İBRAHİM PEKBAY


GELİN BARIŞAK MI?

Merak etmeyin, biz barışığız, varsa küslük, aramızda siz olmadan da çözeriz.


Gündemimizde yeni bir konu var, tamamen gereksiz ve ortamı germek için de bire bir.

Adına “Toplumsal barış” diyorlar…

"Toplumsal barışa ihtiyaç var" diyorlar da toplumda kim kime küs? Bu soruya cevap verirken, varsa küslük, kim ya da kimler neden küs oldu?

Bu sorunun da cevabının ortaya konması gerekmez mi?

Tamam, küslük öyle kabul edilebilir bir konu değil, hele ki toplum arasında…

Ayrıca inancımıza da ters küs kalmak. Yüce Allah, 3 günden fazla küs kalmayı doğru bulmuyor. Bu konuda sadece kısa bir ayet vereceğim…

Hucurât sûresi, 10. Ayet: "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulun!" 

Bu ayetten de anlaşılacağı üzer Allah, küslüğü doğru bulmadığı gibi, küsleri barıştırmak konusunda da inananlara görev veriyor.

İki kişi arasındaki küslüğün arasına girip çözümüne ve barışmalarına neden olmak görevimiz de, benim anlamadığım bir şey var…

“Toplum” birbirine ne zaman küstü, neden küstü, kimler küstürdü, küsmeye konu nedir?

Bunların cevabını aramak gerekir.

Bir bölümünü biliyoruz…

Toplum, inançları bakımından ayrıştırıldı, birbirine yan gözle bakar oldu, bizdensin ya da bizden değilsin konumuna sokuldu.

Oysa bizler “İnananlar”, Kâfurun Suresi, 6. Ayeti bir kenara bıraktık, daha doğrusu bıraktırıldık, içimizde inançlarımızı sorgulayan bir yapı oluşturduk.

Oysa o ayet, kişilerin inançlarını sorgulamıyor, kendilerine bırakıyor…

“Senin dinin sana, benim dinim bana” ifadesi ile kimin neye inandığına karışılamayacağını ortaya koyuyor.

O zaman tekrar soralım…

Toplumsal olarak kim, kiminle neden küstü, kim küstürdü, şimdi de neden barışacak, büyük bir kitleyi kim, nasıl barıştıracak?

Ağızlarından “Toplumsal barış” lafı düşmeyenlerin, önce bu sorulara cevap vermesi gerekir.

Ve elbette biliyoruz ki, amaç o değil…

Toplum birbiri ile küs değil…

Toplum olarak barışmayı gerektirecek bir şey, küs olmadıkları için yok.

O zaman konu ne?

Elbette aptal değişiz, elbette aklımız yerinde, elbette işin nereye varacağını, sonucun nerede noktalanacağını da üç aşağı bir yukarı biliyoruz.

Ve ben, “Toplumsal barış” sözünden hiç zevk almıyor, hatta kabul bile etmiyorum…

XXX

Yönetenlere söylemek istediğim son söz şu…

Biz, varsa bir küslük, kendimiz barışırız, sorunlarımızı da çözeriz. Yeter ki siz toplumu ayrıştırmayın.

Siz, asli göreviniz olan toplumu her konuda mutlu edecek önlemleri alın.

Emekliyi, işçiyi, dar gelirliyi, küçük esnafı, memuru, atanamayan öğretmenleri, şiddet gören sağlık çalışanlarını, öldürülen kadınların katillerini bularak toplumu rahatlatın.

Hukukun üstünlüğünü, özgür ve demokratik hayatı, ifade özgürlüğünü sağlayın…

Merak etmeyin, biz barışığız, varsa küslük, aramızda siz olmadan da çözeriz.