İBRAHİM PEKBAY

Tarih: 01.10.2024 12:11

HANİ BANA, HANİ BANA…

Facebook Twitter Linked-in

Basına yansıyan habere göre, TBMM'deki mangal partisinin ardından AKP'li siyasilerin Kayseri'deki sucuk partisi geçtiğimiz hafta sonu gündem oldu. 

Tepki çeken karelerden 1 hafta sonra Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Memduh Büyükkılıç, 4-10 Ekim'de düzenlenecek ‘Kayseri Gastronomi Günleri’nde vatandaşlara 1 ton sucuk döner dağıtacaklarını duyurdu.

Ben ki seksen yıllık Kayserili, soyum sopum Kayserili, Matra Çeşmesi bölgesindeki şimdi yerinde yeller esen, adı bile silinen Emirağa Mahallesi’nin bebesiyim.

Et döneri biliyoruz, tavuk döneri de biliyoruz, sucuk içini de biliyoruz da siz hiç “Sucuk döneri” gördünüz mü?

Madem yapılacak, soruyorum şimdi ben de…

Hani, çocuklara anlatılan bir hikâyenin son cümlesidir. Serçe parmak “Hani bana, hani bana” demiş ya, o misal, sucuk döner yapılacaksa, hani bana, hani bana?

Gerçi Sayın Başkanım, “Ankara’da oturup cereğinen Kayseri’ye laf uzatacağına, gel sana da olsun” diyecektir ama ne yazık ki şartlar müsait değil Sayın Başkan….

Bir de masalı anlatayım, unutanlara…

Küçüklüğümüzde bugünün anaokulu yaş grubundaki çocuklarımıza anlatılan ve parmaklarımızla görsellik katılarak çocuğun ilgisini çekmeye yönelik yapılan oyundur. 

Şöyle: Beş minik kardeş varmış, bir gün ava gitmişler, bir kuş görmüşler. Başparmak tutularak "Bu tutmuş", işaret parmağı tutularak "Bu temizlemiş", orta parmak tutularak "Bu pişirmiş", yüzük parmağı tutularak "Bu da yemiş" dedikten sonra serçe parmak tutularak “Bu da hani bana hani bana demiş" diyerek çocuğu eğlendirmek amaçlanırmış…

Ben, bilinmesini isterim ki “Serçe parmak” değilim diye yazıma devam ediyordum ki, telefonum çaldı.

Baktım, tanıdık telefon değil, hatta Türkiye telefonu da değil, dahası, bildiğim yurtdışı telefonlardan da değil. Böyle telefonlardan hep çekiniyoruz. Acaba dolandırmak mı istiyorlar diye, tanımadığımız, kayıtlı olmayan telefonlara pek bakmıyorum.

XXX

Merak, her zaman insanın başını ağrıtır da bu kez yeni bir telefon hattına açılış yapmadan edemedim ve “Ya Allaaaaaah, Bismillah” diyerek telefonun açma düğmesine bastım…

Telefona çıkan “Neredesin sen?” diye yüksek perden bana çıkışmasın mı?

 Yahu, anam bu, geçenlerde telefon istemişti “Memduh Bey ile görüşeceğim” diye de ben telefon göndermedim ki!

“Ana, ne iş, nereden buldun o telefonu?” dedim can havli ile…

“İlalemin bebeleri analarına gönderiyo, senden hala gelecek. Kimin telefonusa kimin, sana ne…”

“Tamam da ana, neden çıkışıyo ki, ben geri seksen yaşında bir adamım…”

Anamın cevabı gayet basit…

“Bana ne?”

“İyi, de ana” diye devam edecektim, sıralamaya başladı…

“Doğduğunda geceleri ben uykusuz kalmadım mı? Altını ben temizlemedim mi? Kundağa ben sarmadım mı? Hastalandığında doktor iğne verdiğinde, iğneciden korktun da, kendimde deneyerek bütün iğnelerini ben yapmadım mı? Senin sayende mahallenin iğnecisi olmadım mı? Sana ilk yemek yapmayı ben öğretmedim mi? Burada yazdığın yazıları baban bana okuyor, yazmış bir de öğünmüşsün, şuraları buraları gezdim diye. Biz de gezdik babanla tüm Avrupa’yı. Anadolu’da basmadığımız toprak parçası, geçmediğimiz yol mu kaldı?”

Vallahi doğru söylüyor, tepesi attı, okuma-yazma kursuna gitti, kapı gibi okur-yazar belgesi bile var.

He ana, diyen gitti, emekli maaşlarında artış olursa, sana en kralından bir cep telefonu alıp göndereceğim, şimdi de, söyle bakalım isteğin ne, başım üstüne…

Anam anlatmaya başladı…

“Sen neden ikide bir Memduh Beye kafayı takıyon ki?”

Ne dedik ana, mangalda sucuğa yetişemedik, sucuk döner varmış, onu sorduk. Sen sucuk döner gördün mü hiç o kadar gezdin de?

Cevaba bakar mısınız?

“Sana ne?”

Lafı uzatsak, sana ne-bana ne sürüp gidecek. 

“Ezcümle ana, ne yapayım de hele bana?” dedim, “Uğraşma Memduh Bey ile” demez mi?

Hadi yine iyisin Başkan, anam, yumuşak karnım bildiğiniz gibi.

İstemem bi şey…

XXX

Gelelim sucuk dönere…

Ben görmedim.

Yapılıyor mu ama öğreneceğim. Açacağım telefonu Şenol’a “Sucuk döner nasıl yapılır?” diye soracağım, o bilir çünkü işi…

Açtım da telefonu, sordum da, ancak bizim bildiğimiz “Sucuk” ya da “Sucuk içi” formunda bir şey değil, dahası, sucuk bile değil. Tamamen sucuk ile ilgisi olmayan, baharatlı ama ilden ayrıksı bir ürün. İlk kez Afyon’da yapılmış…

Şimdi sıra bende…

Anam, bir daha komşu telefonu ile ararsa, diyeceğim ki O’na; “Ana… Sen bu sucuk döneri görsen, süpürgenin sapı ile yapanı önüne katar, Boğazköprü’ye kadar kovalarsın…”


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —