KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 06.01.2025 12:07

İKTİSADİ VE SİYASİ AKIL

Facebook Twitter Linked-in

Siyasi aklımız, maşallah çok yerinde… İki ay önce, “terörist!” diye görevden alınan; “Kürt ağası” olarak takdim edilen Ahmet Türk iki ay sonra, terör örgütü lideri ile arabulucu olarak devreye girmesine sıcak bakıyoruz. Buna da, “muhteşem siyasi akıl!” diyoruz. 

***

İki yıl, yirmi yıl değil, iki ay… Ya hû bu toplum bu kadar mı balık hafızalı? Anlamakta zorlanıyorum. Söyleyecek bir şey bulamıyorum. Siyasi hafızamız böyle de, “iktisadi aklımız” nasıl… Al birini, vur ötekine…

***

Toplumumuzun büyük bir kısmı, devletin/kamunun ya da belediyelerin “bitmez tükenmez hazinesi” olduğunu sanır, “ona verdi bana niye vermiyor” ya da “onda var ben de neden olmasın” der… Deyince de akıl almaz harcama ve yatırımlar yapar… Geriye dönüşü olmayan yatırımlara imza atarlar. 

***

Sadece bunları, sokaktaki vatandaş dese ne gam… Çoğu zaman yöneticiler de katılır bu koroya…  Hal böyle olunca harcamalarımızda, yatırımlarımızda inanılmaz yanlışlıklar yapar, sonuçta; ailemizi, kurumlarımızı, ülkemizi sıkıntıya sokar; zaman zaman da bunların felaketlerine neden oluruz… 

***

Sözgelimi, ekonomik batıl inançlarımızdan birisi de; “taş üstüne taş koyandan Allah razı olsun!” sözüdür…  Bu sütunda çok tekrarladım, bunun doğrusu; “taş üstüne doğru taş koyandan Allah razı olsun!” olmalı… 

***

Bir de soru sormaktan, sorgulamaktan çekiniriz; olaylar arasındaki “nedenselliği” ya da “neden-sonuç” ilişkilerini hiç hatırımıza getirmeyiz… 

***

Özellikle son on beş, yirmi yılda, metropol belediyelerimiz, geriye dönüşü olmayan, “mega projelere” imza attılar… Ve çoğunu da gerçekleştirdiler…  Şahsen ben; bunların getirisini–götürüsünü yani ekonomisini, yani “fizibilitesini”; “gerekçe raporunu” bilmediğinden, “Allah razı olsun!” noktasında olmadım, olmam da… Dedim ya bunlar “mega projeler”; park, bahçe, yol vs. işi değil ki. Dedim, geriye dönüşü yok artık.

***

Sözgelimi, otuz iki bin beş yüz kişilik, büyük bir stat yapıldı, önemli bir miktarda para da harcandı… Bunun için kentin göbeğinde, “yüzük kaşı” gibi arsa, “ıspanak fiyatına” satıldı. Bu da ayrı fasıl.

***

Şu soruyu, benim dışımda hiç soran oldu mu? Bilmiyorum? “Neden, yirmi iki bin ya da kırk iki bin değil de, otuz iki bin kişilik?”  

***

İsterseniz sormaya devam edelim; Kayseri ve mücavirinin geliri, bu stadın, kimseye yük olmadan,  cari giderlerini karşılamaya yeterli mi ya da yeterli seyirci var mı? 

***

Bu stat, sağa sola yük olmadan, hayatını devam ettirebilecek, “optimal seyirciye” devamlı sahip olabilecek mi? Bu soruları artırabilirsiniz… Bunların yanıtı, bizleri doğru seçime, doğru kararlara götürür… 

***

Bunlar işin başında soruldu, yanıtları alındı ve “kapasite seçimi” bunlara göre mi yapıldı? Bilemiyorum… Ama işin gereği, yapım sürecinde, bunlar ya da benzerleri sorulara yanıt aramış olması gerekir… 

***

Hemen bir saptama yapayım: Otuz iki bin kişilik kapasite seçiminde, “uluslararası turnuvalar” için gerekli asgari ölçü denirse, ki öyle dediler bana, amennâ ama bu durumda şunun yanıtının da aranması gerekir. Yılda Türkiye’de kaç uluslararası turnuva (ya da maç) yapılır, bunlardan kaç tanesi Kayseri’ye düşer? Bu güne kadar, bu tür kaç maç yapıldı?

***

Peki, mesela, on bin seyirci kapasiteli, standartlara uygun, stat var mı, başka ülkelerde? Yerinde görmedim ama televizyonlarda gördüm, olduğunu. Bizim kişi de, on beş yirmi bin kapasiteli, “biblo” gibi bir stat olabilirdi.

***

Tabi, burada da şu soruya yanıt bulmak gerekir: Bilet fiyatları, “taraftarların” istediği seviyeye inse, kulübü bir yana bırakın, stadın masraflarını karşılayabilecek bir gelir elde edilebilir mi? Bence hayır…

***

“Kendim için bir şey istiyorsam nâmerdim!”, hem bedavada olsa maça falan da gitmem… Bu da benim tercihim…  Ama bir maçın gelirinin en azından giderini karşılamasını isterim… Aksi taktirde, zararı kim ve nasıl ödeyecek? 

***

İnancımı söyleyeyim; “şu kadar güvenlik ve şu kadar kulüp yöneticisinin” çalıştığı, ısınmanın yapıldığı, elektriklerin yandığı, suyun aktığı vs. “ful aksesuar” bir stadın giderlerini, Kayseri ölçeğinde karşılamak mümkün değildir… 

***

Ortalama yedi-sekiz seyirci ile, “cari giderleri” karşılamayı bir yana bırakınız; yapım için harcanan bedelin, “yıllık amortismanını” bile karşılayamazsınız… Tabi, arsa ve “yatırım bedelini” giderden saymıyorsanız, tabi “iktisadi aklınızı” kullanmıyorsanız, diyecek bir şeyim yok… İşiniz gücünüz rast gelsin…  

***

İsterseniz son bir soru daha sorayım: Bu şehrin geliri ya da tasarrufları, profesyonel ligde bir takımı finanse edebilir mi? 

***

Vakti zamanında zengin olan adam dert yanıyormuş arkadaşlarına; “Lalebeli’nde eşkıyalar soymadı… Hesap kitap bilmezsen olacağı bu!”

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —