Kış yüzünü gösterdi. Havalar iyice soğumaya başladı. Kayseri’de uzun bir kuraklıktan sonra, aralık yağışlı geçiyor. Merkeze yağmur, tepelere ise kar düşüyor. Bu günlerde, “halk takvimi” de gündeme gelir. Bununla ilgili farklı farklı tanımlar/takvimler yapılır. Benim bildiğim, “karakışa” girdik (13 Aralık). Otuz gün sürecek. Sonra, yine otuz gün sürecek zemheri girecek. Derken gücük. Bu da otuz gün sürer. Sonra ilkbahar yüzünü gösterir.
**
Bu hesaba göre, “doksan gün” kışımız var. Hazırlıklı olalım. “Hazırlıklı olalım!” demek kolay. “Baban açlıktan öldü!” demişler adama. Onun yanıtı da “buldu da yemedi mi?”, olmuş. Bir de eskilerden sık sık duyarsınız; “ver kavurmayı da gör savurmayı!”.
**
Bu günlerin toplamına “doksan taşı” derler. Ekip biçenler, karakış başlangıcında çömleğe “doksan taş” koyarmış. Her gün bir tane alarak, kalan taşa göre ekip biçermiş.
**
Mesela, zemheri de “çat ayazlar” beklenir. Gücükte, “kar, güdük devenin boyuna çıkar”; “dağlar karını martta alır”. Bu Kayseri’de yaygın söyleyiş. Başka yerlerde var mı bilmiyorum. Ha. Bakalım; “Erciyes’in karı, kâra çevrilebilecek mi, bu kış?”
**
Bir de bir başka “tarım takvimi” ya da bir başka “eskilerin takvimi” var. Önce bir tanım vereyim. Bunu “Kubbealtı Luğatı”dan aldım. Hamsin şöyle tarif ediliyor:
1. Elli,ellinci.
2. i. Halk takvimine göre kış mevsiminin, erbain denen 40 günlük karakıştan sonra gelen ve 31 Ocak’ta başlayıp elli gün süren ikinci devresi: “Sebzeyi yabanda mı buldu sanırsız rûzigâr / Çekmeden hamsîn içinde nice nice erbain” (Necâtî Bey). Ayandon fırtınasından bir veya iki gün sonra erbain denilen ve kırk gün süren soğuklar kırılır, hamsin başlardı (Reşat E. Koçu).
**
Türkçe’de, “Hamsin, erbainden kemsin” diye bir söz vardır. Çünkü hamsinde yâni yaza yakın kış daha sert olur. Hamsin içinde de zemheri gibi, cemreler gibi, kocakarı soğuğu dediğimiz berdelacuz gibi soğuk günler ve soğukça süreler bulunur (Burhan Felek).”
**
31 Ocak ve 21 Mart tarihleri arasındaki dönem hamsin olarak adlandırılır.
**
Yine ikinci tanıma göre, karakış 11 Aralık’tan 21 Aralık’a kadar geçen on günlük süredir. Bu devre kışa geçiş günleri olarak kabul edilir. Sonra, “erbain” (zemheri) girer. Aralık’ta başlayan kırk gün süren bir süreçtir. Zemheri dönemi özellikle halk tarafından 22 Aralık ile 30 Ocak arasında yaşanan ağır kış günlerini ifade etmektedir.
**
Derken, ilkbaharın habercisi cemreler düşmeye başlar. Cemre kelimesi kor veya ateş anlamına gelir. İlkbaharda kışın etkili soğuklarının geride kaldığını, sıcaklığın artmaya başladığını belirtmek amacıyla kullanılır.
**
Bilindiği gibi, üç cemre var. Her bir cemre arası bir hafta sürer. İlki 20 Şubat’ta havaya, ikincisi 27 Şubat’ta suya ve sonuncusunun, 6 Mart’ta toprağa düştüğü kabul edilir.
**
Bazı takvimlere göre martın üçüncü haftasında görülen bir fırtına ve bahar mevsiminin başlangıcı olarak değerlendirilmektedir. Nevruz (21 Mart) mart dokuzu adıyla bilinir.
**
Mart dokuzu ile ilgili günümüzde halk takviminde 14-22 Mart, diğer takvimlerde 22-31 Mart tarihleri verilmektedir . Kış mevsimi Mart 9’u ile tesirini yitirir. Abrıl (abdul) beşinden (13-18 Nisan ) sonra tehlikeli olmaktan çıkar.
Bu günler, yani Hıdırellez’i (6 Mayıs) geçirmeden, her an sebze ve meyveleri “don vurur!”. Bazan sürpriz yapar, mayıs sonuna kadar bu tehlike kalkmaz. Biliyorsunuz bu sene, “kıran girdi” Kayseri’de meyvelere. Bir tane bile nasip olmadı. Bakalım, önümüzdeki yıl nasıl bir hal yaşayacağız.
**
Özellikle sebzeler ister fidan isterse tohum olsun, “19 Mayıs”tan önce ekilip, dikilmez. Peki, bu gün nasıl bilinirmiş. Çıplak kıçınla toprağa oturacaksın, şayet kıçın yanarsa, ekim/dikim zamanı geldi demektir..
**
Hasılı kelam, dostlar, 21 Haziran dönümüne gelmeden, bu coğrafyaya yaz gelmez. Bunun süresi de, efektif olarak iki aydır. Yani, yazımız, iki ayı geçmez. Yine eskiler, “ağustosun yarısı yaz, yarısı kıştır”, derler. “Ağustosta suya girsen balta kesmez buz olur” sözü de bunun için söylenmiş. Yine eskiler bu günleri, “freze bas, kara bas!” olarak tanımlar.
**
Peki, günümüzde bu takvim hayata geçiyor mu? Geçmiyor. “Baharı görmeden yazlar gelip geçiyor!” artık. Erken ilkbahara ve erken sonbahara hasret kaldık. Sanırım, boşuna beklemeyelim, hiç gelmeyecek artık, küresel ısınma devam ettikçe.
**
Öyle ya da böyle, şunun şurasında havalar, doksan gün sonra ısınmaya başlayacak. Sıkın dişinizi, bu günler de geçer; “güzel günler göreceğiz çocuklar!”.
