KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 11.12.2024 11:38

HAVA KALİTESİ

Facebook Twitter Linked-in

“Hızlı sanayileşme, nüfus artışındaki yüksek ivme, ekonomik sorunlar, kontrolsüz göç, plansız kentleşme gibi nedenlerle hayatın üzerindeki olumsuz etkileri giderek artan hava kirliliği, günümüzde gündelik hayatın tüm faaliyetlerinde yoğun olarak hissedilmektedir. Hava kirliliği; havada katı, sıvı ve gaz şeklinde bulunan maddelerin, insan sağlığına ve ekosisteme olumsuz etkisi olacak miktar, yoğunluk ve sürede atmosferde bulunmasıdır.

Ülkemizde 1960’lı yıllar sonrası hava kirliliğine ilgi ve yaklaşımın arttığı gözlenmektedir. İlk olarak 1961 yılında Ankara’da Sağlık Bakanlığı’na bağlı Mülga Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi (RSHM) tarafından kükürtdioksit ve partiküler madde günlük ortalama konsantrasyon izlenmesi başlatılmış, yarı otomatik cihazlar ile başlayan bu süreç 1984 yılından itibaren saatlik ortalamalar verebilen tam otomatik cihazlara dönüşmüştür.

***

“Her yıl 3,7 milyon kişi hava kirliliğin etkileri nedeniyle ölüyor ve bu tüm ölümlerin yüzde 5’ini oluşturuyor. Havadan gelen kirletici maddeler öncelikle insanın solunum sistemine girer. Kirleticiler akciğerleri geçerek dolaşım sistemine girerler ve bu nedenle diğer fizyolojik işlemlere zarar verirler. 

 

Dünya Sağlık Örgütü, 2016 yılında dünyada 8 milyon insanın erken ölümüne sebep olan hava kirliliğini kanserin en önemli çevresel nedeni ilan etti. Sadece çocuklar ve yaşlılar değil; hava kirliliğine maruz kalan herkesin kalp ve solunum yolu hastalıkları (astım, KOAH vb.), felç, kanser ve benzeri hastalıklara yakalanma ve erken ölüm riskinin arttığı artık biliniyor.”

***

Yayınlanan raporlar da şuna da dikkat çekiliyor, yani imar hareketlerine: “İlimizin çanak şeklinde olması kirliliğin en büyük sebebidir. Bu nedenledir ki yerleşim yerleri planlanırken hava koridorları oluşturulmalıdır. İnversiyon, sıcak havanın soğuk havanın üzerinde bulunarak, havanın dikey olarak birbiriyle karışmasının engellenmesi durumudur. Kirlilik böylece yer seviyesine yakın soğuk hava tabakasının içerisinde toplanır”, deniyor.

***

 Tırnak içerisini Bakanlık ve Kayseri Çevre İl Müdürlüğü sitesinden aldım. Tabii, bu sitlerde anlaşılması çok zor, grafikler de yok değil… Bunların, ortalama bir insanın anlayabileceği tablolarla verilmesinde zaruret var.

***

Mesela, bizim kuşak ve eskiler çok iyi bilir, Kayseri’de, “Gömeç yeli” diye bilinen doğudan gelen şehrin kuzeyinden geçip Karsu tarafına esen bir “yelimiz” vardı. Bu “yelin”, sirkülasyonu, yüksek katlı binalarla önlendi… 

***

Mesela, kabul edile bilir sınır değerler ile, anlık ölçüm değerlerinin verildiği (00;00-00;24), günlük basın bültenleri. Bu verilirse yetkililer ve bizler, basın haber merkezleri değerlendirir. Bu sayede gereğini yapma, gereğini yapma süreçleri de güncel olur. 

***

Mesela çok merak ediyorum; Büyükşehir ve diğer belediyeler, güncel bilgilere sahip mi? Bunu takip eden birimleri var mı? İnanın kişi ve toplum sağlığı için hayati bir konu. 

***

Bildiğim kadarı ile, Kayseri’de altı ölçüm istasyonu var. Bunlardan birisi Talas’ta, diğeri Kayseri OSB’de… Diğer dördü, şehir merkezinde…

***

Saatlik ve günlük verilere baktığımızda, sarı ve turuncu alamın yoğun olduğunu görüyoruz. Bazı saatlerde rengin kırmızıya döndüğü de gözden kaçmıyor. Anlayacağınız, Kayseri merkez için, yeşil renk, hayal gibi gözüküyor.

***

Mevsim nedeniyle, soba ve kalorifer yakılmaları yoğunlaştıkça, kirliliğin artacağı da şüphesiz. Nitekim bunu, merkezde iyice hissediyorsunuz. O nedenle, kronik hastalığı olanlar, yaşlılar mümkün olduğu kadar dışarı çıkmamalı, çıktığında da mutlaka maske kullanmalı.

***

Biliyorsunuz, doğal gaz yaygınlaşmadan, sadece partikül madde (PM10), kükürt ve karbon oksitler ölçülürdü… Doğal gaz yoğunlaşınca, azot oksitlerin ölçümüne de başlandı. Bazı bölgelerde, gübre kokusuna benzer bir hava teneffüs etmemiz, doğal gazdan çıkan atıklar nedeniyle.

***

Kayseri için bilinmesi gereken bir konuya Çevre İl Müdürlüğü raporunda şöyle ifadesini bulmuş: “Her tarafı dağlarla çevrili ve çanak görünümde bir topoğrafik yapıya sahip olan İlimizde; özelikle Ekim-Mart aylarını içeren kış döneminde ısınmadan kaynaklanan hava kirliliği yaşanmaktadır. Bu dönem içerisinde durgun meteorolojik şartların yaşandığı günlerde kirlilik daha yoğun olarak gözlenmektedir.”

***

Tabii, ben buna bir ilave daha yapayım, yaz mevsimin de de, partiküller madde (PM10 ve diğeri) yani “toz” çok hissedilir Kayseri’de… 

***

Bir gerçek daha var; Kayseri çanağı yoğun sis/pusa maruz kalır. O nedenle, çanağa yükseklerden bakıldığında gözüken perde, her zaman kirli hava anlamına gelmez. Bu hali, çok eski zamanlarda, Kayseri ile ilgili gözlemlerini anlatanlar da belirtir… Yani, yeni bir şey değil.

***

Demem o ki, “Hisarcık’tan inerken, kirlilikten Kayseri gözükmüyordu!”, türünden değerlendirmeler, yanıltır insanları. Bu doğru değil… Hal böyle olunca, Çevre Bakanlığı’nın verilerine itibar etmek lazım.  Lazım olmasına lazım da ama ölçüm istasyonu sayısı yeterli mi, merkez ilçeler dışında diğer ilçelerde de var mı? Bu yetmez, bir de Kayseri Çevre İl Müdürlüğü, saatlik, günlük, haftalık ve aylık verileri Kayseri kamuoyu ile sürekli paylaşmalı. 

***

İnanın Bakanlığın web sitesine girdim, kumda iğne arar ya da pöstekide kıl sayar gibi veri arıyorsunuz. İnanın, birkaç yıl önce, daha kolay ulaşabiliyordunuz verilere. Kim bilir, belki de ben beceremiyorum. Demem o ki, İl müdürlüğü, günlük bültenlerle durumu anlatırlarsa, bizler de ona göre davranırız. 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —