KADİR DAYIOĞLU


EYYAMI BAHUR ve MUHARREM AYI

Cümlemizin Muharremi’ni tebrik ediyorum… Muharrem orucunun hayırlara vesile olmasını diliyorum… Bu ay aynı zamanda “Aşure ayı”… Ağız tadı ile aşurelerinizi yiyin, cümle geçmişimizin “canına” gönderin.


Bu sene yaz gecikti… Geldi-geliyor derken, birden bire geldi… Sıcaklar bastırdı… İnanın temmuzda bazı sabahlar kalorifer yaktık Hisarcık’ta… Yine inanın, yerli kayısılara henüz “masile” bile dönmedi; rahatlıkla “çağla” diyebilirsiniz… Oysa, bugünlerde, bizim burada iyice yarılırdı kayısılar…

***

Bunda da bir “hikmet var!” herhalde… Öyle ya, “hikmetinden sual olunmazmış!” Mevsimler bir miktar kayıyor olmasın?  Olsun; yaratanın “nârı da hoş, nuru da hoş!”. Mahlukat, insan da dahil nelere katlanmıyor ki? Benim için “77. yaz”Hisacık’a da 43 yazdır göçeriz… Bu kadar yıla katlandık, kalana da katlanırız.

***

Daha önceleri “Reyhan Bucağı”ndaki bağımıza göçerdik… Gürle de ise, altı yıla yakın “gabalcı”lık yaptık… Yani, gözümüzü bu yörede açtık. Dile kolay, ömür, su gibi akıp gidiyor… Günler nasıl geçti gitti, farkında bile olmadık. Tabii, dostlar da birer birer göçüp gidiyor… Ne diyelim; “hepimizin hüsnü hatimesi için!”, diyelim.

***

Önce eyyam ve bahur sözcüklerin anlamını verelim: Eyyâm, Arapça ‘günler’ demek. Tekil hali ‘yevm’dir. Yevmiye de buradan gelir, yani günlük verilen ücret. Bahur kelimesinin aslı ise‘bâhûr’dur. İki ses de uzun okunur. Fakat bu şeklini bilen ve telaffuz eden kalmadı. Bâhûr, aşırı sıcak manasına gelir.” (https://muhtesemsozler.com/eyyam-i-bahur-sozleri/)

***

Sözcük “galat” haline geldi. Biz de “bahur” dedik. Biliyorsunuz; “galat-ı meşhur lugat-ı fasihten evlâdır”  yani “yanlış olduğu halde dille bütünleşmiş deyim, kelime vs. düzeltilmesinin çok da gerekli olmadığını” anlatan Osmanlıca bir deyim var. Biz de buna uyduk.

***

Buna “sarı sıcak” da deniyor…Afrika sıcakları olarak da tanımlanıyor… Temmuz sonu, ağustosun ilk haftasına denk geliyor. Buna, “zemherinin çat ayazının yamacı” da derler… Ya da “zemherinin çat ayazı”için “yanarın yamacı” dendiği gibi…

***

Türkiye dünden itibaren yazın en sıcak günleri yaşamaya başladı. Hava sıcaklıklarının yer yer 40 derecenin üzerine çıkacağını söyleyen yetkililer, vatandaşları "eyyam-ı bahur"un etkisi altındaki sıcak günlerde dikkatli ve tedbirli olmaları konusunda uyardılar. Hele hele kalp-damar rahatsızlığı olanlar ve yaşlılar çok dikkatli olmalıymış bugünlerde.

***

Türkiye geneli bugünden itibaren yaz aylarının en sıcak günlerini yaşayacak. Hava sıcaklıklarının yer yer 40 derecelere çıkması bazı bölgelerde de 40 derecenin zerinde seyredebileceği söyleniyor. Yani, bazı yerlerde, asfalt üzerinde yumurta pişirilebilecek. Haliyle eriyen asfalt, sürücüler için bir kayma riski oluşturabilecek.

***

Konunun uzmanları tarafından yapılan uyarılarda vatandaşların sıcak günlerin gelmesiyle birlikte Meteoroloji'den gelen uyarıları dikkate almaları gerektiğini ve özellikle güneşten gelen ışınların en dik olarak yansıdığı ifade edildi.

