Deprem deyince aklımıza büyüklük kadar şiddet ve zemin gelmeli. Depreme engel olmak elimizde değil. Öyle; “Gavs hazretleri, dur artık dur dedi ve durdu!” türünden bir şey değil. Tabii, büyüklüğünü ve şiddetini, modellemeler yaparak, kestirmek mümkün bu da “Gavs hazretlerinin” işi değil, uzmanların işi. Onların söyleyeceklerini, bilgilerini özellikle yerel yönetimlerin bir yere kaydetmesi gerekir.
***
Ama zemine gelince, yapısını bilmek, yapılarda nasıl önlem alınacağı bizim elimizde. Tabii, bunun için de uzman olmak gerekir. Bu tür işler kahvede tavla, taş okey oynarken, aznif yazarken yapılan konuşmaların da konusu değil…
***
Ama Kayseri’nin topoğrafyasını az çok bilenler bazı şeyler söyleyebilir. Dikkat ederseniz, “Kayseri Çanağı”, Güney-Kuzey ve Doğu-Batı yönünden gelen akarsuların, uzun zaman içerisinde getirdiği teresübatla dolmuş bir yapıya sahip. Belli ki, geçmişte Kızılırmak’a bağlanan bir gölmüş.
***
Demem o ki, zemin çürük, sıvılaşma özelliği yüksek, bir zemin var, çanakta… Çok iyi anımsarım, mesela, Düvenönü’nde Göbülük Apartamanı bodrumuna su çıkardı. Yine eşilen temellerde biriken sular, pompa ile deşarj edilirdi, yakın zamana kadar.
***
Mesela, Hacılar ve İncesu yönünden gelen sular, Hörmetçi ve Kayseri OSB’nin oturduğu alanda sonlanır. Burası sazlıktı… “Karasaz” da denirdi… Çocukluğumuzdan anımsarım. Burada, “kasık çizmesi” giyenler ördek avlar; fırınlarda yakmak için “kamış”, “berdi” kesip getirilirdi.
***
Yine mesela, Ambar’ın kavunu çok güzel olur, yük yük getirilirdi… Kayseri Ankara yolu, Bölge Trafiğin oradan, sağa döner dağa doğru gider oradan anayola bağlanırdı. Şimdi ki, Boğazköprü bağlantısı, 1960’larda yapıldı Karayolları tarafından. Yol, zaman içerisinde yer yer çöktü. İyileştirme yapa yapa bu noktaya geldi.
***
Dikkat ederseniz, Hörmetçi-OBS tarafından gelip, Kızılırmak’a bağlanan suyun adı, “Karasu”. Yine dikkat ederseniz, memba tarafında su siyahtır, geçtiği arazinin turbo olmasından… Demem o ki, zemin çok çürük Kayseri çanağında. Benimkisi gözleme dayalı; elbette bilimsel bir değeri yok. Ama şehirleşirken, yapılaşırken çok dikkatli olmak gerekir.
***
Gerekir gerekmesine ama çanak binalarla hem de çok yüksek katlı binalarla doldu… Çok yazıp çizdim ama duyan olmadı. Bizim Sivas Caddesi’ndeki evimiz, tramvay alt geçişi (Büyükşehir Durağı) yapıldıktan sonra, ağır vasıta geçtiğinde, “deprem” oluyormuş gibi zıngır zıngır sallanıyor. İşin aslını bilmeyen, inanın kendisini dışarı atar.
***
Kayseri için deprem gerçeğini, geçenlerde, Jeolog Prof. Dr. Naci Görür Hocamız, Kayseri’de verdiği konferansta; "Kayseri; Orta Anadolu’nu en büyük fay sistemlerinden biri olan Ecemiş Fayı’nın üzerinde, tam kucağında oturuyor. Öyle yakınında, biraz uzağında da değil kucağında oturuyor. Bu fay er ya da geç 7’nin üzerinde bir deprem üretir" demiş.
***
Şu çarpıcı tespiti yapmış: "Deprem meselesini halletmediğimiz sürece Türkiye’nin geleceği yoktur"
Deprem sorununun çözülmediği taktirde binlerce insanın kaybetmenin yanında ülkenin siyasi ve ekonomik bağımsızlığının da kayıp olacağını aktaran Görür; "Cumhuriyet dönemindeki depremlerde ölen insanları saydığınız zaman 200 binlere” yaklaştığını söylemiş.
***
Devam etmiş; “Neyi bekliyoruz, daha ne olmasını bekliyoruz? Eğer böyle gidersek geleceğimiz yok. Bu depremler 14 milyon senedir devam ediyor, daha milyonlarca sene devam edecek. O halde her depremde de binleri kurban edemeyeceğimize göre bizim depremlerle baş etmemiz lazım.”
***
Peki, nasıl baş edeceğiz; “Deprem dirençli kentler kurarak. Kimi kentlerin deprem tehlikesi daha azdır, kiminin daha fazladır ama hepsinde yöntem aynıdır. Bunları yapmalıyız, bunları da birinci derecede devlet yapmalı. Parti, iktidar demiyorum, devlet yapmalı. Kendi devletimize kendimiz talep etmeliyiz, ’benim yaşadığım kentleri deprem dirençli yap’. ‘Millet bu bilince’ eriştiği zaman depremi halledeceğiz. Yoksa binlerce insanımızı kaybedip siyasi ve ekonomik bağımsızlığımızı da önümüzdeki zamanda yitireceğiz. Devletin gerçekten beka meselesi bu. Bunu halletmediğimiz sürece Türkiye’nin geleceği yoktur" ifadelerini kullandı.
***
Kayseri ve çevresindeki fay hatlarıyla ilgili bilgiler veren Görür; “Şehrin üzerinde bulunduğu fayların aktif ve canlı olduğunu” kaydetti. “İster yavaş olsun, ister hızlı olsun, ister çok, ister az deprem üretsin birinin çıkıp da bilgiçlik taslamasına gerek yok bu faylar günün birinde deprem üretecektir. İster küçük ister büyük deprem üretsin, Kayseri bundan etkilenecektir.”
***
“Kayseri; Orta Anadolu’nu en büyük fay sistemlerinden biri olan Ecemiş Fayı’nın üzerinde, tam kucağında oturuyor. Bu fay er ya da geç bir deprem üretir. Boyu, posu, özelliği itibariyle 7’nin üzerinde bir deprem üretir. Zaman vermiyorum, zaman önemli değil. Zamana takılmayın, zamanı biri söylese kaçıp kurtulacak mısınız?
***
Görür; "Kayseri bir de olabilecek en çürük zeminde oturuyor. Ve bunu düşünmeden 10 kat, 15 kat yarışma halinde gökdelenler yapıyorsunuz. Kayseri faylı bir bölge, zemini çürük bir bölge sen öyle bir deprem dirençli Kayseri yapacaksın ki bilim ve teknolojiye göre yapman lazım. Kayseri’de tarihte yazılmış depremler var. Bir yerde deprem olmuşsa, aynı yerde aynı büyüklükte deprem belli bir zaman sonra tekrar olur" dedi.
***
Görür konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sıvılaşan zeminler oluyor, buralara bina yapma. Şehri bu taraflarda geliştirme, yeşil alan yap, park yap gibi. Bir yer ne kadar hızlı sallanır, sarsılırsa o kadar yıkım olur.
***
Desem ki; Kayseri’nin nereleri, hangi mahalleleri en fazla deprem hızına uğrayacak. Depremin en hızlı olacağı yerler nereler biliyor musunuz? Eğer belediye başkanı da ’ben de bilmiyorum’ derse halimiz harap. Depremi deprem zamanı düşünün, bu günden bakarak depremi düşünmeyin. Olacakları düşünün."