KADİR DAYIOĞLU


FEYEZAN!..

Feyezân Farsça bir sözcük ; Suyun coşması, bolluk, bereket gibi anlamlara geliyor. Biliyorsunuz, birkaç yıl önce, ağustos sonlarında, Tekir’den gelen Hisarcık deresinden akan feyezanın, önüne geleni, nasıl sürükleyip götürdüğünü gördüm; ayrıca: buralarla ilgili hikayeleri çocukluğumuzda sürekli dinledik...


Bilindiği gibi feyezân Farsça bir sözcük ; Suyun coşması, bolluk, bereket gibi anlamlara geliyor. Bu nedenle “fezeyân” su mühendisliğinin önemli kavramlarından birisidir. 

***

Baharın ucu gözüktü, cemreler çoktan düştü. Mart dokuzu ve dokuzun dokuzu geçti. Acele edip, havanın ısınmaya başladığına “kanan” ağaçlar çiçek açtı ve arkasından gelen kar ve soğuk, “kavurdu!” Sanırım, bu yıl da kayısı, badem erik yok… Kısmet “bir başka bahare kaldı!” 

***

Artık, dağlardaki karlar eriyecek... Sel olup ovalara inecek... Bazen, “feyezân” olarak karşımıza çıkacak... Hal böyle olunca kimse doğanın o muhteşem gücüne karşı koymaya kalkmasın... Hem yenemezsiniz de doğaya hükmedemezsiniz... Doğa ile dost olun... Onunla barışık olun... Onun dilinden anlayın... Onun davranışlarını iyi hesap edin... Rahat etmek istiyorsanız...

***

Ormanları yok ettik... Meraları da... Yüzyıllar boyunca oluşan doğal su yollarını iskana açtık... Bir anlamda önlerine setler çektik... Doğal yapıyı bozduk.. Velhasıl velkelam, doğayı elimizle katlettik... Şimdi de doğa bizden, doğal olarak, intikam alıyor! Hem de korkunç...

***

Yıllar öncesi; Bartın da... Osmaniye de… İskenderun da... İçel de… Tarsus da… Antalya da…  Görülen ve görülecek olan sellerin nedeni budur...

***

Her yıl bahara girerken yazarım... Bu yıl da yazmak nasip oldu... Unutmayın; Popülizm yani halk dalkavukluğu siyasette egemen olunca doğanın yağmalanması da tahribi de kaçınılmazdır... Toprak yağma kültürünün egemen olduğu yerlerinde bu tür doğal felaketlerle karşılaşılması da çok doğaldır.

***

Uyarı görevimi yapmaya devam edeceğim... Sürekli sormaya da… Kayseri’yi güneyden çeviren, yeni sanayi üzerinden Sarımsaklı’ya kavuşan “taşkın önleme kanalları” ne durumda? 

***

Sakar üzerinden gelen ve Organize Sanayi’den geçip Karasu’ya karışan bir deremiz var... Umarım önü açıktır...  Yoksa OSB’yi sel götürür...

***

Yine bu bölgede bulunan, Hacılar önünden inip, Eğribucak, Hürriyet ve Aydınlıkevler’de son bulan su yolu ne alemde?

***

Yetkililer, biliyor mu? Bilmem... Bir başka deremiz de, Polis Evi’nin yanından akan, Gediris Bağları üzerinden “taşkın kanallarına “ bağlanan “Çakmakmağın” deresi de hatırı sayılır su yollarından... 

***

Bir de bunlara, Hisarcık’tan inen, Çaybağları’ndan geçen, Erciyes Üniversitesi derken, Kayseri merkezinden (Radison Oteli dibi) geçip Sarımsaklı’da sonlanan Deliçayı ilave edin. Sonra, bunun yatağını DSİ bir kuşakla, şehrin doğu girişine aldı. Doğugarajı üzerinden Sarımsaklı’ya ulaşır... 

***

DSİ’in açtığı bu kanal toprak ve “trapez (ikizkenar yamuk) kesitte. Şimdi Büyükşehir, beton, dikdörtgen kesite çevirdi. Kazanılan alan yol oldu. Tabii, toprak kazanmak amacıyla yapılan kesit değişikliği de akış açısından “sorunlu”. Benden haber vermesi… 

***

Güney-kuzey; doğu-batı yönünde akan tüm bu dereler, sanıldığı gibi körelmiş değil, aktif dereler; erbabınca bilinir!.. Umulmadık bir anada coşar... Bu nedenle önlerinin sürekli açık olması, gerekir...

***

Unutmayın, seller, Kayseri’ye de mutlaka uğrayacak... Yine unutmayın, Kayseri merkezi, “sel yatağı” üzerinde. Bundan hiç kuşkunuz olmasın... Bu bir kehanet; “Gavs Hazretleri dur!” dediği zaman da duracak türden değil… Deprem gibi, fırtına/rüzgar gibi.

***

Bu nedenle; “Doğal Suyollarının” mutlaka masaya yatırılması ve sürekli açık tutulması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak isterim... Zira; yukarıda saymaya çalıştığım su yollarından ne tür suyun geldiğini gören nesildenim... 

***

Biliyorsunuz, birkaç yıl önce, ağustos sonlarında, Tekir’den gelen Hisarcık deresinden akan feyezanın, önüne geleni, nasıl sürükleyip götürdüğünü gördüm; ayrıca: buralarla ilgili hikayeleri çocukluğumuzda sürekli dinledik...