***

Vatandaşları açık renkli ve bol giysiler giymelerinin kendilerini güneş ışınlarından koruyabileceğini dile getiren uzmanlar, bol su tüketilmesi, güneş altındaki yorucu faaliyetlerini de bir süre ertelemesini istediler.

***

“Eyyamı bahur”, bu yıl Muharrem ayına denk geldi. Hicri takvimin ilk ayı. Aşure günü ise Muharrem’in onuncu günü. Yine, bu ayda, farklı görüşlere göre farklı sayıda da olsa, Muharrem Orucu da bu ay da tutulur."Şehrullahi'l-Muharrem" olarak bilinen yani "Allah'ın ayı Muharrem" İlahi bereket ve feyzin, bolluğun ayıdır.

***

Bu ay aynı zamanda Alevilerin matem ayı olarak bilinir. Bütün Aleviler için yas ayıdır. Aleviler, Muharrem ayında kimi yerlerde 10, kimi yerlerde de 12 gün oruç tutarlar. 10 Ekim 680'de Kerbela'da Yezit tarafından öldürülen İmam Hüseyin ve 71 ya da 73 kişi için tutulan oruç aslında bir yas ibadetidir ve İmam Hüseyin şahsında bütün mazlumlara adanır.(https://www.ensonhaber.com/yasam/alevilerde-muharrem-orucu-nedir-nasil-tutulur-2012-11-22)

***

Muharrem, “haram” ile aynı kökten… Bu aya, dört  “haram ay”dan birisi… Bu aylarda; “düşman ile savaşmak” bile yasaklanmış. Ama bizim “yobaz”, Ankara’da, Alevi canlara ait mekanları tahrip etti, Cumartesi günü… İktidarın görevi, bu kişinin kim olduğunu, gizlemeden, kamuoyuna açıklamak. Yoksa,“bir meczubun” üstüne mi yıkılacak? Göreceğiz…  O nedenle, “Canlar”dan ricamız; asla tahrik olmamaları.

***

Tabii, Diyanetin tepkisini de merak ediyorum. Unutmasınlar, kabul etmeseler de saldırıya uğrayan mekanlar birer ibadethane… Her mabet gibi orası da kutsal!..

***

Sıkı durun, kapatmamak üzere bir parantez açacağım. Dostlar, unutmayın, Aleviler, Türk kültürünün, Türkçe’nin günümüze kadar gelmesinde çok önemli rol oynadı… Bir “portör” görevi yaptılar. İyi ki de varlarmış. Onlara çok şey borçluyuz…

 

Yine unutmayın Mevlana Cemalettin Rumi, Hacı Bektaş Veli, Hacı Bayram Veli, Şeyh Şabani Veli, Ahmet Hamiş Efendi, Şemsettin Sivasi, Hayrettin Tokadi, Seyit Burhanettin, Tacettin Veli, İbrahim Tennuri, Ahmet er Rufai, Yunus, Fuzuli, Pir Sultan, Abdal Musa, Sarı Saltuk, Aşık Veysel; Halveti, Kadiri, Rufai, Cerrahi vd. büyükleri birer “Alevi” ya da “Ehli Beyt muhibbi”.  Bunların bağlıları da…

***

Tabii, “gelenek” ya da “Emevi İslam öğretisi” bunlara sıcak bakmaz, çoğu zaman “tekfir” eder bunları… Bunların günümüz temsilcilerinin, Allah korusun ne yapacaklarını bilemezsiniz… Dinin “heterodoks” yanı bilinmeden, 14 asırdır süren kavganın nedenini de anlayamazsınız.

***

Aralarında sorunlu, hatta kavgalı “Dört hak mezhep”mottosu üzerine inancı temellendirenler, farklı yorumları olsa da “eline, beline, diline sahip ol!”, öğretisinin temsilcilerini kabullenmeleri çok zor. Ahlakı; “apış arası ve kıl”da arayanların anlamaları mümkün değil bunları.

***

Cümlemizin Muharremi’ni tebrik ediyorum… Muharrem orucunun hayırlara vesile olmasını diliyorum… Bu ay aynı zamanda “Aşure ayı”… Ağız tadı ile aşurelerinizi yiyin, cümle geçmişimizin “canına” gönderin.