Keklik üzerine sayısız türkü, sayısız şarkı var… Mesela, Malatyalı Fahri Kayahan’a ait; “Keklik dağlarda çağılar” şarkısı; “Keklik gibi kanadımı süzmedim”, “Kekliği düz ova da avlarlar”, “gak gak gubarak” türküleri gibi… Rahmetli Yahya Abi (Yelkanat) çok güzel avcı idi. Arkadaşalrı da öyle… Ona; “keklik gibi o tepeden, bu tepeye koşar", derlerdi. Arkadaşları da; “Avcı Abit Ağa”, merhum Oktay Dinçer, merhum Yücel Peşkircioğlu, Muammer Abi (Dervişoğlu) ve Atik Erkuyumcu.
***
Bazı kültürlere de girmiş keklik. Kazaklara ait “Keklik ve Kuzgun Destanı”’nda, ihaneti sonucu kekliğin kuzgundan nasıl dayak yediği uzun uzun anlatılır. Türk destanlarında keklik, öterek düşmana kahramanın yerini gösteren ve ölümüne neden olan bir kuştur. Bazılarında; aklın ve güzelliğin sembolü iken bir çok anlatımda ihanetin ve hırsızlığın simgesi haline gelmiştir. Kültürlerde, mitolojilerde kekliğe ne anlam yüklenirse yüklensin, bizim için “kınalı keklik”tir, kurnaz ve çok zekidir.
***
Doğada kural şu, buna insan da dahil: “Bir yerde av varsa, mutlaka orada bir avcı da vardır”. Doğada ki, canlı popülasyonunun dengesi böyle sağlanır. Tabii, besin zincirinin en üstündeki insan, bu dengeyi bozar.
***
Denge bozulunca, doğal afetler de kaçınılmazdır. O nedenle keklik de hem “av” ve hem de “avcı”… Avcıdır, börtü, böcek gibi haşaratları yer; “av” olunca da “avcılara” yem olur… Yem olma had safhaya varınca, “börtü-böcek”, yırtıcı popülasyonu da artar. Mesela, kekliğin, bıldırcının, kuşların, sürüngenlerin kalmadığı yerde, yırtıcı kuşlar da çeker gider bir başka diyara.
***
Allah’tan bağ evlerinde güvercin eksik olmuyor da, yırtıcı kuşlarda mesken tutuyor buraları. O nedenle, kent merkezinde çoğalan güvercinlere dokunmamak lazım. Bunlar da börtü-böcek yer. Keşke belediye parklarında güvercin çoğalsa. Aynı zamanda, doğayı gübreler.
***
Doğanın böyle bir kuralı var. Tabii, “zalim ve cahil” insanoğlu devreye girince, bu denge bozuldu. Bozulan dengenin farkına varınca, “eyvah!” ama “iş işten geçti!”
***
Çocukluğumdan anımsarım, sığırcık sürüler halinde gezerdi. Özellikle dutlara sürü halinde konar; bizler de ya kuş lastikle ya da tüfekle sığırcık avlar, güzel yerdik. Yonca ve hububat tarlalarının her adımın da mutlaka birkaç bıldırcın, “fırt!” diye kaçardı. Ha keza keklik de öyle… Bazen bu kaçışı, av köpekleri sağlar, pusu da bekleyen avcı da peş peşe “çiftelerdi”.
***
Mesela, halamızın kocası rahmetli Hayrullah Emmimizle (Demircioğlu), Kadıbağları’nda “keklik avlamaya” giderdik. Kafeste ki keklik taşların arasına gizlenir. Bizde “evsine” yatar, keklik başlar ötmeye, bir de bakmışsınız, keklik gelmiş, taşlara konmuş… Sonrası malum…
***
Avlaya avlaya keklik bırakmadık… Avlaya avlaya bıldırcın bırakmadık… Sürü halinde gelip, özellikle dut ağaçlarını simsiyah eden sığırcık bırakmadık… Bağ ve bahçeleri talan ediyor diye tavuk yetiştirmez olduk… Kirpi, kaplumbağa, yılan kalmadı. Mesela, yılan kalmayınca, fareler istila etti. Bunu önlemek için de kimyasallar yani zehir kullanıyoruz.
