraların kadim isimleri var. Çok yazdık, bir kez daha yazalım… Mesela, Hisarcık yolu “yarmanın” başladığı yer, “Cevizli Kuyu”… Hemen eski yolun solunda, “Becen Kuyusu”. Yukarısı, Merdivenli. Devamında “Kilimci Hacı Şükrü Ağanın Gediği”

***

Bunun devamında “Gülle (Gürle)”. “Emin Hocanın Gediği”, “Yumurtacı Gediği”,  bunun sol tarafına girince sağa giden çıkmaz “Reyhan Bucağı”Hisarcık’a doğru “Taşçıoğlu Gediği”, “Çayırgöl”, “Burhan Sokağı (Buran Sokağı)….

***

Bir de bağların alameti farikası gedikler ile kuyular var… “Tollu Gedik” gibi… “Deveci Kuyusu” gibi… Bu isimler, bir yörenin, bir bölgenin hafızasıdır… Bununla anılırlar… 16., 17. Yıl kayıtlarında, bugün ismi verilen Erenköy ve Altınoluk bölgelerinde bulunan bağların ismine rastlarsınız… Ama bizler, bunların farkında olmayıp, bir bir yok ediyoruz. Yok edince de tarihle, kültürle bağlarımızı kopartıyoruz… Tarihçi Süreyya Faruqi eserlerinde bu isimlerden söz eder. Açıp bunları bile okumazlar, maalesef.

***

Bu konuda belediyelere, özellikle başkanlara büyük görev düşüyor ama bunun farkında değiller Mesela, Hacılar yolu üzerinde, “Asri Mezarlığı” geçince burasının ismi Taşlıburun… Solda, kalıntı da var… Muhtemelen burası, Kayseri’nin batı girişinde bir kale ya da bir burç ya da gözetleme yeriymiş. Mesela benzeri kalıntı, Hisarcık’ın Develi girişinde de var…

***

Taşlıburun’dan sonra bağlar başlar… Eğri Bucak, Kergah, Dip Kergah, Hasan Dağı, Beğendik, Sakar,  Kayadibi, Obruk, İnecek, Kükürt, Mahrumlar, Kanlıyurt, Kulaklı vs. vs. gibi… Tabii, bu şuurdan mahrum olan belediyeler Mahrumları önce Kurtuluş sonra Kazım Karabekir yaptılar…

***

“Merkep Meydanı” (Eşek Meydanı) ismini, hangi duygu ile “Işık Meydanı” yapılır ki? Sakın ola ki, Becen ve Karacaören’i kaldırmaya kalkmayın… Bu bağlamda Gediris, Çaybağları, Billur, Karadere, Haymana, Büyük Kızıltepe, Küçük Kızıl Tepe, Top Tepesi gibi yerleşimleri/isimleri de unutmayın…