Diploma iptali ve arkasından Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının faturası ağır oldu. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek açıkladı; şimdilik 50 küsur milyar dolar… Sonrası? Sonrasını bekleyip göreceğiz.
***
Bir türlü, tebliğ edilmeyen diploma iptali, akla ziyan, kargalar bile güler, kimseyi inandıramazsınız. Sormak lazım: Neden muhataba tebliğ edilmiyor? “Garib ül acayip” denecek türden bir şey!
***
Neyse, dışarı para çıkışı olunca, üstelik bir kuruş bile gelmeyince, bu sefer kaynak içeride aranmaya başladı… Şehirler EDS ile donatıldı. Bol bol trafik cezası kesiliyor. Tabii, bu dişin kovuğuna yetmez. Geçen sene iki ilave MTV alınmıştı. Bu sefer de iki ilave GMSİ ve Emlak Vergisi alınırsa hiş şaşmayın. İş şirazesinden çıktı artık… İki yakası bir araya gelmiyor hem kamunun ve hem de özelin/bireylerin.
***
Bu sefer akla, OSB’lerin, büyük kentlerin giriş ve çıkışlarında “vergi denetimleri” akla geldi… Bana kalırsa, memurların kalacağı iki göz mekanlar yapılsın gece-gündüz 24 saat araçlar kontrol edilsin.
***
Mesela, şehir dışına çıkan bir otomobili çevirseler, pastırma, sucuk; mantı makarna; turşu, salça; börek, çörek görseler, fatura ibrazı isteseler; ibraz edemeyene bassalar cezayı olmaz mı?
***
Neden olmasın? Amacım, “yol göstermek!”, başka bir şey değil… Ben sadece bir öneri sunuyorum, o kadar. Ciddiye alınır alınmaz bilemem. “Ashab ı kehf” uykusunda uyuyan, Esnaf, Ticaret ve Sanayi odalarının haberi yoksa ben haber vereyim dedim…
***
Haber şöyle; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TGRT Haber canlı yayınında Ankara Temsilcisi Fatih Atik’in sorularını yanıtladı. “Kayıt dışı ekonomiyle” mücadele kapsamında dikkat çeken adımlar atacaklarını açıklayan Şimşek; “Organize Sanayi Bölgeleri (OSB), toptancı halleri ve büyükşehirlerin giriş çıkışlarında kalıcı vergi denetimleri kurulacağını” duyurdu.
***
Ekonomiye dair önemli mesajlar veren Şimşek; “vergi kayıplarının önlenmesi için yeni denetim modeline geçileceğini; kayıt dışı üretim ve satış yapanlara karşı kapsamlı bir çalışma yürüttüklerini” belirti.
***
“Yeni uygulama ile vergi denetiminde yerinde ve anlık kontrol sağlanması hedefleniyor”muş. “Uygulama sayesinde kayıt dışı mal giriş çıkışları tespit edilerek, vergi kaybı önlenmiş olacak” diyen Şimşek; “özellikle büyük şehirlerin taşıdığı ekonomik hacim nedeniyle bu bölgelerde daha sıkı denetim yapılacağını” vurguladı.
***
“Programın sadece denetimden ibaret olmadığını” söyleyen Şimşek; “istikrar, güven ve yatırım ortamını da gözeten bütüncül bir ekonomi anlayışı benimsediklerini” belirtti. Kredi imkanları, enflasyonla mücadele ve vergi reformlarıyla ilgili de mesajlar veren Şimşek; “kayıt dışı ekonominin küçültülmesinin orta vadeli programın temel ayaklarından biri olduğunun” altını çizdi.
***
Dostlar, olaylar bana, “Dertli Bakayasını” anımsattı… Yıllar öncesi, ilk defa merhum pederden dinlemiştim. Bolu Gerede'de bir Şair Dertli yaşadı (1773-1847). Asıl adı İbrahim olan Dertli'nin çalkantılı yaşamı, saz ustalığı, hece vezninde yazdığı dörtlükler, günümüze kadar değişik anlatımlarla gelir.
***
Şöhreti İkinci Mahmut'a kadar aksetmiş, kendisine, memleketi, Yeniçağa/Gerede “ayanlığı/mültezimliği” verilmiş, Devlete ait mühimce bir parayı zimmetine geçiren şair, toz olup gitmiş… Gider ya!.. Devlet alacağını tekrar bölge halkından tahsil etmiş… Bölge halkından, “Dertli bakayası” adı ile anılan vergi tahsilatı, 19.yy sonuna kadar devam etmiş.
***
Tarih kitapları yazar… Hazine yine tamtakır. O kadar tamtakır ki, Padişah III. Mehmet, o sırada idam edilen Tırnakçı Hasan Paşa’nın elbiselerinin satışa çıkarılmasını ve parasının kendine verilmesini istiyor vezir - i azamdan.
***
Ama elbiseler de, fazla bir para etmiyor. Vüzera Hazineye para bulmak için ne yapacağını şaşırmış, kendi arasında görüşüp duruyor. Derken içlerinden biri: “Ahmet Paşa diye, bu işleri çok iyi bilen bir zat var, bir de ona soralım, belki o bir çare bulur” diyor. Ahmet Paşayı çağırıyorlar Ayak Divanı’na... Paşamız; “para bulmak kolay, diyor, hemen bir ‘baca vergisi’ salın. Nasıl olsa herkesin evinde bir baca var!”
***
Hadi, yine tarih kitaplarının yazdığı bir vergi olayı ile tatlıya bağlayalım konumuzu: Merhum Güngör Uras nam-ı diğer “Ali Rıza Kardüz” bir yazısında, şu olayı anlatmıştı. Aklımda kaldığı kadarıyla şöyle…
***
Dönem Osmanlı dönemi… Fiyatlar almış başını gidiyor. Vüzera toplanmış, enflasyona çare arıyorlar. Biri, “Kiraları donduralım” diyor, öbürü “Olur mu, hepimizin mülkü var” diye itiraz ediyor. Öteki “Ücretleri indirelim” diyor. Beriki; “Aman efendim, hepimiz maaş alıyoruz” diye karşı geliyor. “Arazi vergilerini artıralım”, diyene tepki geliyor; “Hepimizin arazisi var!”. Diğeri “birkaç kasabı manavı ibreti alem için ipe çekelim, bakınız fiyatlar nasıl düşüyor!”, diyor… Bir vüzera; “Dur, durduk yere başımıza iş açmayalım” diye uyarıyor.
***
Ne derlerse bir ucu kendilerine de dokunuyor… Çare aramak uzayıp gidiyor. Birinin aklına bir fikir geliyor: “Leblebiye narh koyalım!” Vüzera, “münasiptir efendim, münasiptir!”
***
Tabii, rahmetlinin yıllar önce söylediği, sonsözü şu şekilde değiştiriyorum. Mehmet Şimşek alınmasın. Sözüm umumidir… “Leblebiye narh koyarak ekonomin düzeleceğine inananlar ne kadar ciddi ise, OSB’lerin, büyük kentlerin, hallerin giriş çıkışına vergi denetimi koyarak ekonominin düzeleceğine inanlar da o kadar ciddi!”