Maliye Bakanı Mehmet Şimşek buldu, enflasyonun inmemesinin nedenini. Neymiş efendim “kuraklık ve don” imiş. Çok kolay, becerisizlikleri doğa olaylarına ciro etmek…
***
Ama Başta Tayyip Bey olmak üzere çoğu Ak Partili, Nurettin Sözen dönemini “susuzluk ve çöp yığınları” ile vurdu. Beceriksizlikle suçladı. Hala da devam ediyor.
***
Doğru, o dönem (1989-1994) yılları arasında İstanbul’da yığılan çöpler ve musluklardan akmayan sular, dünya basınına bile yansımış; CHP karşıtları, bunlarla sürekli vurmuşlardı yerel yönetimleri.
***
Bidon satışları patlamış, araç bagajları bidonlarla dolmuş, nerede bir su bulunur doldurulur; gece yarısı, bir iki saat gelen su ile küvetler de...
***
Tabii, bu durum bize hiç yabancı değildi… “46 Ruhu” da merhum İsmet Paşamızı eleştirirken; “Geldi İsmet, kesildi kısmet!” diye diye sokak sokak gezerlerdi. Örnek olarak da, karne ile satılan şeker, ekmek, çayı verirlerdi. Öğütledikleri bir çocuk ne bilsin; “Bizi ekmeksiz bıraktın!” dediğinde Paşamızın yüzüne o da “evet doğru ekmeksiz bıraktım ama babasız bırakmadım!” yanıtını vermişti. Tabii, bir de merhumu “asker kaçağı” olarak anarlardı, meydanlarda.
***
Doğru dedim… İstanbul sokakları çöp yığınları ile dolmuştu Sözen döneminde… O dönem, “sarı sendikaların” az olduğu bir dönemdi… Sendikalar, sendikaydı… Çalışanlar, grev haklarını sonuna kadar kullanırdı. Toplu sözleşme anlaşmazlığı nedeniyle, işçiler greve gitmişti. Doğal olarak, sosyal demokratların, “grev kırıcılığı” yapmaları mümkün değildi. Greve bir Anayasal hak olarak bakarlardı…
***
İster inanın isterse inanmayın… Değerli mühendis, Burhan Oğuz’un İstanbul’da, Sütlüce’de döküm fabrikası var. İşçiler greve gider. O da “grev gömleğini” giyip grevcilerle nöbet tutar…
***
Mesela anımsarım, Ankara’da su sıkıntısı nedeniyle, “çayır-çimen” kurumuştu.
***
Bu yetmiyormuş gibi, bir de “İSKİ skandalı” patlak verdi… İSKİ’ye usulsüz kimyasal alınmış. Hatırladınız mı? Rahmetli, “CHP’nin siyasi ırgadı” Mustafa Topaloğlu, bir hafta önce haber vermişti bize, İSKİ’de büyük bir skandal patlayacağını. İnanmamıştık ama öyle oldu.
***
Günümüzde, bir bakan, bakanlığına, kimyasal satıyor ama kimse tınmıyor… Bu ülke çok garip bir ülke…
Netice de, Sosyal Demokrat Belediyeler, 1994 yerel seçimlerini kaybetmiş; “Milli Görüşçüler” iktidar olmuştu… İstanbul’da da, “kıl payı” bir oyla, Tayyip Bey seçilmişti. Artık, çeyrek asır, “Milli Görüşçülerin” ve “Milli Görüş gömleğini çıkartanların” aşağı yukarı tüm belediyelerde egemenliği sürmüştü…
***
Bu tılsımı Ankara’da Mansur Yavaş ile İstanbul’da Ekrem İmamoğlu bozmuştu. Hemen şunu dediler; “Bunlar belediyecilikten ne anlar… Kısa zamanda havlu atarlar!” Fakat öyle olmadı… Tüm mali kıskaca, soruşturma üzerine soruşturmaya, engellere rağmen çok başarılı oldular.
***
Akabinde ve detayında, bu başarı, halk nezdinde yansıma buldu ve takip eden seçimleri, silip süpürdüler. Bu başarılar, “İmamoğlu” denilen, Beylikdüzü Başkanlığından gelen bir adamı fenomen hale getirdi… Genç bir lider önümüze geldi. Mansur Başkan da öyle… Başarılar, İmamoğlu, Cumhurbaşkanı adayı olarak önümüze çıkarttı. Sonrası bilinen hikaye… Ben Sözen dönemine geri döneceğim.
***
İşte 1989’dan sonra, “Geldi İsmet kesildi kısmet!” hatıra geldi; “susuzluk” ve “çöp” devreye girdi. Oysa, Sözen’in belediyeyi kazandığı yıl, İstanbul'un yağış açısından “en kurak” yılı,1989… Hatırlarım; yağışın az olması nedeniyle su sıkıntısının yaşanmış, tankerle su taşınmış ve “yağmur bombası” atılmasının gündeme gelmişti. Tam toparlanacaklardı, ikinci kuraklık 1993’te geldi…
***
Neymiş efendim; enflasyonun nedeni, “kuraklık ve donmuş”. Bakan Şimşek böyle diyor. Kabahati, doğa olaylarının üzerine atıyor. Bakalım, kaç kişi bu analizi, tabiri amiyane ile “yiyecek”…
***
Beklenmedik olaylar elbette olur, Sözen döneminde ki gibi… Ama “risk yönetimi!” diye de bir kavram var… Bu da ülkeleri, firmaları, belediyeleri ve hatta aileleri yönetenlerin “nitelik dokusu” ile ehven atlatılabilir.
***
Siz; deprem için toplanan paraların nereye harcandığı, sorusu ile muhatap olduğunuz da, “duble yollara harcadık!” yanıtını verirseniz; “Yandı gülüm keten helva!”
***
Peki, 19 Mart operasyonu sonucunda, Merkez Bankasının piyasaya sürdüğü milyarlarla ifade edilen doları da “don ve kuraklığın” yanına ekleseniz ya! Marifet, “iyi bir risk yönetimine” hazır olabilmekte… Vallahi, büyük eğitimci, Maarif Nazırı Emrullah Efendi’nin dediği gibi; “Mektepler olmasa, maarifi çok güzel idare eder”, herkes…
***
Balık hafızalı topluma, yakın geçmişten bazı şeyler hatırlatmak istedim. Başka amacım yok efendim. Söz veriyorum ne milletvekilliğine, ne maliye bakanlığına ve ne de Cumhurbaşkanlığı adayım. Ama bildiklerimi de sizlere aktarma gibi bir sorumluluğum var; onun bilincindeyim.