“Geldi geliyor!” derken, geldi işte… Geçen gün İstanbul’da, 6,2 büyüklüğünde (şiddetinde değil) bir deprem oldu… Orta büyüklükte ama zayıf binalarda hasar kaçınılmaz… Hemen bilimciler devreye girdi… Fay hatlarını gösteren harita önüne geçtiler, ellerinde sopalar yine birinin dediği diğerini tutmuyor. Bir de kavga etmeyip, birbirlerini suçlamasalar! Neyse, buna da alıştık…
***
Tabii, alıştığımız bir şey daha var, “komplo teorileri!”. Depremi; ABD, İsrail ve Rusya yapmış, ülkemizi zor durumda bırakmak için. Eşime bakmaya gelen kadın söyledi. O da yakınlarından duymuş…
***
Bakalım “dünya öküzün boynuzunda dönüyor. Öküz yılan görünce, huylanıyor, kafasını oynatıyor deprem oluyor”; “Gavs Hazretleri; ‘zelzele artık dur artık’ dedi” durdu diyenler ne zaman zuhur edecek?
***
Tabii, bunların kafası karışık, anladım… İnanan inanır, inanmayan inanmaz ona karışmam ama bilim insanlarına ne diyelim? Bir çift sözüm var, onlara. O da şu:
***
Her deprem sonrası, ellerinde sopa, önlerinde fayları gösteren harita, başlıyorlar, fakültede ders anlatır gibi anlatmaya… Neymiş, mekanizması şuymuş… Şu kadar giga jul enerji açığa çıkmış… Yanal atımlıymış, düşey atımlıymış, şu kadar yüz yılda tekrarlıyormuş, yenisinin eli kulağındaymış…
***
Kusura kalmasınlar, az çok mürekkep yalamış birisiyim, bir şey anlamıyorum bundan… Peki, “öküzün boynuzun”, “komplo teorilerine”, “Gavs hazretlerinin” kerâmetin inananlar nasıl anlasın?
***
Bakınız, olayın ne anlama geldiğini ben şöyle anlatırım: Meselâ, Kayseri’deyim ve bir modelleme yaparak anlatacağım, İstanbul depreminin ne anlama geldiğini.
***
1999 Gölcük depremi sonrası, çok iyi mühendis, çok akıllı Ahmet Sarıkoç ile oturduk, ne anlama geldiğini bir modelle anlatmak istedik.
***
“Erciyes’i modelleyelim” dedik: bilimciler, açığa çıkan enerjiyi açıkladılar. Bunda itilaf yok… Biz de Erciyes’i bir dik koniye benzettik. Bu koninin hacmini, bir ortaokul öğrencisi bile hesaplayabilir. Bir de kabaca, bir yoğunluk kabul ettik… Ağırlığını bulduk.
***
Tamam mı tamam… Sonra, bu kadar enerji, bir saniyede, Erciyes’in kütlesini ne kadar yukarı kaldırır? Bunun hesabını bir lise öğrencisi bile yapar. Diyelim, 5 metre kaldırıyor.
***
Tabii, buraya kadar yaptığım hesapları, TV ekranlarında yapmaya gerek yok. Ama ben bilimci olsam, şunu derim:
***
“Ey ahali! Açığa çıkan enerji ne kadar biliyor musunuz?” Erciyes’i düşünün, (farz edelim, çapı 30 km, yüksekliği 3 km, yoğunluğu 2,5 ton metreküp olan bir dik koni) devasa kütleyi, bir saniyede 5 metre yukarı kaldırıyor.
***
Anladınız mı, ne kadar enerji harcandı ya da açığa çıktı? İlave ederim, bu kadar enerji, teorik olarak insan eliyle ortaya çıkarılabilir ama pratikte mümkün değil. O nedenle, işin mekanizmasını doğa dışında, başka yerlerde aramamak gerekir, derim…
***
Dinleyen insanlar, kafalarında somutlaştırır, “öküzün boynuzuna”, “gavs hazretlerine”, “komplo teorilerine”, itibar etmezler. Mega juldü, jiga juldü, yanal atımdı, düşey atımdı, zondu kimse anlamaz…
***
Ahmet ile basit geometri ve fizik hesabını bir modelleme üzerinde yaptık. Bu dağ Ağrı olabilir, Hasandağı olabilir ya da bir sıradağ…
***
Gel zaman git zaman Sarıkoç, bir Ankara’da ki toplantıda, bu modeli anlatmış. Teşekkür etmişler. Akıllarına gelmediğinden mi, bilmediklerinden mi? Yok… Dik alasını bilirler ama TV’ye çıkınca, bilimsel kapasitelerini anlatabilmek için, başlıyorlar konuşmaya. Ondan sonra da başlıyorlar kavgaya… Dinleyenler de; ”herifler ne diyor!”, diye, “zaplıyorlar”, başka kanala geçiyorlar…