KADİR DAYIOĞLU

Tarih: 08.10.2023 11:17

EŞREF VE BİR FIKRA (TEKRAR)

Facebook Twitter Linked-in

Eşrefi kaç kişi tanır? Bilemem… Heccav, bürokrat… Lafını hiç çekmez… Yeri geldi mi, kim olursa olsun“lafı gediğine” kor… KaymakamolurKırkağaç’a…  Kaymakamlık binası içler acısı. Durumu,Dâhiliye Nezareti’ne iletir bir yazı ile. Para ister… Onlar da bir liste…Eşref, kestirmeden;“Binanın muhtelif yerleri akıyor” diye cevap yazar.Bunun üzerine tekrar bir yazı gelir: “Binanın nereleri akıyor, ayrı ayrı yazınız...”Cevap kestirmeden: “Vallahi binanın musluklarından başka her yeri akıyor...”

***

İnsanlardan çok yılan ozanımız vasiyetinde şunu demiş:“Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için/Gelmesin, reddeylerim billahi öz kardeşimi/ Gözlerim ebnâ-yı âdemden o kadar yıldı ki/İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı...

***

Demiş demesine ama korktuğu başına gelmiş; çalmışlar mezar taşını… Biliyorsunuz, ebnâ-yı âdem; insanoğlu anlamına geliyor.

***

“Sultan Hamit”istibdadını yaşamış…2. Meşrutiyeti görmüş… İttihatçıları da… “Yaşasın Hürriyet!” diye bağıranlara için düştüğü; “Vakt-i, istibdatta söz söylemek memnu idi/ Ağlatırdı ağzını açsan hükümet ananı/ Devr-i hürriyetdeyiz şimdi, değişti kaide/ Söyletirler evvela, sonra ağlatırlar ananı!” dizelerini pek duyanımız yok sanırım.

***

Aslında, son “ağlatırlar” sözcüğü yerinde müstehcen bir sözcük var ama “benim anamı da ağlatırlar” diye yumuşattım. Öyle ya; devir “yumuşak olma” devri…

***

Dedik!..Eşref Kırkağaç kaymakamı. TebadanAhmet Efendi bir kenef yaptırmak istermeydana.Kadı ise Ahmet efendiyi oyalar, izin “ilamını” bekletir... Aylar geçer, hâlâ izin yok…Ne yapsın, sonunda dayanamaz elinde dilekçesi, en büyük mülki amir Eşref'in kapısına dayanır. Kadıyı şikayeteder, yardım ister. Eşrefdinler, dinler, düşünür, taşınır…Sonunda “dön arkanı!” der; yapıştırır dilekçeyi sırtına; yazar altına, basar imzayı, vurur mührü:


"Herkesin bu kârhâne-i âlemde bir davası var/KırkağaçlıAhmet efendinin de bir kenef davası/ Ta, mayısta vaz-ı imza et bunun ilamına/Çünkü böyle bok işin anhası var, minhası var.."

***

Sözü Eşref ile açtık, merhum ustamız Çetin Altan’dan aşırdığım bir fıkra ile noktalayalım. İkisini de rahmetle anıyorum…Adamın biri, kentin gürültüsünden patırtısından, siyasilerin ağız dalaşından, hele hele trafik karmaşasından usanıp, tepemsi bir yere yaptırdığı villasına çekilmiş.Yağmurun bardaktan boşalırcasına yağdığı bir gece, kapısı çalmış.

- “Bu saatte de kim gele ki!..”

Diye diye aşağıya inip açmış kapıyı.

***

Kapının önünde yağmurdan sırılsıklam olmuş genç ve güzelsarışınbir kadın duruyor.

- “Arabamın benzini bitti; benzin istasyonu da epey uzak… Birkaç kez telefon ettim, telefonu 

açmıyorlar… Bu gece sizde kalabilir miyim, bir Tanrı misafiri olarak?”

***

- “Elbet buyurun, başımın üstünde yeriniz var”,diyor ve kenara çekiliyor kadının içeri girmesi için. Sonra da soruyor:

- “Açsanız, sofra hazırlayayım.”

- “Hayır, tokum, buralara sapmadan önce bir kumpir alıp yedim. Çok yorgunum sadece, hemen 

yatmak istiyorum.”

***

Adam kadına, kendi yatak odasının karşısındaki odayı gösterip, kapıyı açıyor:

- “Her şey çok temizdir, daha hiç kimse yatmadı burada. Hadi iyi geceler, ben de yatacağım hemen.”
***

Pijamasını giyip yatağa giren adam, tam dalacağı sırada; kapı vuruluyor, kadın:

- “Çok korkuyorum, odanızda kalabilir miyim?”

Bizim kibar ev sahibi, uykulu gözlerle karyoladan iniyor ve kapıyı açarak:

- “Girin”, diyor; “ben divanda yatarım, siz yatağa girin.”

Üstündeki şeffaf geceliğiyle, göz şaşırtan genç ve güzel sarışın kadın:

- “Hayır, diyor; ben divanda yatarım, siz yatağınızın sıcaklığını bozmayın.”

***

Bir yatak odası... Divanda tiril tiril genç ve güzel sarışın bir kadın... Karyolada gözlerini tavana dikmiş bir erkek... Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağan yağmur...Aradan geçer 10 dakika, bir çeyrek…Kadın:

- “Çok üşüdüm, diyor; yanınızda yatabilir miyim?”

***

Adam hızını alamamış, alınan zevkin küçük iniltileri çıkarırken, kadın bir kahkaha atıyor:

- “Ben iblisim”diyor;“seni kandırdım…”

Bir kahkaha da adam atıyor:

- “Becermediğim bir iblis kalmıştı; sayende, o da oldu.”

***

Bundan mülhem; vallahi, öpülmedik bir kulağımızın arkası kalmıştı. O da oldu!..

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —