İBRAHİM PEKBAY

Tarih: 06.09.2024 11:41

İFLAS ETTİK BE ABİ…

Facebook Twitter Linked-in

Epeyce yol aldık…

Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, ancak geldiğimiz noktaya baktığımızda uçurumun kenarı olduğunu geç de olsa gördük.

Ekonominin oyuncuları olarak şimdi tüm gayretimizle bu kenardan geri dönüp huzurlu bir şekilde yolumuza devam etmek isteyeceğiz ve istiyoruz.

Anladık anlamasına, belki kafamıza da dank etti de nasıl gerçekleştireceğiz, şimdi karalar bağlamış olarak onu düşünmeye başladık.

Ekonominin sağlıklı gitmesini sadece “Nas” kuralları olarak görenlerin ülkemizi getirdiği bu noktadan biran önce çıkıp, kısır döngüden kurtulup, rahata ve huzura ermemiz gerekiyor toplum olarak.

Ve bunun tek yolu var, ülke olarak değişmek, kuruluş ayarlarına geri dönmekten geçmektedir.

XXX

Farkında değil belki toplumun büyük bir bölümü ama bilmemiz gereken gerçeklerden biri de ekonominin aktörlerinden olan firmaların teker teker iflas masasına oturma aşamasına gelmekte oldukları, hatta birçoğunun iflas ettiğidir.

Genellikle firmalar, ilk kuruluşlarında öz sermayelerini kullanırlar.

İlk kuruluştaki bu hâl, gelecekteki meyvenin tomurcuk, hatta henüz çiçek hâki gibidir.

Gelişmek için üretime ve ürettiğini de tüketime sokmak durumundadır.

Böylece ortaya çıkacak nakit akışı ile kâr edecek, ettiği kârın bir bölümünü devlete vergi olarak öderken, kalanını da gelişmek için kullanacak, tomurcuktan olgun meyveye doğru dönüşme yoluna girecektir.

Ne kadar çok nakit akışı, o kadar çok kazanç, o kadar çok devlete vergi, o kadar çok gelişme olacaktır.

Öyle bir zaman da gelebilecektir ki, ödeyebileceği miktar ve koşullarda da krediye ihtiyaç duyacaktır. Aldığı krediyi akıllıca kullanan, vakti geldiğinde geri ödeneceğini bilecektir. Süreç bu şekilde işlediğinde, her hangi, bir sorun çıkmayacaktır.

Neden?

Çünkü kredi kaynağı bankalardır ve bankalar da topladıkları ve karşılığında mevduat sahiplerine verdikleri kira bedelini çıkarmak için kredi vermek ve verdiklerinden de verilen miktarın kira bedelini almak zorundadırlar.

Bankalar bunun için varlar…

Eğer görevleri ve işleri bu olmasa, parayı satmak yerine depolamayı seçecek olsalar nasıl para kazanacaklar?

Bugünkü geniş açılı manzaraya baktığımızda, gördüğümüz şudur.

Nakit akışının neredeyse durağan hale dönüşmesi, kredi maliyetlerinin yükselmesi, günü gelen ödemelerin, nakit yokluğu nedeniyle yapılamaması. Sonuç olarak nakit sıkıntısına düşen firmaların önce “Ödeme anlaşması yapabilir miyim” diyerek alacaklar ile masaya oturması, sonra da anlaşma sağlanamaması halinde ki daha çok bu günlerde yaşadığımız olay bu, alacaklılar masasından kalkıp, iflas masasına oturmakla sonuçlanan sürece girmesidir…

Dar boğaza girildiğinde arayışa girilen bir başka yöntem ise, firmaya nakit katkısı sağlayabilecek sermaye girişimi yani, dışarından, yerli veya yabancı ortak arayışıdır.

Bugünün ekonomik koşullarında yabancı sermayenin Türkiye’ye gelmesi gibi bir şey söz konusu değil. Sermaye, ülkemizdeki ekonomik sorunların yakın bir gelecekte çözüleceğine ve normale dönüşeceğine inanmıyor.

Sermaye öyle bir şey ki, asla ve asla sokağa düşmek istemez. Onurludur, gururludur, kendi gitmek istemez, çağrıldığı yere gider.

Gittiğinde de bakar, minderi rahat mı, yastığı rahat mı?

Rahat ederse, sofralarına da oturur, biz güzel karnını doyurur, gitme vakti gelince de “Hadi bana eyvallah, vakit geç oldu” der ve gider. Size sadece “Allaha emanet ol” demek kalır.

Eğer misafir davet etmeye gücünüz yetmiyorsa, yani ek sermayeye ihtiyaç yoksa mevcut sermayenizi kullanmaya ve giderek küçülerek argo tabirle yaşadığımız bu “Vartayı” atlatmaya çalışırsınız.

Hani bir atasözümüz vardır; “Elden gelen öğün olmaz, olsa da vaktinde bulunmaz” diye…

Şimdi el de size öğün teklif etmiyor ki, nereden gelsin de sorunlarınızı çözsün.

İşte ekonomideki aktörlerden büyük bir bölümünün yaşadığı sorun…

İflas masalarında oturacak yer kalmadı ne yazık ki.

Ama iktidar ne diyor?

“İyi gidiyoruz, hiçbir sorun yok” diyor.

Elbette ne kadar inandığınızı zaman gösterecek…

Ancak yaşananlar Türkiye’nin gelecek günleri için çok iyi bir tablo değil…

Adam, sokakta kara kara düşünerek başı önde dolaşırken ya da bir parkta kanepede otururken halini soranlara “İflas ettik be abi” diyor bu günlerde…

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —