Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın gündeme ilişkin açıklamaları ile devam ediyoruz.
NASIL BİR TÜRKİYE’DE YAŞARIZ?
Evet, Türkiye tehlike de hem de hiç olmadığı kadar tehlike de.
Bir an için Öcalan ve PKK’nın isteklerinin kabul edildiğini düşünelim.
Nasıl bir Türkiye’de yaşarız?
Türkiye’nin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde 22 il özerk veya federe Kürdistan olur.
Türkiye, Yugoslavya, Çekoslovakya, Irak gibi siyasi ve idari parçalanmış bölgelere ayrılır.
Türkiye, Lübnan gibi siyasette, bürokraside etnik kotaların oluşturduğu bir ülke olur.
Türkiye, Irak gibi devlet görevlerinin etnisite ve mezheplere göre paylaşıldığı bir ülkeye dönüşür.
SİYONİZM’İN HİZMETKARLIĞI
Diyor ki Özdağ, “Siyonizm’in hizmetkarlığı ancak bu kadar açık ifade edilebilir.”
Daha ne demesi gerekiyor bilmiyorum?
Açıyor söyleminin satır aralarını;
“PKK ve DEM’in ve onların arkasındaki emperyalist güçlerin amaçları Türk milletinin barışa ulaşması, Kürtlerin, Zazaların mutluluğu değildir.
Emperyalistlerin amacı bizim kanımız ve gözyaşlarımız üzerinden Ortadoğu’da su kaynaklarını elinde tutan zayıf bir Kürdistan oluşturup, bu Kürdistan’ı İsrail’in müttefikini yapmaktır.
Müslüman bir İsrail’i su kaynaklarımızı bizden alacak şekilde kurmaktır. Bakın DEM’li bir politikacı Sezai Temelli ne diyor? “Bugün bu topraklar Türkiye’nin en verimli toprakları.
Buralar topraklar vaat edilmiş topraklar.
Musa bütün ömrünü bu toprakları arayarak geçirdi.
Türkler geldiler bu toprakları da kuruttular.” Siyonizm’in hizmetkarlığı ancak bu kadar açık ifade edilebilir.
1980’ler ve 90’larda Yunan ordusunun uzantısı olan PKK bugün ise YPG adı altında Amerikan ordusunun bir uzantısıdır.
Ve şimdi İsrail’in hizmetine girmek için yanıp tutuşmaktadır.
Hilal ve haçın savaşında PKK hiçbir zaman hilalin yanında değil hem Haçlıların yanında onların at uşağı olmuştur.
EMPERYALİST OYUNU
BİRLİKTE BOZALIM…
Evet, Türkiye tehlikededir.
Bu emperyalist oyunu birlikte bozalım.
Devletimizi ve milletimizi bu alçakça projeye karşı birlikte savunalım. Türkiye tehlikededir.
Ancak Türk Milleti nasıl tarihi boyunca birçok büyük tehlikeyi aştı ise bu büyük tehlikeyi de aşacaktır.
Biz Öcalan ile müzakere sürecinin mevcut eksen üzerinde ülkemizi bir parçalanmaya sürüklendiğini ifade edince bize “Siz terör sona ersin, kan akmasın istemiyor musunuz?” diye cevap veriyorlar.
Evet, 1984’den buyana 15 bin asker, polis, jandarma, korucu, devlet memuru ve vatandan PKK terör örgütünün saldırıları sonucunda hayatını yitirdi, şehit oldu.
35 bine yakın PKK terör örgütü mensubu ise terörle mücadele operasyonları sırasında öldürüldü.
Ancak PKK terörü ile mücadelede verilen kayıplar PKK terör örgütünün isteklerini kabul ederek teröre son vermesini sağlamak şeklinde bir politikanın gerekçesi olamaz.
Ülkemizde PKK’nın kurulduğu 1978’den buyana trafik kazalarında 253.009 kişi hayatını kaybetmiş, 7.466.607 kişi yaralanmıştır.
Bu büyük kayıplardan ötürü kara yolu trafiğini sona erdirmeyi, otomobilleri yasaklamayı düşünüyor muyuz?
Hayır!
PKK terörüne şehit veriyoruz diye de PKK terörü ile mücadeleyi PKK’nın isteklerini kabul ederek sona erdiremeyiz.
