KADİR DAYIOĞLU


ESAD BEDELİNİ ÖDÜYOR!

Orta Doğu’da çok karıştı… Bizde de kafalar… Her kafadan bir ses çıkıyor. Tabii, liderlerin kafası karışık, “teflon tava” rolü oynuyor. Hal böyle olunca, haliyle ahali de bunlara, bakıp duruyor, “bunlar ne söylüyorlar!”, diye.


Orta Doğu’da çok karıştı… Bizde de kafalar… Her kafadan bir ses çıkıyor. Tabii, liderlerin kafası karışık, “teflon tava” rolü oynuyor. Hal böyle olunca, haliyle ahali de bunlara, bakıp duruyor, “bunlar ne söylüyorlar!”, diye. 

***

Ahmet Davutoğlu; "Esad, küstahça, Sayın Erdoğan'ın çağrılarına, cevaplar verdi. Şimdi bu küstah cevapların bir anlamda bedelini ödüyor", demiş Cüneyt Özdemir ile yaptığı bir söyleşide.

***

Mesela, çağrılarından birisine şöyle yanıt vermiş Esat; “… Önce topraklarımızdan çekilin!”Yine “Davutların Ahmet”, sığınmacılar konusunda şunu demişti,sığınmacıların Türkiye'de kalması için 3 milyar euro karşılığı yapılan anlaşma hakkında: "Ben anlaşmadan önce 'Paraya da gerek yok' demiştim."

***

Dostlar, ömrü hayatımda çok selamlara, çok göz kırpmalara tanık oldum ama böylesini hiç görmedim.Başka bir şey demeye dilim varmıyor!

***

Ahmet Hoca, tekrar eski partine dönmek istiyorsan, bunlara gerek yok. Tayyip Beyin, “afskalası” çok geniş. Kimleri almadı ki, partisine. Numan Kurtulmuşları, Süleyman Soyluları… 

***

Hatta CHP’nin listelerinden seçime girip Meclise giren on arkadaşımızı da yanınıza alıp; “Söylediğim sözlerden, yaptığım eylemlerden nâdim oldum!”, dersiniz olur biter. İnanın, böyle olacak. Göreceksiniz. 

***

Ne demiş merhum Ziya Paşa; “En ummadığın keşf eder esrâr-ı derûnun, / Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın”.

***

Anlamı şöyleymiş: “En ummadığın senin içyüzünü keşfeder, / Sen herkesi kör, halkı sersem mi sanıyorsun?”

***

Evet… Esat, şüphesiz bedel ödüyor. Peki biz? Sanki,bir koyup üç aldık!

***

Dostlar, hatırlar mısınız, bilmem… O yıllarda, Davutoğlu için şunu söylemiştim; “Tuğla kalınlığında ‘Stratejik Derinlikler’yazacağınıza, Falih Rıfkı’nın ‘Zeytindağı’nı okusanız daha iyi olurmuş!”

***

O zaman, bu kitabı, Büyükşehir dağıtıyordu. Kaç tane dağıttılar bilemem. Yusuf Yerli, bir tane de bana vermişti. Okudum, inanın, okuma özürlü olduğumdan bir şey anlayamadım. Ama aklımda kalan şu oldu; Enver Paşa merhumun, İslam birliği ağırlıklı, günümüzde ki versiyonu! Neo Osmanlıcı

***

Nerde Mutafa Kemal Atatürk, nerde Davutoğlu gibi, “Marmaratörler!”. “Marmaratör” sözcüğünün ne anlama geldiğini bizim nesil ve Davutoğlu çok iyi bilir. Atatürk, bastığı yeri çok iyi bilen adamdı. Bizim “Marmaratörler” ise, Kaf Dağı’nda gezerlerdi, tıpkı merhum Enver Paşa gibi…

***

Yine bunlar, Rahmetli Fethi Abi’nin (Gemuhluoğlu), yetmişlerde söylediği şu sözünü dinleselerdi bu belalar başımıza gelmezdi; “Anadolu Beylerbeyliği tehlikede, sakın Rumeli’nin, Kafkasların, Orta Doğu’nun fethine kalkmayın!”. Aklımda, mealen böyle kalmış. 

***

Emevi Camii’nde namazı kılacağız derken, dört milyona yakın Suriyeli sığınmacı, soluğu ülkemizde aldı. Onlar, bizim ülkemizde namaz kılmaya başladı. 

***

Biliyorsunuz, namaz hikayesi de şöyleydi. Bir anımsayalım; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakan olduğu dönemde (5 Eylül 2012) muhalefetin Suriye politikalarına yönelik eleştirilerine cevap verirken;

"İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camii’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz" sözlerini etmişti.

***

Evet, Zeytindağı’nı, yine Falih Rıfkı’nın,Atatürk’ün Vahdettin ile ilgi görüşlerini anlatan “Vahdettin” kitabını da okumak lazım… Tarih bilselerdi, bu tuzağa düşmezlerdi.

***

Bizim “ecmainin”, temel tezlerinden birisi, “Mustafa Kemal, ordusunu yalnız bıraktı. Filistin’i terk etti. Haliyle Filistin yerle bir oldu!”, falan. O nedenle, Filistin’in bu hale gelmesinin müsebbibi o dur. Haindir…

***

Oysa, bu kitapları okursanız şunu göreceksiniz. Atatürk, Vahdettin tarafından, ismi olan fakat kendisi olmayan, darmadağınık,7. Ordu’ya komutan olarak atanıyor, ikinci kez. Tabii, Talat ve Enver Paşa’nın, öç almak için kışkırtması üzerine. İtiraz ediyor fakat, ortada Sultan’ın iradesi var. 

***

Zaten adı, “Çarşı!” gibi her şeye karşı çıkmış, Almanların ve üst düzey komutanların gözünde, “isyancı!” İstanbul’dan uzaklaşmasını istiyorlar.Ceddi gibi Vahdeddin’in de önemli amacı, İstanbul ahalisinin aç kalmaması. Oysa Mustafa Kemal’in derdi, Anadolu…

***

Neyse oraya var, tahmini doğru çıkıyor. Perişan, darmadağınık bir ordu… Ordudan kalan ne varsa, Halep’e çekmek istiyor. Çekmek isterken de endişesi, gerekçesi şu; Anadolu’nun geleceği tehlike de, hiç olmazsa, “İngilizleri ve Arap isyancıları”, Halep hattında tutabilmek…

***

Mesela, benzeri bir çekilmeyi, Balkan savaşlarında yapabilseydik, bu kadar zayiat vermez, bu nedenle Batı Trakya ve Selanik ülkemiz toprakları olarak kalabilirdi. Düşük rütbeli olmasına rağmen Mustafa Kemal, buna da ikna edemedi… “Çekelim orduyu” dedi… Aslında Halep, Musul hattı, bizim Misakı Milli hattı… Şimdi, sekiz on kilometre, kısmı de olsa Suriye’ye girdik, diye davul-zurna çalıyor, mehter gösterileri yapıyoruz.