Cumhuriyet tarihimizin 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce Belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934'te Anayasa ve Seçim Kanunu'nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı.
O tarihlerde birçok dünya milletlerinde kadın ne seçebiliyor ne de seçilebiliyordu.
Bunu sağlayan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk idi…
Bugün bazı kesimlerin Atatürk’e karşı olumsuz tavırlarının bir nedeni de “Kadını birey yerine koyma” konusundaki iradesidir.
Bugün 5 Aralık…
Kadınlar günü ve tüm kadınlarımızın günü, nasıl olacaksa kutlu olsun.
Doğuran onlar…
Büyüten onlar…
Yetiştiren ve evde eğiten onlar…
Erkeğine “Eş” olan onlar…
Yaşlanırsa şayet erkeği, bakan onlar…
Şimdi anlamak istiyorum, nedir bu bazı kesimlerin kadın konusundaki anlaşılmaz tavır ve uygulamaları?
Kadın, önce anadır…
Sonra eştir…
Sonra çocuklarının anasıdır.
İlerleyen yıllarda da eşinin yoldaşıdır, olmazsa olmazıdır, onsuz hayatı sürdürmek olanaksızdır.
Elbette anlama yeteneği olanlar için bu böyledir.
Eğer yoksa iğnenin ucu kadar kadına, anaya, kız kardeşe ve can yoldaşa karşı önce saygı, sonra sevgi, ardından muhabbet, o kişiden ne topluma hayır gelir ne de kendi ailesine…
XXX
Anayı yitirmek, hastaydı, ya da vadesi dolmuş idi gibi sözlerin ardına saklanarak analar hakkında basit sözler söylemek, anaları anlamamış olmak demektir.
Belki daha önce yazdım ama bugün “Kadınlar günü” nedeniyle bir kez daha yazmak istiyorum. Böylece kadının değerine bir başka açıdan da vurgu yapmak istiyorum…
Allah rahmetini üzerinden esirgemesin, rahmetli anamı tanıyanlar bilirler.
Bundan 10 yıl önce oturduk sohbet ediyorduk.
Bana verip veriştiriyordu konu her ne ise, ben de olabildiğince alttan alarak sakinleştirmeye çalışıyordum.
Konuşma öyle bir hal aldı ki dayanamadım; “Ana… Ben artık 70 yaşındayım…” dedim…
Bir gözünü kapattı, düşündü, düşündü ve sonra da cevabını verdi…
“bana ne…” dedi sadece…
Benim yetmiş yaşında olmam, onun için çok bir şey ifade etmiyordu.
Bu sohbetten bir süre sonra anamı kaybettim…
Üzüntü içinde otururken, bu sohbet aklıma geldi, ne demek istemişti?
Çokça tekrarı olsa da anam, oturduğumuzda, bizim çocukluğumuzdaki hatırlayamayacağımız anılarımı anlatırdı bize.
Peki, şimdi geçen o 70 yılda unuttuklarımızı, hatırlayamadıklarımızı bize kim anlatacak?
Babanızın ölünce sırtınızı dayadığınız dağ yerinden oynar ama ananızı kaybettiğinde geçmişiniz de onunla beraber tarihin karanlık sayfalarında kalır, silinir gider.
İşte kadın, işte eşi işte ana, işte can yoldaşı…
Tarihin sayfaları dâhil, her şey ondadır…
Bir kez daha kadınlar gün Kutlu olsun…