Aslında Türkiye’de şiddetin her türlüsü var.
Kadına şiddet.
Çocuğa şiddet.
Hayvanlara şiddet.
Hatta Erkeğe şiddet…
Liste uzayıp gidiyor.
Son dönemde özellikle toplumda Kadınlara yönelik şiddetin dozu epey arttı.
Hatta tam manası ile “Kantarın topuzu epey kaçtı!”
Onlar bize Allah’ın, Peygamberin birer emaneti.
Ne zaman bu kadar aşağılanmayı, hakir görülmeyi hak ettiler acaba?!...
KADEM’DEN ÖNEMLİ UYARILAR…
Bugün size KADEM İl Temsilciliği tarafından yapılan bir çalışma ve uyarılarla ilgili bir yazı.
25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü bu nedeniyle KADEM İl Temsilcisi Sibel Göç, “Tüm dünyada kadınlar, özel ve kamusal alanda, farklı şiddet türlerine maruz kalıyorlar.
Bu gerçeğe dikkat çekmek ve kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak adına 25 Kasım önemli bir gün.” dedi.
KADEM’in 11 yıldır, kadına yönelik şiddetin her türüyle mücadele eden bir Sivil Toplum Kuruluşu olduğuna değinen Göç, “Bütün çabamız, öncelikle şiddet ortaya çıkmadan önünü alabilmek ve kadını korumak…
Bu doğrultuda şiddetin bütün türlerini; öncülleri, belirtileri, aşamaları ve korunma yollarıyla birlikte ele alan çalışmalar yapıyoruz.
Kadınlara; sahip oldukları haklarını, yasal güvencelerini, şiddetten korunmanın yollarını, şiddet karşısında neler yapabileceklerini tek tek anlatıyoruz.
Ailelere, öğretmenlere, hatta anaokulundan başlayarak tüm öğrencilere yönelik programlar geliştiriliyoruz.
Materyaller hazırlıyoruz. Yine bu bağlamda her yıl 25 Kasım’da, kamuoyunda karşılık bulan kampanyalar düzenliyoruz.” şeklinde konuştu.
HER YIL FARKLI BİR BAŞLIK…
Geçmiş yıllardaki kampanyalarında “Sen Varsan Şiddete Yer Yok” kamu spotumuzla, şiddete kayıtsız kalınmaması gerektiğini, “Şiddete Göz Yumma” kampanyamızla, sessiz kaldığımız her şiddetin bir parçası olduğumuzu vurguladıklarına değinen Göç, yine “Şiddete Hakkın Yok” sloganıyla kadına yönelik şiddeti, insan hakları ihlali olarak ele aldıklarını söyledi.
“Şiddetin Bahanesi Olmaz” kampanyamızda, hiçbir duygu ve davranışın, şiddetin gerekçesi, bahanesi ve savunması olamayacağını ifade ettiklerine de değinen Göç, “Yasaya Tutun” sloganıyla ısrarlı takibin hak ihlali ve bir şiddet türü olduğuna dikkat çektik.
Geçen yılki kampanyamızda ise “Şiddetsiz Toplum Güvenli Gelecek” sloganıyla “6284 Sayılı Kanunla, Şiddet Mağdurları Güvende” mesajımızı kadınlara ulaştırdık.
Medyada kadına yönelik şiddet konusu uzun zamandır gündemimizde.
Bu konuda çalışmalar yaptık.
Kongre ve zirvelerimizde alt başlık olarak ele aldık.
Temsilciliklerimizde paneller düzenledik.“ sözlerini ile kadınlara ulaşmak için izledikleri yolları tek tek sıraladı.
ŞİDDETE SEYİRCİ KALMA…
KADEM’in bu yılki kampanyamızın sloganı, “ŞİDDETE SEYİRCİ KALMA…”
“Peki, bu sloganla hangi mesajları vermeyi hedefliyoruz?” diyerek bu konuya dair bu yılki çalışmalarının ana hatlarını şu kelimelerle ifade ediyor Göç;
“Medyada Kadına Yönelik Şiddet ve İzleyici Farkındalığı:
Yerli Diziler Üzerine İnceleme” başlıklı önemli bir araştırmayı hayata geçirdik.
Bu araştırmada, geçtiğimiz yıl televizyonda ve dijital platformlarda yayınlanan ve en çok izlenen 14 yerli yapım diziyi, kadına yönelik şiddet bağlamında inceledik.
Bu araştırma ile Dizilerde işlenen şiddet türlerini, bu türlerin oranlarını, yaygınlığını, İzleyicilerin, dizilerdeki kadına yönelik şiddete dair farkındalığını ve şiddet sahnelerinden etkilenme durumlarını ölçtük.
RAKAMLARA BAKAR MISINIZ?