PKK terörü muhakkak durdurulmalıdır.
Ancak bu PKK’nın ileri sürdüğü talepleri kabul ederek olmaz.
ZAFER PARTİSİ, CHP’YE DE
ÇAĞRIDA BULUNMAKTADIR
Bu işin kilit partisi CHP.
Şu anda seçimde birinci parti olarak çıkmış, bir çok belediye başkanı ceza evinde ve Anayasa Komisyonuna katılması için belki kapalı kapılar ardından pazarlıklar yolu ile de zorlanıyor.
Bu bağlamda Özdağ, CHP’nin bu süreçte takınması gereken tavra dair basın neler öneriyor;
AK Parti ve MHP’ye buradan her şeye rağmen iyi niyetle sesleniyoruz. Öcalan ile müzakereler konusunda acele etmeyin.
Suriye PKK/YPG’nin İsrail ile birlikte Suriye’yi parçalayacağı bir savaşa hızla sürüklenebilir.
Bu durumda Türkiye PKK/YPG’nin kontrol ettiği alana müdahale etmek zorunda kalacaktır.
Suriye’de yaşanan gelişmelerin İsrail’in tam da istediği istikamette gitmektedir.
Beşar Esad’ın devrildiği 2024 Aralık ayında zafer çığlıkları atanların bugün gerçekleri bir nebze de olsa artık görmesi gerektiğini düşünüyoruz. Suriye’de zafer İsrail tarafından kazanılmıştır.
Daha doğrusu Cumhur ittifakının yanlış Suriye politikası Suriye’yi İsrail’e hediye etmiştir.
Suriye iç savaşının tekrar başlaması durumunda Öcalan ile müzakerenizin hiçbir anlamı kalmayacaktır.
Bu noktada Zafer Partisi CHP’ye de çağrıda bulunmaktadır. TBMM’deki komisyona katılmayın.
DEM’in ahlaksız şantajına boyun eğmeyin.
Bu komisyonu katılımınız ile meşrulaştırmayın.
Öcalan’ın amacı siyasi meşruluk kazanmaktır.
Bu komisyona katılmanız Öcalan’a istediği siyasi meşruluğu verecektir.
CHP asla Öcalan’a siyasi meşruluk sağlamanın aracı olmamalıdır.
Bu noktada İYİ Parti’nin komisyona katılmama kararı çok doğrudur.
Zafer Partisi terörle müzakereler ile ilgili bütün gerçekleri Türk halkına ısrarla izah etmeye devam edecektir.
Orman yangınlarının devam ediyor.
Geçen hafta İzmir’deki yangından zarar gören köylerin ziyaret ettim.
Yangınların çıkmaması için gereken hazırlıklar yapılmadığı gibi söndürmek için gereken hazırlıklarda yeterli şekilde gerçekleştirilmemiş.
Halihazırda da Bilecik ve Sakarya’da yangınların devam ediyor.
Yurttaşlarımız yeterli mücadele olmadığını adeta içi acıyarak haykırıyor.
BU YASA BİR MİLLİ FELAKETTİR.
Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını da içeren torba kanun teklifinin 19 Temmuz'da Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edildi.
Bu yasa bir milli felakettir.
Üç beş sermayedarın küçük kazançları için gelecek nesillerin haklarına tecavüz edilmektedir.
Yasa "kamu yararı değil maden ve enerji şirketlerinin çıkarlarını gözettiği", kanunun Türkiye'nin doğasını, meralarını, tarım alanlarını,
temiz su kaynaklarını, ormanlarını koruyabilmek için cumhuriyet tarihi boyunca çıkarılan tüm kanunları ve imzaladığı uluslararası sözleşmeleri ihlal etmektedir.
Zeytinin stratejik bir tarım ürünüdür.
Gelişmiş ülkelerde zeytinlikleri korumak için madencilik faaliyetlerinin sıkı denetim altındadır.
Büyük Türk Milleti, bu yapılanların hesabının mahkemelerde bir gün muhakkak verileceğinden emin olmalıdır.
Ekonominin günden güne kötüye gitmektedir.
Gelir dağılımın iyice bozulmuştur.
Art arda özellikle tekstil alanında konkordatoların gelmektedir.
