Türkiye nerede ise 100 yıl önce verdiğimiz Kurtuluş Savaşı günlerine döndürülmek isteniyor.
Geldiğimiz nokta herkesin malumu.
Tablo net bir şekilde ortada.
Dış düşmanlar, yerli işbirlikçiler ile işin tadını epey kaçırdı.
Resmen Türkiye’de müstemleke mantığı inşa ediliyor.
Önce açalım.
Müstemleke ne anlama gelir?
Müstemleke, Arapçadan dilimize geçmiş olan bir kelimedir.
Kelimenin tam olarak karşılığı kolonyalizm, kolonicilik ve sömürgecilik şeklindedir.
Bir devletin başka bir devleti egemenliği altına alması müstemleke olarak adlandırılır.
Tarihle uzaktan yakından ilgisi olanlar bilirler.
Bir dönem mandacılar vardı.
Ekonomide ki İngiltere’nin bankerler üzerinden “İngiliz Valisi” deyiminden sonra…
Manda ve himaye ne anlama gelir?
Manda ve himaye bir arada kullanılan bir olgudur.
Kendini yönetemeyecek bir halde olan ülkenin, ülkeyi yönetmesi için bir başka ülke veya cemiyete verdiği yetkiye manda denir.
Yetki verilen devletin başka ülkeler tarafından işgale uğramasını önlemek amacıyla yönetimi/kontrolü eline almasına ise himaye denir.
ONU DİNLEMEK LAZIM!...
Evet sanırım bir kez daha onu dinlemek lazım.
Epey ara verdik sanırım.
Türkiye ile ilgili çekincelerini dile getirirken, Dünya gerçeklerini de her fırsatta dillendiren gerçek bir vatansever.
Uyarılarda bulunuyor.
Topluma tane tane anlatıyor.
Halen bazı gerçekleri görmek istemeyenler için yıllardır deyim yerinde ise “Erken Uyarı Sistemi” gibi çalışıyor.
Ancak gelinen nokta herkesi malumu.
Kimden mi bahsediyorum?
Eski İçişleri Bakanı Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan’dan.
Bugün son gelişmelere dair görüşlerini paylaşacağım sizlerle.
Hazırsanız başlıyoruz.
GÜDÜMLÜ, TUTSAK,
GÜNLÜK HESAPLAR
Siyasetin kısır tartışmalar ve günlük hesaplar ekseninden çıkamaması yeni bir siyasi anlayışın gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Bu siyasi anlayışın kilit unsuru milli kimliğin ön plana çıkarılmasıdır.
Türkiye’de unutulan, yok sayılmak istenen milli kimliği siyasetin göbeğine koymak mecburiyetindeyiz.
Etnik ayrımcılığa yol açacağı şüphesiz olan “Gönüllü Yenilgi Komisyonu”nu lağvetmek, milli güvenliğimizi ilgilendiren dış politika konularına milli pencereden karar vermek kaçınılmazdır.
Türkiye 2 partiye mahkum değildir.
Yeni siyasi oluşumlar meydana gelmelidir, gelecektir.
Bunun gereği de erken seçimdir.
Bu seçimde amasız, fakatsız, koşulsuz bir birliktelikle milli cephe iddialı bir konumda olmalıdır.
Yurt Partisi milli kimlikli siyasetin önemli bir parçası olacaktır.
@yurtpartisi yeni oluşumuyla sahaya inecek, halka gerçekleri anlatacak ve daha önemlisi halkı dinleyecektir.
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu kuşatma kırılmak zorundadır.
Bir siyasi hareket halktan kopmuşsa, halkı yok sayıyorsa fiilen bitmiş demektir.
Şu an, Türkiye’de halka inebilen, halkı bilgilendiren ve dinleyen bir parti yoktur.
Tüm partiler kendi derdine düşmüş vaziyettedir.
