KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 24.06.2025 12:43

İMAR UYGULAMALARI…

Facebook Twitter Linked-in

21 Haziran gün dönümü… Artık gündüzler kısalmaya, geceler uzamaya başlayacak. Bu döngü böyle devam edecek… Eskiler, “gün dönmeden yaz gelmez!”, derlerdi. Bağlara da bugünlerde göçülürdü. Öyle ya, Hoca Nasrettin’in türbesine benzeyen “ötmeli” evlere nasıl göçecektiniz ki?

***

Şimdi ise, düzgün evler yapıldığından, doğal gaz geldiğinden, belediye otobüsleri düzenli seferler yaptığından, neredeyse her evde bir otomobil olduğundan, içme suyu geldiğinden, mayıs başlarında bağa göçenler kıyamet gibi. 

***

Tabii, bundan en fazla gençler ve kadınlar şikayet eder. Öyle ya, yalnız başlarına ne yapacaklar dağ başında. Sanırım onlar da her gün şehre taşınıyor. Haksız da değiller.

***

Tabii, imar uygulamalarının çirkinliğinden bağlar da nasibini almaya başladı. Dip dibe evler; öksürsen duyulacak… Adına da “villa!” diyorlar. Nasıl “villa” ise… Neyse, sizleri şöyle yetmiş yıl geriye götüreceğim. Öyle ya, ciddi ciddi siyasal, ekonomik ve sosyal analizler yapacak değiliz…

***

Tabii, bunlar benim kişisel görüşlerim. Katılmayabilirsiniz, eleştirilerime. Yine tabii, “çarpık yapılaşmanın” ya da “imar uygulamalarının” nedenlerini bilmek lazım. Ağızları sulandıran “rant” mı, para, eleman ve ekipman yetersizliği mi? Nepotizm mi? Mevzuat mı? Bizimkisi, bildiklerimizi ve gözlemlerimizi aktarmak. Tarihe bir not düşmek. 

***

İmar uygulamalarından taviz vere vere bu günlere geldik… Şehirlere “ihanet ettiğimiz” dönemler yaşadık. Tavizin verilmediği hiçbir dönem yok... Bu nedenle kimse, dönemini, dönemlerini aklamaya kalkmasın... Bu nedenle yazım umumidir ve örnekler meramımı destekleyebilmek içindir yoksa bir kasta matuf değildir... 

***

Rahmetli Avukat Cavit Yeğenoğlu’ndan öğrendiğimize göre, benim bildiğim planlı dönemde ilk taviz, rahmetli Kavuncu ile başlamış…  1950 yılında Belediye Meclisi’nin yaptığı ilk işlerden birisi; Emin Molu’nun Belediye Başkanlığında, 1944’lerde Alman Profesör Ösner ve Profesör (o zaman doçent) Kemal Ahmet Aru tarafından yapılan İmar planında, 15 metre olarak öngörülen yolların 10 metreye indirilmesiyle başlamış… Tepkiye karşı tepki çok ilginç: “10 metreye düşerse, boynuzunuz mu takılır?” 

***

Bir de bizzat tanık olduğum bir olayı anlatacağım… Merhum Niyazi Bahçecioğlu dönemiyle ilgili… Efendim. Niyazi Bey 1973’te Başkan oldu. Hemen arkasından da Cumhuriyet Mahallesi Şeyh Cami tarafında kalan bölgenin imar planını değiştirdi… Gerekçesi ise; “Şehircilik sosyal demokratların işidir. Sağcılar şehircilikten ne anlar? O halde bu bölgeye yeni bir imar planı yapalım da görün?”  Ve gördük, şimdiki durum çıktı… 

***

Ne mi var şimdi ki durumda? İşlevsel olmayan hantal kütleleri bir yana bırakıyorum ve kaçırılan bir fırsata değinmek istiyorum… Bu fırsatı, merhum Yaşar Uğur Hocam, yerinde, öğrencisine ders verir biçimde anlatmıştı, bana... 

*** 

Mescidin ön tarafına gelin, yüzünüz Erciyes’e doğru dönün ve Şeyh Cami, Kilise, Emir Sultan Mescidi üçgenine bakın… Dört ya da beş tane anlamsız blok göreceksiniz… Bir de buna talebe yurdunu ilave edin… Talebe yurdunu oraya, hangi zevk-i selim, hangi akl-ı selim sahibi yaptırtır anlamak mümkün değil.

***

Şayet bunlar olmasaydı, Tanımlamaya çalıştığım bu alan içerisinde, Cıncıklı Camii, Şeyh Cami ve Tennuri Türbesi, Emir Sultan Mescidi ve Türbesi, Kilise, surlar dünyada eşine az rastlanan bir görüntü verecekti… Birde bunlara uzak planda duran iki konağı, çınarları, Kayseri Lisesi’ni ve o muhteşem Erciyes’i katın… Bu görüntü, bir tarih özeti… İşte, bu fırsat kaçırıldı. 

***

Her halde; tarihin, coğrafyanın, kültürün iç içe olduğu benzeri bir mekan çok az bulunur... Büyükşehir Belediyesi’nin civarındaki o çirkin imar uygulamasında da Niyazi Bey’in imzası var...

***

Bir örnek de Çalık döneminden… Camikebir, Helvacıdede ve Küçükmustafa bölgeleri birer imar katliamı... Hunat Caminin, cenaze namazı kılınan tarafının doğu tarafındaki bloklar hiç yakışıyor mu? Defalarca cenaze nazmı kılındı, kaç kişinin gözüne takıldı bu çirkinlik? 

***

Tabi, bunları söylerken Karatepe döneminde yapılan yine Hunat Camii’nin Orduevi tarafına bakan taraftaki bloklar, hiç de affedilir türden değil… Herhalde, Karatepe döneminin çirkin uygulamasına burası örnek gösterilecek...

***

Wyntham (eski Hilton) Oteli ve civarına konan imar kütleleri de... İnanın oteli görünce isyan edesim geliyor... O kütle oraya konur mu? Akıl ve izan sahibi birisi lütfen yanıt versin... Bu kütleler ise Sahabiye Medresesi, Kurşunlu Camii, Çifte Medreseler, Çandır Mescidi, Roma Mezarı, Avgunlu Medresesi, Hacıkılınç Camii ve medresesi ve Kalaycıoğlu Mescidi’ni boğdu. Bunları birbirinden koparttı. Allah’tan Mimarsinan Parkı, biraz nefes aldırdı. 

***

Durun bitmedi… Biter mi hiç imar katliamı?  O dünyada çok az örneği bulunur Cumhuriyet Meydanına, bu haliyle hiç Hükümet konağı yakıştı mı? Hükümet binası yapmaya ne gerek vardı? Eski bina, biblo gibi orada dursa olmaz mıydı?

***

Mesela; Alpaslan Mahallesi’ndeki yoğunluk ve çirkinlik Çetinbulut döneminin; Kayseripark’ın akıl almaz kütlesi, dönüşüm projesi tamamlanmakta olan Gültepe ve Yıldırım Beyazıt’ta ki akıl almaz sıkışıklık Özhaseki ve tabi, Büyükkılıç dönemleri için kötü örnekler olarak anılacak...

***

Tabi, Sivas Bulvarı’nın katledilmesi ise, ayrı bir konu... Hele hele Emirğan Parkı önüne yapılan üst geçidin savunulacak hiçbir yanı yok... Umarım bu kötü örneğin benzerleri, Karayollarından Çifte Kümbetlere kadarlık kesimi  bir ahtapot gibi sarmaz... 

***

Aklıma ilk gelenler bunlar. Sizler de ilave edebilirsiniz.

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —