KADİR DAYIOĞLU


FAKİR FUKARA

CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel yarın şehrimizde… Sağlığım elverirse, mutlaka giderim. Eşim de gitmek istiyordu ama uzun müddet ayakta duramadığından evde izlemeyi tercih edecek, TV’den…


CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel yarın şehrimizde… Sağlığım elverirse, mutlaka giderim. Eşim de gitmek istiyordu ama uzun müddet ayakta duramadığından evde izlemeyi tercih edecek, TV’den… 

**

Yıllardır, meydanların havasını koklarım, gidişat hakkında bilgi verir, meydanlar. Kayseri gibi AK Parti ve MHP’nin kalesinde bakalım mitingin havası nasıl geçecek? On-on beş bin kişilik bir kalabalık, Kayseri için önemli bir gösterge… Hele hele bunun üstü, “kaymaklı kadayıf!” Göreceğiz… O nedenle, yerinde görmek isterim. Bakalım, kısmet olacak mı?

**

Tabii, asgari ücret, emekli maaşları, hiç gündemden düşmüyor. Emekli maaşı asgari ücretin altında kaldı. Çok az bir kesimin ki, üstünde… Neredeyse, asgari ücret genel ücret haline geldi. Bu da çok normaldi. Zira, tam dokuz yıl önce “tulumbada su kalmadığı!” söylenmişti. Bir türlü su gelmedi, geleceğe de pek benzemiyor. 

**

Türkiye’de sosyal yardım alan hane sayısı son yıllarda giderek artıyor. Bu sayı 2024’te 4,5 milyona dayandı. Bu ise, 16-17 milyona yakın kişi demek… Resmi verilere göre Türkiye’de 6 haneden biri sosyal yardım alıyor. İlgili Bakanlık verileri dışındaki “ekonomik transferleri” bilmiyoruz. Adeta, yoksulluk kaldırılmıyor, yönetiliyor. 

**

Fakir-fukarayı sorun etmeyen tek bir politikacı görmedim. Ama nedense, iktidar olunca unuturlar, bir sonraki sandığa kadar. Sandık tekrar ufukta gözükmeye başlayınca, yine “fakir-fukara” gündeme gelecek. Politikacı da; “sizden biri!” şarkısını söylemeye başlayacak. 

**

“Fakir fukarayı, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumayan, bunları gece gündüz düşünmeyen bir Türk büyüğüne rastladınız mı?” Biz de bu sözden mülhem çok yazmıştık bu köşede… Fakir fukara goygoyculuğu; fakir fukara dalkavukluğu devam ettiği sürece de çok yazacağız; çok tekrarlayacağız…

**

Düşünebiliyor musunuz; elektriği, suyu olmayan evlere buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi dağıtılıyor, hem de bir seçim öncesi... Ama bunun seçimlerle bir ilgisi yok diyor büyüklerimiz... Yersen tabi!.. Bunu eleştirenlere de yafta hazır; “Sen, fakir-fukara düşmanı mısın?” Evet. Bu anlamda ben, fakir fukara düşmanıyım ama unutmayın fakir fukarayı bu halde tutanlar asıl düşman olanlar... Ah fakir-fukara, bunun bir farkına varabilse, “al yardımını çal başına!” diyebilse...

**

Aklımın yettiğinden beri, hep fakir-fukara, tüyü bitmedik yetimin hakkı ile ilgili palavraları dinlemekle geçti... 

**

Soru şu: “Bütün Türk Büyükleri fakir, fukara, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak için hizmete talip olur. Milletvekili seçilir, bakan olur, başbakan olur (...) Amma velâkin bu fakir, fukaranın, tüyü bitmemiş yetimin başları da dertten bir türlü kurtulamaz. (...) Ülkenin başına hep fakir fukarayı, bazen de orta direği kollayan idareciler geldi. Nedense fakirler fakirlikten, fukaralar fukaralıktan, ortadakiler de bağlandıkları direkten bir türlü kurtulamadı!” Neden acaba?

**

“Bu tersliği görenler, (ekonomik) inanç sistemlerini sorgulamak yerine, ’tedbirin, yasağın veya dayağın dozu az geldi’ diye düşündüler. (...) Büyük Türk Büyükleri ise; halkı ve ekonomiyi, ‘tedbir ile, tekdir ile, tekdir ile uslanmayanı da dayak ile’ yönetmek” istediler.

**

Halkın büyük bir kısmı da bunlardan hiç geri kalmadı. Kahve köşesinde “aznif yazarken”, okey oynarken bu tersliklere, bol bol çözüm ürettiler. “Çıkarırsın bir kanun. Sallarsın üçünü beşini köşe başında... O zaman siz bakın, ortalık nasıl süt liman, millet de nasıl adam oluyor... Anadın mı, abicim?”

**

“Fiyatlar başı boş bırakılır mı? Kasaba, fırıncıya, manava, bakkala, çakkala diyeceksin ki; Arkadaş bu malları şu fiyata satacaksınız. Satmazsan, ölümlerden ölüm beğen! Bu taktirde bakın siz fiyatların düştüğüne. Marketler Allah’ın günü fiyat artırıyor. İbret-i âlem için sahiplerine çek bir meydan dayağı, salla bir ikisini meydanda, bak ortalık nasıl süt liman oluyor!”

**

“Biz, sabah akşam sadece ve sadece fakiri, fukarayı, tüyü bitmemiş yetimin hakkını düşünen büyüklere, yazarlara ve çizerlere sahibiz. Ama nedense uygulanan ekonomik ve sosyal politikalar halkı acıtan politikalar oluyor. Ve kazığı da sürekli bunlar yiyor.” Neden acaba? Bu işte bir terslik yok mu?

**

Evet. Bu ülkeyi yönetenler ve yönetime talip olanlar, fakir-fukaranın hakkını koruduğunu zannedenler, ekonomi denilen bir bilimin olduğundan artık haberdar olmalılar... “Naslarla”, narhlarla, baskılarla, fiyat ayarlamalarıyla, emir ve komutayla ekonominin düzlüğe çıkamayacağını; yardımlarla, hayr ve hasenatla bir yere varılamayacağını sonuçta fakır fukaranın yüzünün gülmeyeceğini, tüyü bitmemiş yetimin hakkının korunamayacağını artık, bilmeliler.