Ülkeyi yönetecek liyakatli kadrolar kurulabilecekken şahsi menfaatler, particilik, adamcılık gibi subjektif unsurlarla kadrolar belirlenmektedir. Devlet aklı kavramı gerçek anlamda oluşturulmalıdır.
Yurt Partisi bu ideal ile hareket etmektedir.
Güdümlü, tutsak, günlük hesaplar peşindeki siyasi zihniyetler tasfiye olacak, Türk milleti kazanacaktır.
GERÇEK GÜNDEMDEN KOPULDU…
En öneli konu başlıklarından birisi bu.
Türk halkının gerçek gündemi ile, iktidarın gündemi birbirinden çok ama çok farklı.
Arada nerede ise Uzay kadar fark var.
Bakın bu konudaki tespiti ve uyarısı ne Tantan’ın?
“Halkın gündemi ile siyasetin gündemi birbirinden tamamen kopmuş, siyaset günlük hesaplar etrafında şekillenmekte, kaybeden Türkiye olmaktadır.
Bu gidişat sürdürülebilir değildir, Türkiye iki partiye gebe değildir.
Ülkemize ve milletimize günlük hesaplarını dayatanların Türkiye’ye katacak bir değeri yoktur.
Uzun zamandır ülke meseleleri konusunda tüm kesimleri sorumluluklarını yerine getirmeleri gerektiğini hatırlatıyorum.
Ancak Türkiye’nin geldiği mevcut kutuplaşmanın, kucaklaşmaya dönüşmesi için tüm siyaset hassasiyetle hareket etmeli, yargı kararları üzerinden siyasetin dizayn edilemeyeceği unutulmamalıdır.
Türkiye’yi içinde bulunduğu sorunlar yumağından çıkarmak için elimizden geleni yapacak, @yurtpartisi’ni milletimize yeniden hatırlatacak, yurdumuza sahip çıkacağız.”
KİMLİK TARTIŞMALARI MAKSATLI…
Net konuşuyor.
Sözünü esirgemiyor.
Türkiye üzerine oynanan oyunları ve Tüarkiye kavramından, Anayasa’dan kimlik tartışmalarına dair de tavrını net şekilde ortaya koyuyor ve diyor ki Tantan;
Kimlik tartışmaları suni ve maksatlı bir gündemdir.
Türkiye’de etnik veya dini yönden bir ayrımcılık yoktur.
“Türk ırkından olmadığı” gerekçesiyle ayrımcılığa uğrayan hiçbir vatandaşımız yoktur.
Bu topraklarda farklı ırklara ve etnik kimliğe ait bireyler elbette yaşamaktadır.
Ama bu ülke Türk’ün vatanı ve yurdudur.
Kimse Türk olmadığı halde hiçbir zaman Türk’üm demeye zorlanmamıştır.
Bu ülkeyi kuran ve asırlardır ayakta tutan ana unsur Türk milletidir. Yüzyıllar içerisinde bir arada yaşadığımız diğer topluluklarla artık kopması mümkün olmayan akrabalık bağlarımız oluşmuştur.
Ana unsuru Türk olan bu vatan “Türkiyelilik” kavramıyla yıkılamayacak kadar kökleri çok derinde olan Türklük şuuruyla dimdik ayakta kalacaktır. Türklük kavramını eğip bükmeye kimsenin gücü yetmez.
Türk milleti, kendisine dayatılan kimlik tanımını kabul etmeyecek, kimliğine sahip çıkacaktır.
ABD, İNGİLTERE VE İSRAİL KISKACI
Gerçek fotoğraf bu.
İster inanın, ister inkar edin size kalmış.
Ama Türkiye’nin içinde bulunduğu önemli bir kıskaç var ve ekonomik anlamda da kötüye gidişin bu içinden çıkılmaz hale bile isteye getirilen sarmalın sebep-sonuç ilişkisini tezgahlayan bu üç ülke ve AB’de bu işin ucundan-bucağından, kıyısından-köşesinden işin içinde.
Bu konuyu netleştiriyor Tantan ve şu tespitlerde bulunuyor;
Dünya çok kutupluluğu kabul etmişken Türkiye’nin ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kıskaca alınması politik bir risk teşkil etmektedir.
Bu kıskaçtan kurtulmak için bazı adımlar atılmalıdır.
1- Mali açıdan İngiltere’nin bankerler üzerinden Türkiye üzerinden çok büyük bir faiz geliri elde ettiği ve Türkiye’nin sıcak para ihtiyacını giderdiği ancak bunun karşılığında siyasi bir bağımlılık doğduğu ne yazık ki açıktır.
Bu girdaptan çıkılamaması iktidarın elini kolunu bağlarken Türkiye’nin geleceğine de ipotek koymaktadır.
Ekonomideki İngiliz etkisinden kurtulmak ilk adım olmalıdır.
Bunun tarihte bir benzeri Kamil Paşa döneminde yaşanmış, Sultan Abdulhamit’in 2, İttihat ve Terakki’nin de 1 kez göreve getirdiği Kamil Paşa, İngilizlerden sıcak para bulmuş ama karşılığı Osmanlı’nın siyasi tutsaklığı olmuştu.
Günümüzün modern Kamil Paşaları da aynı siyasi tutsaklığa sebep olmaktadır.
Türkiye mali bağımsızlığını üretim ekonomisi üzerinden sağlamak mecburiyetindedir.
2- Türkiye, ABD’nin her isteğini kabul etmek zorunda değildir.
Suriye’deki tüm terör unsurlarının ABD tarafından eğitilip donatıldığı bir ortamda Türkiye sessiz kalamaz.
Ülkemizdeki ABD üslerinin kapatılması, radarların kapatılması, terör unsurlarının imhası gibi seçenekler değerlendirilmeli, Türkiye’ye yeni bir “millet kavramı” dayatması yapan Büyükelçi Tom Barack istenmeyen adam ilan edilmelidir.
ABD, bölgede Türkiye’ye rağmen hareket edemeyeceğini bilmeli ve kabul etmelidir.
3- İsrail’in yayılmacılığına karşı atılacak en önemli adım; Suriye’nin ve Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, Türkmen toplumunun haklarının ve emniyetlerinin temin edilmesi ve bu ülkelerin siyasi, iktisadi, askeri, sosyal ve kültürel olarak Türkiye’yle ortak bir kalkınma hamlesinin içinde olmasıdır.
Colani bulunduğu konumda her ne kadar dost gibi görünse de Türkiye’yle gerçek bir dostluk geliştirmemiştir.
Saddam rejiminde soykırıma uğrayan Iraklı Türklerin ve Suriyeli Türklerin güçlü olmaları Türkiye’nin bölgedeki en büyük amacı olmalıdır.
1926 Ankara Antlaşması’nda Musul ve Kerkük üzerinde garantörlük hakları bulunan Türkiye, bu kentlerin Misak-ı Milli sınırları içinde kalmasından ötürü haklarını yeniden gündeme getirmelidir.
Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi konjonktür bu adımları atma yetisinden yoksundur.
Çünkü siyasi zihniyetler kendi menfaatini öncelemekte, günü kurtarma peşindedir.
İçerideki derinlikten yoksun tartışmaların ülkemizi içe kapattığı ve kendini büyük olarak adlandıran devletlerin sistematik ilerleyişi karşısında giderek kötüleşen bir durum olduğu gerçeği yadsınamaz.
Bu gidişatın değişimi için yapılacak ilk iş erken seçimdir.
Türk milleti kendisini uyutan, kendisini kandıran siyasi zihniyetlerden kurtulacaktır.
Son söz mü?
Eski İçişleri Bakanı Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan’ın her paylaşımında ısrarla vurguladığı sloganı ile bitirelim.
Bu yurt bizim sahip çıkacağız!