Kar yeni başlamıştı, “daktilonun” pardon “bilgisayarın” başına geçtiğimde… Hep böyle başlar yazıya, gazeteci dostlar. Bu arada, Hisarcık’tan bir fotoğraf gönderdi Ahmet bizim bahçeden; iyice kar yağmış. Bu işin ustası, Hüseyin Cömert Hocamız ne der bilemem ama epey yağmış.
***
Gecikmeli de olsa, zemheri yapacağını yapacak, herhalde… Bakalım, Evliya Çelebi merhumun dediği gibi, damdan dama atlayan kedi, havada donacak mı, zemherinin çat ayazında. Yoksa, ehven mi geçecek, göreceğiz.
***
Gelelim diğer bir güncel konuya… Kartalkaya kayak merkezinde bir otelde yangın çıktı, epey bir can kaybımız var. Hepsine rahmet diliyorum. Suçlamalar gırla gidiyor. Topa Ahmet Davutoğlu da girdi; sığınmacılar üzerinden, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ı hedef alarak… Hem nalına ve hem de mıhına vurmuş.
***
Okuyunca çok üzüldüm. Umarım siz de üzüleceksiniz ya da beklenir diyeceksiniz. Olayın, Bolu Belediyesi ve Başkanı ile ne ilgisi var? Anlayamadım. Ahmet Hoca şöyle diyor; “Milletimizin yüreği yanıyor”. Evet, hepimizin yanıyor; bunda zerrece şüphe yok.
***
Devam ediyor; “Bolu Belediye Başkanı ile Kültür ve Turizm Bakanı birbirini suçluyor” diyerek; “Bolu Belediye Başkanı, mazlum sığınmacıların suyunu kesmek yerine Bolu gibi ormanlık bir bölgede itfaiyenin müdahale kapasitesi ile ilgilenseydi!”, demiş.
***
Şimdi soruyorum, Ahmet Hocaya; “sığınmacıların suyunu kesmekle”, “itfaiye kapasitesi ile ilgilenmek” arasında ne ilişki var? Bolu Belediyesi itfaiyesinin yetersizliği ile ilgili karineniz ne?
***
Hoca, hoca, Bolu büyükşehir değil. Her halde biliyorsunuzdur. Görev ve sorumluluk alanı imar ve mücavir alanı ile sınırlı, ilgili yasalar böyle yazıyor. İkincisi, otel, neredeyse, Bolu’nun neredeyse mülki sınırları dışına yakın, merkeze 44 kilometre uzaklıkta.
***
Üçüncüsü, otel Turizm Bakanlığı sorumluluk alanında, her türlü izin/ruhsat bu Bakanlık tarafından ancak; sırf yangın tesisatı ilgili “rapor”, müracaat halinde, belediyelerce verilmekte. Dikkat buyurun, başvuru halinde.
***
Mesela, otele yakın Dörtdivan, Yeniçağa ilçe belediyelerinde, tam teşekküllü itfaiye olsa, Bolu Belediyesine başvurmaya gerek yok. Nitekim, otel sahibi başvuru yapıyor, yetkililer onun üzerinde kusur/eksik buluyor, şu kadar zamanda düzeltin deniyor.
***
Ama otel sahibi, hangi gerekçeyledir bilemem, dilekçesini geri çekiyor. Şimdi soruyorum; olayın Bolu Belediyesi, Belediye Başkanı ile ne ilgisi var? Davutoğlu yanıtlasın bakalım ne diyecek?
***
Sadece, farklı bir zamanda, yangının çıkmadığı, dışarıdan binaya eklentili, yetmiş karelik bir kafeye, “yangın raporu olumlu” veriliyor, yine başvuru üzerine. Şayet yangın, burada çıksaydı, anlardık. Ama ta dördüncü katta ki restoranda çıkıyor.
***
Kaldı ki, olay Bolu Belediyesine intikal edince, itfaiye, kırk küsur kilometre uzaklıkta ki yangına, dağları engelleri aşarak yetişiyor. Ekipler, cansiperane görev yapıyor. Hem yangını söndürüyorlar ve hem de can kurtarıyorlar.
***
Tabii, “ışınlanacak” halleri yoktu ki anında olay yerine ulaşsınlar. Ulaşım bir saatte yakın gecikme ile gerçekleşiyor.
***
Hocaya soralım; itfaiye binasından özel aracı ile çıksın yola, bakalım kaç saatte olay yerine ulaşabilecek?
Anlaştık mı hocam?
***
Hocamız devam etmiş: “Kültür ve Turizm Bakanı da kendi şirketini de ilgilendiren Ege sahillerinin rant alanlarına ayırdığı mesaiyi turizm altyapısının rehabilitasyonuna ayırsaydı bu acılar yaşanmayabilirdi. Kendilerine biraz saygıları varsa her ikisinin de derhal istifa etmesi gerekir.” Aynen katılıyorum.
***
Tabii, Davutoğlu'nun bu çağrısı akıllara kendisinin de Dışişleri Bakanı olarak üyesi olduğu 2012'deki Bakanlar Kurulu kararını getirdi. Gazeteci Bahadır Özgür'ün konuyla ilgili Gazete Duvar'da kaleme aldığı yazıya göre, 2007 yılında yayınlanan; “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik”, 5 Nisan 2012'de Resmi Gazete’de yayımlanan Bakanlar Kurulu kararı ile değiştirildi. Buna göre itfaiye birimlerine verilen yetki geri alındı. Bu kararda dönemin Dışişleri Bakanı olarak Davutoğlu'nun imzası da bulunuyordu.”
***
Ahmet Hoca, buna ne der acaba? Bekliyoruz. Dönelim başa, Bolu Belediye Başkanı’nın, ”sığınmacıların suyunu” kesmesi ile ne ilgisi var bunun? Çok tehlikeli bir yaklaşım. Yakışmamış, kendisine!