Her iflas ve konkordatonun beraberinde tedarik zincirlerinin de iflasına yol açmakta, uygulanan ekonomik programın insanları açlık sınırı olan 26.115 TL’nin altında bir rakama mahkum etmektedir.
Nitekim yeni zamlarla birlikte en düşük emekli maaşının 16.881 TL’ye yükseltilmiştir.
Bu rakamı alan 4 milyon emekliye adeta açlıktan ölmesi için davetiye çıkarılmıştır. Emekli ve sabit gelirli yurttaşlarımız açlıkla boğuşmaktadır.
Emekli yurttaşlarımız yıllarca bu ülke için çalıştıktan, vergilerini namusları ile verdikten sonra yaşamlarının son dönemini huzur içinde geçirmek isterken aç ve açıkta kalmamak için yeniden çalışmaya zorlanmaktadırlar.
Çalışamayanlar ise perişan olmaktadır.
KAMUDA TASARRUF PAKETİ…
Diğer yandan Kamuda Tasarruf Paketi kapsamında ihtiyaç fazlası taşıtların satışından Ocak-Haziran döneminde 5 milyon 109 bin lira Hazine’ye gelir olarak kaydedilmiştir.
Aynı dönemde 161 milyon 182 bin lira taşıt alımlarına harcanmış, diğer bir deyimle, 1 aracın satılıp yerine 31 yeni araç satın alınmıştır.
İsraf son hız devam etmektedir.
Bu politikalar ile ekonomik kriz aşılmaz derinleşir.
İşsizlik ve açlık artar ve artmaktadır.
Sefalet artmaktadır.
Bazıları Lale devrini yaşarken halk büyük bir sefalet içinde yaşam savaşı vermektedir.
“AHMET BÜTÜN TÜRK
MİLLETİNİN EVLADIDIR.”
Türkiye tehlikede.
Ahmet Minguzi’yi sadece zevk için yapabileceklerini göstermek için sokak ortasında katleden şeytanlar çetesi toplum için büyük bir tehdittir.
Cinayet sonrasında katil ve suç ortaklarının en ufak bir pişmanlık göstermemesi aksine işledikleri cinayetle övünmeleri, Ahmet’in annesi ve avukatını tehdit etmeye devam etmeleri,
organize suç örgütlerinin Türkiye için oluşturduğu tehdidin ne kadar büyük olduğunu göstermiştir. Bu çetelere Ahmet’in katiline sahip çıkarak ve Ahmet’in ailesini tehdit ederek devlete ve topluma meydan okumaktadır.
Çeteler böylece çete içinde sahiplenme ve “biz güçlüyüz” duygusunu takviye ederken devlet ve toplum için ne kadar büyük bir tehdit olduklarını ortaya koymaktadırlar.
Devlet bu çetelere ve çete mensuplarına karşı caydırıcı şiddet oluşturmalıdır.
Verilecek ceza ve cezanın uygulanma şekli bu yaratıkları korkutmalı devletle şaka yapılmayacağını anlatmalıdır.
Öte yandan Zafer Partisi olarak Ahmet Minguzzi’nin ailesinin yanındayız ve yanında olmaya devam edeceğiz.
Ahmet bütün Türk Milletinin evladıdır.
İZİN VERMEYECEĞİZ…
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, “Zafer Partisi ülkemizin geleceğini tehlikeye atan politikalar karşısında güvenebileceğin son kaledir.
Atatürk Cumhuriyeti’nin yıkılmasına izin vermeyeceğiz.
Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz.
Hiçbir vatanseverin kenara çekilip izleme, seyirci olma hakkı yoktur.
Daha önce hangi partiye oy vermiş olursanız olun şimdi sizleri Zafer Partisi saflarında yer almaya davet ediyorum.
Gücünü Türk Milletinden alan kadrolarımız ile ülkemize yapılan saldırılara karşı en kararlı şekilde direneceğiz ve kazanacağız.
Geleceğe Ümit ile bakın.”
Sağda İYİ Parti ve BTP başta olmak üzere geniş bir yelpezade bir seçim ittifakına da hazır Zafer Partisi.
Bakalım önümüzdeki süreç Türkiye’ye sağdaki partilere ve Zafer partisine neler getirecek?