***
Mesela yine bizim çocukluğumuzda, meyve ağaçlarına zirai ilaç yapıldığını hiç anımsama. Çok çok az da olsa meyve kurdu ve kevzi olurdu. Kevziyi de kuşlar hallederdi. Kurbağalar sinek, sivrisinek larvalarını yerdi.
***
Eeee… Şimdi de, “kene”den korkar olduk… Hem de ülke sathında… Ha bire mücadele ilaçları satılıyor. Mesela ben her yıl bağ evinin etrafında toz kükürt ve toz naftaline önlem almaya çalışıyorum. Evin içini ve bodrumu ilaçlıyorum. Doğru mu? Bilmem…
***
Yani zehirle, kanserojen maddelerle yatıp kalkıyor; zirai ilaçlarla tanışan meyve ve sebzeleri afiyetle yiyoruz. Ondan sonra da “kanser” vakalarının arttığından şikayet ediyoruz. Unutmayın, dengesi bozulmuş kanserli hücreler de canlı… Ha bire büyüme, bir başka habitata sıçrama (metaztaz yapma) özelliği var.
***
Bağ, bahçe ve parklara giderken “destur çekiyoruz”, acaba “kene” var mı, diye… Hele hele söz konusu “Kırım Kongo kanamalı” kene ise, panik hali had safhada…
***
Haksız da değil, insanlar ama bozdukları doğal dengenin cezasını çekiyor… Öyle ya kene insan ve hayvan kanı ile beslenir; on bine yakın yumurta bırakırmış. Keneler, doğada sık karşılaşılan ve kan emerek beslenen parazitlermiş. Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında park ve ormanlarda sıklıkla görülürmüş…
***
Çocukluğumuzda çok kene görürdük, özellikle testislerimize yapışırdı… Çeker çıkarırdık… Mesela, koyunların kuyruğunda ve kulaklarında çok gözükürdü. O da elle temizlenirdi. Ölümcül olanına hiç rastlamazdık…
***
Son yıllarda ortaya çıktı “kkk” denilen meret… Daha önceki yıllar, kene ve ölüm haberi, Tokat, Amasya, Çorum, Sivas bölgelerinden gelirdi. BU yılki gibi Kayseri’den hiç haber gelmezdi… Gelmeye başladı, bu yaz, ölüm haberleri de peşinden geliyor.
***
Yerel basına düşen haberler insanı korkutuyor. Bir de komplo teorisyenlerinin ürettiği, “uçakla havadan atıyorlarmış!” haberi, paniği daha da artırıyor.
***
Kene vakalarında artış gösteren bölgelerde ilaçlama ve haşere ile mücadele çalışmaları artarak sürüyor; Kayseri'de parazit ve böceklerin çoğalmasına engel olunması için doğal yöntemlerde tercih ediliyormuş. Tabii, binlerce dekar çayır/çimeni ilaçlamak ne kadar mümkün? Tabii, ilaçlarken bir de ilaca direnç gösteren haşaratı çoğaltıp, onları yok eden diğer canlıları yok etmeyelim?
***
Unutmayın zirai ilaçlar, bu süreci çok kötü etkiliyor. Hele hele bilinçsiz yapılan ilaçlamalar, doğanın dengesini daha bozuyor. Mesela, yerel ve ulusal TV’lerdi, günde hiç olmasa bir saat mücadele yöntemleri ile ilgili, program yapılsa, uzman görüşleri alınsa çok iyi olur.
***
Gecikmişte olsa bir haber düştü, yerel basına. Çok sevindim… Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Memduh Büyükkılıç, sabah yürüyüşü sırasında denk geldiği Doğa Koruma ve Milli Parklar ekiplerinin keklik salımı çalışmasına katılarak yüzlerce kekliği doğayla buluşturmuş.
***
Diğer haber de şu: Tomarza ve Yemliha'dan sonra sabah saatlerinde Ali Dağı bölgesinde gün ışımadan önce çok sayıda keklik doğaya bırakıldı. Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Kayseri Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü tarafından serbest bırakılan keklikler bölgesel olarak parazit ve böceklerin çoğalmasına engel olacak.
***
Umulur ki, avcılar bunları avlamaz, çoğalmalarına engel olmaz. Keşke bu tür kene toplayıcı kuşlar doğada çoğalır. Adı ne olursa olsun, kuşların avlanması yasaklanır. Bahçeli evlerde, bağlarda “gezen tavuk” teşvik edilebilir…