KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 03.04.2022 11:52

İBRAHİM ÖZBIYIK

Facebook Twitter Linked-in

Uçup gidiyorlar, bir bir… İbrahim Ağabeyi de yolcu ettik bu çarşamba… Ebedi aleme uğurladık, Yahya Kemal merhumun “Sessiz Gemi”sinde anlattığı yolculuğa… Evet; hayat denen kısacık ömür böyle; gelen ve gidenlerin hikayesi… Kimi acı, kimi tatlı… Ama sonuç aynı, dinlerin tanımlamaya çalıştığı ama “meçhule” bir yolculuk…

***

“Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.”

***

Özbıyık, orta halli hatta fakir denebilecek bir ailenin çocuğu. Küçükken babasını kaybetti. Sekizindeydi, kardeşi ise altısında… Yetim kaldılar kardeşi Bekir ile… Hatırımda yanlış kalmadıysa, fırıncı dayıları Kadir Özçivici’nin kanatları altında büyüdüler…

***

Devir öyle bir devirdi, hatır vardı, gönül vardı… “Komşu hakkı gözetilirdi!”. Akraba dayanışması vardı…  Öksüzler ve yetimler yalnız bırakılmazdı dayılar, amcalar, halalar, “ameler”; kol kanat gererdi bunlara… Şimdi öyle mi; selam dahi vermeye çekiniyorlar.

***

İbrahim Ağabey, 1935 Kayseri doğumlu… Sıkıntılar meşakkatler, eğitimini epey erteledi. Orta bitince kardeşi ile ticarete başladılar. Küçük kardeş kazandı, büyük kaybetti... Bunun üzerine, ağabeyin tahsilinin devam kararı aldı aile… Lise derken, akranlarının mezun olacağı yıllarda, 1957’de İTÜ Makine’ye girdi… Kardeşin desteği devam etti, üniversite yıllarında da… Sanırım, o dönemden, tek arkadaşı kaldı, Hocamız Aksel Öztürk… O da duygusal bir mesaj göndermiş; “İbrahim, yanında bana da yer ayırmayı unutma!”, diyerek. Öyle ya, İTÜ’de hep İbrahim Ağabey yer kaparmış, onun için… Gümüşsuyu’ndan Beşiktaş’a birlikte inerlermiş…

***

Derken, kısa süren memuriyet, serbest çalışma, sanayicilik… Para, pul, mal ne dersen var, artık… Hem de gani gani… Bu süreçte kardeş Bekir ile “iki yetim” dayanışmasının tipik örneğini sergilediler. Birlikte aynı evi paylaştılar. Gösterişten uzak, sessiz ve nümayişsiz bir hayat; hayır ve hasenat hem de adeta yokluk sıkıntılık dönemlerinin acısını çıkartırcasına… Mecburiyetten duyulan hayır ve hasenatları dışında bilinmeyenlerin haddi hesabı yok…

***

Kabul görürse, aileye bir tavsiyede bulunacağım. Bekir Ağabey hayatta, sağlıklı ömür diliyorum. Hayat hikâyelerini anlatsın, bu da kayıt altına alınsın. Bildiğim kadarı ile herkesin ders alabileceği, örnek alabileceği bir hayat… O da terki hayat etti mi, tüm hafıza gider, pişman olursunuz yoksa. Bundan sonra rivayetlerle anlatılanlarla yetinirsiniz. Ne dersin Bekir Ağabey? Gel, “evet” de… Zor da değil!.. Günde bir iki saat, on on beş gün sürecek kayıt hikâyesi… Arzu ederse ben de bulunurum kayıt esnasında. Gerisi kolay…

***

Tabii, İbrahim Ağabey’den söz ederken, onun kader arkadaşı merhum Ömer Lütfi Göknar’dan da söz etmek gerekir. O da makine mühendisi; inanılmaz bir çalışma, iş yapma, iş becerme enerjisi sahip… Ömrü, Özbıyıklar gibi mücadele ile geçti. Genç yaşta kaybettik… Gerek İbrahim Özbıyık ve gerekse merhum Ömer Lütfi Göknar, 1970 ve takip eden yıllarda Kayseri’de, girişimci kuşağın önde gelenlerinden... Kayseri’ye ve sanayimize katacağı çok şeyin olduğu bir dönemde, erken yaşta hayata veda etti... Bu vesile ile ona da rahmet diliyorum; mekanı cennet olsun...

***

İki girişimci, bugün, her biriyle iftihar ettiğimiz, ISISAN’ı kurdular; ERBOSAN’ın kurucuları arasında yer aldılar; ATLANTİK Halı ve Değirmencilik İşletmesini devraldılar... Şimdi, işleri, diğer ortakları ile çocukları yürütüyor. Sağlık ve yaşlılık nedeniyle İbrahim Ağabey elini ayağını çekmişti iş hayatından. Sanırım Bekir Ağabey de öyle…

***

İbrahim Ağabeyin bende ayrı bir yeri var... Her konuşmamız da; “Dayıoğlu nasılsın!” içten hitabı ile başlardı. Ben de onun hep ellerinden öperdim, hâlâ da öpüyorum. Bir tevazu örneği idi. İnanın, onun servetinin ve yaptığı hayr ve hasenatın yüzde birini yapanların yanına, “çapraz selam” ile yaklaşamazsınız. Ama o öyle değildi… Zengin mi, fakir mi? Bilemezdiniz.

***

Çok severdim, çok saygı duyardım... Kardeşi Bekir Ağabey ile örnek bir dayanışma sergilediler, bugüne dek... Sıkıntıları birlikte göğüslediler... Sofralarını, evlerini paylaştılar... Yılmadan, gece gündüz çalıştılar... Çocuklarının da benzeri bir hayat sürmeleri takdirlerin çok çok ötesinde... Allah onların da güçlerini artırsın...

***

İbrahim ağabey, siyasetle de uğraştı... 1977 mahalli seçimlerinde,  Adalet Partisi belediye başkan aday adayları arasındaydı... Siyasetin cilvelerini pek bilmediğinden olsa gerek, ön yoklamada kaybetmişti.

***

 1980 sonrası, ANAP’ı Kayseri’de örgütleyenlerin başındaydı... Kurucu İl Başkanıydı… 1983’te aynı partiden milletvekili oldu, hem de birinci sıradan... Ama siyaseti pek sevemedi... Siyaset, mizacına pek uymadı... Evini dahi taşımamıştı Ankara’ya... Hafta sonları gider gelirdi...

***

1987 seçimlerinde rahmetli Özal’ın tüm ısrarlarına; hatta özel olarak –ameliyatı sırasında eşi ile tek götürdüğü kişidir– ABD’ye götürmesine rağmen tekrar aday olmadı ve “izzeti ikbal ile çekildi, bâb-ı siyasetten!” Oysa en azından bir dönem daha Kayseri’den milletvekili idi... Mutlaka seçilebileceği bir nokta da; “ben yoğum!” demesi, her babayiğidin kârı değil… Umarım, Özbıyık’ın bu tavrı, “çekilmeyi bilmeyenlere” de bir ders olur...

***

Benim, “İbrahim Ağabey” nur içinde yat, makamın cennet olsun. Ailesine sabır, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Nesli münkariz,  kıymetini bilmediğimiz birisini kaybettik!.. Ne diyelim? Er kişi niyetine…

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —