CHP Cumhurbaşkanı aday adayı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, 8 Mart günü Kayseri’deydi… İftar sonrası, Talas Bulvarı üzerindeki, bir salonda, oldukça yoğun, coşkulu bir kalabalığa konuştu…
***
Söylediklerine göre, salon bin beş yüz kişilikmiş. Tabii, bu koltuk sayısı… İnsanlar oturamadı, herkes ayaktaydı… Merdivenler, bile insanlarla dolmuştu. Yer aramayı bir yana bırakın, içeri girebilmeniz bile çok zordu… Bunalan, dışarı çıkmakta zorlanıyordu.
***
Antre ve dışarıda da bir o kadar kalabalık vardı… Araç parkındaki zorluk nedeniyle, geri dönenlerin haddi, hesabı yoktu. Neredeyse, Üniversite giriş kapısı ile Talas girişi arası, sağlı sollu, araçla dolmuştu, salonun park yeri hariç. İnsanlar, boş buldukları yere araçlarını park etmişlerdi.
***
Sağ olsun, Eyüp Özbay Hocam, eşi ile, ta Talas’tan gelip, eşimle beni salona götürdü, iftar sonrası. Yukarıda Allah var, arabamızı rahat park eder, rahat salona gireriz sanıyordum… Yanılmışım!
***
Hiç de öyle olmadı… Uzun bir park arayışından sonda bizler araçtan indik, Hocamız, park yeri aradı; nereye koydu arabasını bilemiyorum… Allah’tan cep telefonu var; onunla haberleştik. Uzatmayalım, saat 19:30 civarı… Salona yöneldik. Girmeyi denedik, ne mümkün… Girebilen de çıkıyordu.
***
Uzatmayalım, antreye/lobiye geçtik, hanımlarımıza “aman birbirinizi kaybetmeyin!” uyarısı ile… Tabii, Eyüp Hoca ortada yok. Onlar, aynı mekandaki bir kafede oturacak yer bulabilmişler; ben ise ayakta… Gezmeye başladım. Yanıma maske almadığıma çok pişman oldum. Öyle ya, tıka basa insan dolu her yer…
***
Bu denli, heyecanın, bu denli sevgi selinin, olabileceğine hiç tahmin edemiyordum, Kayseri’de… Hele hele AK Parti’nin, MHP’nin hasılı, merkez sağın kalesi Kayseri’de… Karşılaştığım, “sağcıların” ismini veremem, hemen “hain!” ilan edilirler, kusura kalmasınlar…
***
Mesela, CHP toplantıyı, Kadir Has Spor Salonu’nda yapamaz mıydı? Yok, talep ettiler de izin mi alamadılar; yoksa, bu denli bir kalabalığı tahmin mi edemediler? Bilemiyorum. Vermedilerse, mutlaka kamuoyu ile paylaşsınlar.
***
Baktık, antrede/lobi deki dev ekranda da izleme olanağımız yok, eşimle karar verdik, Eyüp Hoca’dan özür diledik, tabii, telefonla… Eve dönmeye karar verdik. Hiç olmazsa, evde, TV’den seyretmek üzere…
***
En yakın tramvay durağına yöneldik… Hangisinin yakın olduğunu bilmiyoruz. Görevli bir polise sorduk, Talas tarafını gösterdi. Biz de başladık yürümeye, bir türlü durak gözükmüyor… En yakını burası ise, en uzağı nerede acaba diye hayıflandık. Bir taksiye binmeye karar verdik… Yarı yolda, bir taksiye bindik eve geldik.
***
Arkamızı çıkarttık, tam bu esnada, Halk TV İmamoğlu’nun konuşmasını vermeye başladı… Eşimle, sonuna kadar seyrettik… Öyle ya hanımım “İmamoğlu” der bir daha demez. Bir de Mustafa Kemal Atatürk… Yeni evimizde oturma odamıza yaptığı ilk iş, kendi eseri olan yağlıboya Atatürk resmini koymak oldu.
***
Tabii, yaşadığımız ulaşım sıkıntısı, sürekli eleştirdiğim tramvay hattının izole edilmesi konusunda ne kadar haklı olduğumu gösteriyor. Beyler, hiç olmasa Talas Bulvarı’nda, bariyerleri mutlaka kaldırın ya da birkaç yere, ışıklı yaya geçişi yapın. Hem trafik durur, haliyle hızı kesilir ve hem de yayalar, etrafı dolaşmadan, rahat karşıdan karşıya geçer. Bunu özellikle yetkililerin dikkatine sunuyorum.
***
Hakkında toplamda şu kadar yıl ceza istenen, şu kadar davadan söz edip, kendisini acındıracak sözler sarf edecek değildi ya! Cumhurbaşkanı olursa, neleri hedeflediğini, satırbaşları ile anlatmaya başladı. Sadece, otuz beş yıl önce aldığı diplomanın iptali için açılan davadan ve yakınlarını ve arkadaşlarını ablukaya almak için, banka hesaplarına ve tapularına konan blokelerden söz etti.
***
Ederken de şu sözü söyledi; “Ya hu, yiğitseniz, çevremde dolaşıp durmayın, doğrudan üstüme gelin!” türünden sözler etti.
Kayseri gibi bir yerde, AK Parti ev MHP’nin ağırlığı olduğu bu coğrafya da, bir Ramazan günü iftar sonrası, İmamoğlu’na yoğun ilgi, şunu gösteriyordu; açılan bunca dava politik ve İmamoğlu’na sahip çıkmak gerekir…
***
Tabii, çok akıllı, çok zeki, hitabeti güçlü İmamoğlu da bu havayı sezdiği için, yollara düştü… İlk durak ya da “ilk adım” İzmir derken, Anadolu bozkırında, Kayseri’yi seçti… Buradan da Adana’ya geçecekmiş… Sanırım, bir milyon yedi yüz bini aşkın üyenin ön seçim için, sandığa gideceği 23 Mart gününe kadar, seçilmiş illerde bölge toplantıları yapacak.
***
Şayet sandıktan güçlü çıkarsa, yani, CHP içinde, bir “çatlak ses” çıkmaz, sandığa giderlerse, bilmem ama vallahi İmamoğlu’nu kimse tutamaz… Ancak, açılan davalardan, peş peşe ceza ve siyasi yasak çıkmazsa…
***
Bunu, dostum, kadim CHP’li Şükrü Efe’ye de söyledim. “Bak, Şükrü!” dedim, “dışarı tamam da siz parti içerisinde yangın çıkartmayın. Zira, parti olarak, buna teşnesiniz!”. Kusura kalmasınlar; “Bremen mızıkacılığını parti içi demokrasi!” sanıyorlar. Oysa, parti yetkili kurulları bir karar verdi mi, herkes, oturduğu yerde oturur, ağzını açmaz, bir daha…
***
Peki, İmamoğlu’na siyasi yasak çıkarsa ne olur? CHP’nin ikinci adayı, ki Mansur Yavaş gözüküyor, büyük fark atar rakibine… Peki, onunda önünü keserlerse, yine vallahi, üçüncü aday siler süpürür götürür… O nedenle, şimdilik, gizli, bir üçüncü adayı, yedekte tutsunlar. Tutsunlar ki, onun da başına istenmeye işler gelmesin.
***
Benim, gördüklerimi, AK Parti’nin “âkil adamları” bunu görmüyor mu? Elbette görüyor… Özellikle davalar konusunda bazen açık ve seçik; bazen de üstü kapalı uyarıyorlar. Ama kim dinler…
***
Bakalım; Karamanlı Kâmi’nin;
"Güle gûş ettiremez yok yere bülbül inler
Varakı mihr ü vefâyı kim okur kim dinler"
Yekta Yıldız Hocamız, anlamını şöyle vermişti: “Bülbül boş yere inler, derdini güle anlatamaz
Vefa yazısını (belgesini ) kim okur kim dinler (herkes bildiği gibi hareket eder )”