İnsan aciz ve zayıf bir varlıktır, ihtiyaçları, istekleri, arzuları ve hayalleri sonsuzdur.
Sonsuza kadar yaşamak ister, etrafındaki tüm insanlara hükmetmek ister, eleştiren ve itiraz edenlere tahammül edemez, cevap vermekte yetersiz kaldığı herkesi inançsızlıkla itham eder ve insani tartışmalardan sürekli kaçınır.
Günlük hayatımda, sosyal medyada ve ticari hayatımda “inancın zayıf mı” sorusuyla karşılaşıyorum. Hangi amaçla, hangi maksatla, hangi vasıf ve yetkiyle sorduğunu tahmin ederek umarım sizi rahatlatabilirim diye söze giriyorum. İnancım zayıf olsa iyi, hiç inanmıyorum yanıtını duyunca gözleri fal taşı gibi açılıyor, fakat konuşmasına fırsat vermeden cevap vermeye devam ediyorum. İnanmak zorunda mıyım? “Tövbe de dinden çıkacaksın, senden böyle bir cevap duymak istemezdim, okuyor yazıyorsun, aslın neslin belli, hafız hoca torunusun” diyerek haddini aşıp bana fikir verenlerle karşılaşıyorum. Senin istediğin gibi yaşarsam beni cennete gönderecek misin? Veya bu yaşam tarzımdan dolayı cehenneme mi göndereceksin, hangi yetkilerle donatıldın, bilmediğim bu yeteneği ve yetkiyi nerden aldın? Tabii ki bu sorular karşısında yüzü kızarmıyor, utanmıyor ve karşımda sırıtıyor.
Akılsız ve görgüsüz yaratık iyi dinle ama sabırlı ol. Riyakarlıktan, gösterişli yaşamaktan ve seviyesizlikten nefret ederim. Aklımı kullanırım, senin inandıklarına doğal olarak inanmam, herhangi bir cemaat liderine, tarikatlara, cennet cehennem pazarlayanlara, din satanlara, hainlere, teröristlere, kamu ve kul hakkı yiyenlere, siyasi rant uğruna ülkeye ve doğaya kötülük edenlere, yalan söyleyenlere, bu gün ak dediğine yarın kara diyenlere, ağza alınmayacak sözler sarf ettikten sonra siyasi ortaklık yapanlara ve daha birçok utanmazlara hiç ama hiç inanmadığımı bilmeni isterim. İstiyorsun ki sorgusuz sualsiz biat etsin, riyakarlık ve utanmazlık kokan yazımı ve paylaşımlarımı beğensin, arada bir yorum yaparak, yazdıklarından faydalanıyorum ellerine sağlık desin ve buna benzer yorumlar yaparak çukurlarda yaşasın, ama benim gönlümü hoş etsin ve beni örnek alsın istiyorsun. Örnek almaktan hiç de gocunmam, mutlu olurum, bilmediklerimi öğrenirim ama o kaliteyi ve karakteri sende görmem lazım, istersen kendini bir çek et. Uçacağız, kaçacağız, hele biraz sabredin, biz yaparız biz, bakara makara, ona dokunmak ibadet, Peygamber hata yaptı biz yapmadık, cahil halkın ferasetine güveniyoruz, gibi sözler sarf edenlere ve buna benzer saçmalıklara katiyen inanmadım ve bunlara inancım oldukça zayıftır.
Bazılarının Fethullah Gülen Hoca efendi diye taptıkları dönemlerde FETÖ terör örgütü lideri için, bu vatan haini bundan ülkeye hayır gelmez diyen ve hiçbir zaman inanmayan rahmetli Babama da “inancı zayıf” diye saldıran, taciz eden ve saygısızlık yapan insanlar ve onların çocukları şimdi FETÖ’ye en çok küfür edenlerdir. Öngörü ve feraseti olmayan insanların o zamanki FETÖ için söylemleri, “Allah diyenden, okul açandan zarar gelmez” şeklinde idi ama taparcasına sevdikleri ve ne istedin de vermedik dedikleri, terör örgütü ülkeye darbe girişiminde bulundu. Bu fikirsizlerin sevgileri de, inanmaları da, nefretleri de, hakaret ve küfürleri de ölçüsüz olur. İşte o yüzdendir ki bu tür insanlara karşı hep mesafeli ve ürkek olmuşumdur, hiçbir özelimi paylaşmam ve yaşadıklarımın bir kısmını anlatırken bile dikkatli olmuşumdur. Sadece Allah’ın emirlerini yaşayan mütedeyyin insanları tenzih ediyorum ama geriye kalanların çoğunluğu sadece aynı siyasi görüşü benimsiyorlarsa inançlı olurlar, şayet siyasi birliktelikleri yoksa geriye kalanların tamamı ya inançsız veya terörist olarak adlandırılır. Allah korkusu ve insan sevgisi hakim olmayan kalpler, kin, nefret, iftira, yağmalama, talan, veya her türlü terbiyesizliği yapmaya müsaittir. Bilerek kendi çocuklarının geleceğini karartan, Atatürk ve Cumhuriyete ihanet ederek yıkmaya çalışan ve her türlü olanaklardan faydalanan bu anlayıştaki insanların bana “inancın zayıf” demelerine gülüp geçiyorum.
“Sizi tanıyanlara kendinizi anlatmaya çalışmayın, gülünç oluyorsunuz ve inancınız zayıf oluyor.” Faruk Ergan