“Kısaca araştırma sonuçlarından bahsetmem gerekirse” diye devam ediyor Göç, birbirinden üzücü sonuçlar için.
“İncelemeye konu olan 14 dizide, (Toplamda 327 Bölümde) 3013 kadına yönelik şiddet sahnesi tespit ettik.
Bu çok ciddi bir rakam.
Bu 14 dizide en çok karşılaşılan şiddet türlerine baktığımızda ise:
%51 oranında Psikolojik Şiddet,
%24 Sözlü Şiddet
%11 Çok Boyutlu ve Karmaşık Şiddet,
%8 de Fiziksel Şiddet tespit ettik.
Türü ne olursa olsun, şiddetin “doğal” ve “hayatın akışı içinde” gibi hikâye edilmesi de, bireysel ve toplumsal tehdit olarak karşımızda duruyor.
Şu bir gerçek ki, televizyon dizileri, makbul kadın modelini, kadının ailedeki rolünü ve toplumdaki konumunu belirlemede çok etkili bir güce sahip…
Ve ne yazık ki, kadının insanlık onurunu hiçe sayan kadın temsilleri ve kadına şiddet örnekleri, bugün pek çok dizinin ana teması…
NORMALLEŞTİRİLMEK İSTENİYOR…
Dizilerin içine serpiştirilen şiddet türleri, çoğu zaman estetize ve romantize edilerek, normalleştirilerek yansıtılıyor.
Seyirci önceleri maruz kaldığı şiddet sahnelerine, bir zaman sonra taraf olmaya başlıyor.
Ve kadına yönelik şiddetin bütün türleri, diziler aracılığıyla evimizin içine sızıyor.
Bu sebeple bizler kampanya boyunca “ŞİDDETE SEYİRCİ KALMA” diyeceğiz. TV dizilerindeki kadına yönelik şiddet türlerine ve etkilerine dikkat çekeceğiz.
Şunu unutmayalım ki: Kadını ve aileyi şiddetten korumak sadece kadın derneklerinin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur.
Dizi yapımcıları, senaristler, kanallar ve reklam verenler de bu sorumluluğa ortak olmalıdır. Kampanyamızın, kadına yönelik şiddete karşı bireysel ve toplumsal farkındalık oluşturmasını diliyorum.
İŞTE ANAHTAR KELİME…
Diyor ki Göç, “Dizilerin içine serpiştirilen şiddet türleri, çoğu zaman estetize ve romantize edilerek, normalleştirilerek yansıtılıyor.“
Son derece önemli bir tespit.
Erkek egemen toplumların sorunlarından birisi.
“Erkek bu sever de döver de” mantığı kadar yanlış bir yaklaşım var mı?
Toplum akıllı, saygın kadın istemiyor ne yazık bu mantıkla.
“Kadının yeri evidir.
Otursun evinde bebesini büyütsün.
Kocasına hizmet etsin.
Dışarı bile çıkmasın.
Daha ne istiyor!” mantığı hep körükleniyor.
BU NASIL OLABİLİYOR?
Devletin denetiminde bütün görsel ve yazılı basın.
İnternet medyası dahil.
Ancak bu kadar şiddetin dizilerde ısrar ve inatla işlenmesi akıl alır gibi değil.
Özellikle kadın programlarında yaşananlara girmiyorum bile.
Artık ne örf, adet, anane, dini inanış kalmamış gibi görünüyor bu programlarda.
Kimin eli kimin cebinde belli değil.
Ve… Ne yazık ki…
İşin kötüsü her geçen gün daha da kötüye gidiyor işler…
KADIN CİNAYETLERİ…
Bu köşeyi takip edenler iyi bilirler.
Dünya Kadınlar günü 8 Mart ile kadınların haklarını sınırlayanlar, İstanbul Sözleşmesinden bir gecede tek imza ile çıkanların ortaya koydukları tablo bu ne yazık ki.
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi tarafından 2021 yılında yayımlanan rapora göre, dünyada her 11 dakikada 1 kadın öldürülüyor.
Her gün ülkemizde bir Kadın cinayeti.
Yetmez…
Her gün iki kadın cinayeti.
Dövülenleri…
Sövülenleri…
İtilip-kakılanları…
İkinci sınıf vatandaş muamelesi görenleri…
Tacize uğrayanları…
Tecavüze uğrayanları…
Ne saymakla…
Ne de yazmakla bitiremeyiz…
Kadına Kadın olduğu için değer vermeyi öğrenmediğimiz müddetçe.
Türkiye nüfusunun yüzde 50’sini onlar teşkil ediyor.
Her türlü saygıyı hak ediyorlar.
Üretimde aktif görev almak, üretmek ve modern bir Türkiye’nin inşasında söz sahibi olmak istiyorlar.
Seçtikleri kadar seçilmek istiyorlar.
Sizce kadınlar çok şey mi istiyorlar?!...