Dün sabah bilgisayarın başına geçtim, bir yandan yazıyorum bir yandan da merhum Avni Anıl’ın; “Maziyi düşündüm de yoruldum hâlin elinden” nihavendini dinliyorum. Sizi bilmem ama ben çok yoruldum; Yorgo Bacanos’un, “Gülmedim güldürmedin, bilmem kabahat kimdedir!” hüzzamında terennüm edildiği gibi. Belki de; Osman Nihat’ın hüzzamında dendiği gibi; “Seyre daldık gönce-i hayrânı bir ömür bitti!”, ruh hali içerisindeyim.
***
Her sabah uyandığımızda, ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Bolu Kartalkaya kayak merkezinde, bir otelde çıkan yangın sonucunda yetmiş altı kişi canını yitirdi. Şu kadar da yaralı var… İnanılır gibi değil. Ama bu ülkede, ister inan isterse inanma oluyor, bu tür işler.
***
Haberi duyunca, içim “cız!” etti, empati yaptım ağlamaklı oldum. Hemen, Büyükşehir Belediyemizin Basın Yayın Daire Başkanı dostum, Cenani Ayaydın’ı aradım, Erciyes’te itfaiye birimi olup olmadığını sordum; “var!” dedi ve ilave etti; Sağlık birimi olduğunu da söyledi.
***
Sağlık birimin olduğunu biliyordum. Mehmet Yazar Abi’mizin eşi yaptırtmıştı, bildiğim kadarı ile. O da faalmiş. Tabii, Karayolları bakım istasyonu ve jandarma birimi de var. Bu, güzel bir şey. Erciyes için, tercih nedenlerinden birisi… Umulur ki, sağlık ve itfaiye birimleri sürekli kendisini yeniler.
***
Tesislerin ise “kazalara” karşı denetimleri, periyodik olarak yapılır, Kartalkaya herkese özellikle; “bize bir şey olmaz abi!”, “bu işin kaderinde var!” diyenlere ders olur.
***
Şayet, “Boş ver, bize bir şey olmaz abi!”, “kaderde ne varsa o olur!” derseniz, her sabah, bir musibetle kalkmamız da çok doğal. Ama yasaların, yönetmeliklerin öngördüğü tedbirler alınırsa, ister doğal afet, isterse yangın vs. olsun hasarı en aza indirmek elimizde.
***
Mesela, Sinema, otel, okul, hastane, lokanta, eğlence yerlerinde yangına karşı önlemler alırsanız, yangın/duman alarm algılayıcıları, algılayıcılara bağlı duşlar koyarsanız hem insanları uyarır ve hem de yangını yerinde bloke eder yayılmasına engel olursunuz.
***
Tabii, acil çıkış yerleri ile yangın merdivenleri de ihmal edilmemeli. Bunların kapısına kilit değil de, sadece içeriden dışarı açılacak kapılar konmalı… Eminim, bunların hepsi ve daha fazlası mevzuatlarda belirtilmiştir.
***
Geriye kalıyor, bunların denetlenmesi. İlgili birimlerce, denetimlerin uzmanları tarafından ve çok ciddi yapılması kaçınılmaz. Aklıma geldi, binalarda, kalorifer dairelerine; her kata, bağımsız birim sayısı kadar yangın söndürme cihazı konması ve bunların her yıl denetlenmesi zorunlu tutulmalı. Dostlar, ayrıca, herkes, evinde, doğal gaz ve tüp gaza etkili, uygun bir tüp bulundurmalı. İki yılda bir kontrol ettirmeli Bunları, ihmal etmeyelim. Hem pahalı da değil…
***
Mesleğim olduğu için çok huzursuz olduğum bir konuda da topraklama… Epeydir, meslekten uzak kaldığım için, mevzuatın amir hükmü nedir bilmiyorum. Mesela, Fabrikalarda, işyerlerinde, binalarda mutlaka, periyodik olarak elektrik ve doğalgaz topraklama sistemi kontrol edilmeli ve bununla ilgili bir belge, bina girişlerine, görülebilir bir biçimde asılmalı.
***
Şahsen ben, bir seyyar lamba ile, dairemizin toprak hattını kontrol ederim. Aslında çok kolay, yarım metre kadar, tek damar (1,5 ya da 2,5 mm2 kesitinde) izole bir kablo bir asma duy ve bir ampul. Altını çalsanız, yüz-yüz elli liralık bir düzenek.
***
Bir topraklı prizde, kabloların açık uçlarını (bir cm) “faz-toprak” kontaklarına değdirdiğiniz de, şayet ampul parlak yanarsa durum iyi, yok yanmazsa, toprak hattında bir kopukluk var, ülfezik yanarsa topraklama iyi değil. Bunu, her prizde rahat deneye bilirsiniz.
***
Yine aklıma geldi. Parlayıcı, patlayıcı, çabuk yanıcı madde bulunan yerlerin içerisinde, elektrik panoları, hatta elektrik düğme ve prizlerine izin verilmemeli. Bunlar, mekan dışında olmalı, Armatürler de mutlaka etanj olmalı. İnanın, bir kasıt yoksa, fabrika ve işyerlerinde, “elektrik kontağından” çıkan yangın olmaz.
***
Bu yangın için, illa bir kısa devre şart değil, elektrik düğmesinin açılıp-kapanması anında çıkan, göremediğimiz ark, aniden yangına ve patlamaya neden olur. Kontaklar arasında çıkan şerare, bir doğa yasası. Buna, “Lenz Kanunu” derler. Mesela, eskiden çok sık kullanılan “yağlı kesiciler”, içindeki yağ, ark/şerare söndürmek içindi.
***
Bir zamanlar, banyo gibi ıslak yerlere, priz konmasına izin verilmezdi. Şimdi ise buna dikkat edilmiyor. Prizlere, çocuklar iletken bir cisim sokmalarını önlemek için belirli bir yüksekliğe yapılması zorunlu ama şimdi ise zeminden bir karış yukarı konuyor. Hiç olmasa, prizler takılan aparatlar var, bunlar kullanılırsa, isabet olur.
***
Demem o ki; beton, demir, elektrik, su, doğal gaz, asansör, yangın gibi tehlike arz eden her konuda, yapım tarihi ne oluşa olsun, ilme, fenne, yönetmelikler, akla uygun yapılan her tesisin can ve mal güvenliği için tehlike arz etmesi, mümkün değil. Mesela, hangi yönetmeliğe göre yapılırsa yapılsın, şayet gereği tam yerine getirilmişse, deprem hasarları da ölümcül olmaz, yapılar hasar görse bile.