Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
“Erdoğan-Bahçeli-Öcalan modeli etnik ve mezhepsel kimliklerin siyasallaşmasını öngörmektedir.” şeklinde konuşan Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Türkiye’de gelinen noktaya dair önemli uyarılarda bulundu.
Kayseri’de ki konuşması gerekçe gösterilerek 150 gün süre ile tutuklu kalan ve halende bazı davaları devam eden Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, bakın açıklamasında hangi satır başlarına dikkatleri çekti?
TÜRKİYE TEHLİKEDE…
Prof. Dr. Ümit Özdağ: “Türkiye tehlikede. Sadece Zafer Partisi Genel Başkanı olarak değil yıllarca milli güvenlik meseleleri konusunda çalışmış, Milli Güvenlik Teorisi adlı kitabın yazarı ve derleyicisi olan bir akademisyen olarak söylüyorum:
Türkiye tehlikededir.
Cumhuriyet tarihimizin en büyük tehdidi, en vahim durumu ile karşı karşıyayız.
Hepiniz hatırlayacaksınız, 28 Mayıs 2023’te MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir.
Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez” demişti.
Bugün yaşadıklarımızı Bahçeli haber vermişti.
Değişimin Türkiye’ye vereceği zararlar konusundaki endişelerini de inşallah Türkiye değişmez şeklinde ifade etmişti.
Türkiye’yi milli, üniter, laik devletten çok etnisiteli, adem-i merkeziyetçi bir modele sürükleyen, Türkiye’yi değiştiren, tehlikeye atan sürecin sözcülüğünü ve öncülüğünü Devlet Bahçeli yapmaktadır.
ETNİK VE MEZHEPSEL KİMLİKLER
“Atatürk modelinin nihai olarak tasfiye edilmesi için yeni bir anayasanın gerektiğinden bahsedilmektedir.” uyarısında bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Cumhur ittifakı ile DEM’in kurduğu koalisyon Türkiye’yi Atatürk modelinden Erdoğan-Bahçeli- Öcalan modeline sürüklemek istemektedir. Erdoğan-Bahçeli- Öcalan modeli milli, üniter, laik devlet modelinin sonu olacaktır.
TSK’nın vesayetinde anayasa diye şikayette bulunanların şimdi ‘kurucu önder’ diye niteledikleri Öcalan’ın vesayetinde bir anayasadan rahatsız olmadıklarını görmek çok üzücüdür.
Öte yandan açlıkla boğuşan Türk halkının ne Edirne’de ne Hakkari’de gündeminde yeni anayasa yoktur.
Vatandaş sabah buzdolabında anayasa değil peynir, zeytin, tereyağı görmek istemektedir.” dedi.
LÜBNAN VE IRAK MODELİ…
Evet…
Konfederasyon, federasyon, yerel yönetimler, artık kimse saklamıyor.
Herkes eteğindeki taşı dökmüş durumda.
Bakın bu konudaki görüşü ne Özdağ’ın?
“Bahçeli bunu Cumhurbaşkanının iki yardımcısından birisinin alevi diğerinin Kürt olması teklifi ile gündeme taşımıştır.
Bahçeli’nin önerdiği model halen Lübnan ve Irak’ta yaşanan siyasal sistemin etnisite ve mezhepler esasında şekillendirilmesi önerisidir. Lübnan modelinin temelinde ABD Büyükelçisinin Türkiye’ye önerdiği Osmanlı millet sistemi vardır.
ABD Büyükelçisi birkaç gün önce İsrail’de bir açıklama yaptı ve İsrail’in çevresinde güçlü milli devletler istemediğini açıkladı.
Bu çok doğru bir tespittir.
İsrail, 1984’den buyana çevresindeki Irak ve Suriye başta olmak üzere milli-üniter devletleri parçalamaya dayalı bir güvenlik stratejisini takip etmektedir.
İsrail bu stratejik hedefine Irak’ta ABD’yi kullanarak ulaşmıştır.
Suriye’nin bölünmesi için Esad rejiminin devrilmesi için ise İsrail’e destek ABD, İngiltere ve Türkiye tarafından verilmiştir.
Şimdi İsrail Suriye’nin parçalanması sürecini ilerletmek için çalışmaktadır. Evet, ABD Büyükelçisi İsrail’in milli üniter devletleri parçalamak istediğini söylerken haklıdır.
Peki, Sayın Büyükelçi, milli-üniter ve laik devlet olan Türkiye’ye neden Osmanlı modelini önermektedir?
Neden yurttaşlık zemininden padişahın tebaası anlayışı esasında şekillenen dini ve etnik gruplar zemininde şekillenen bir siyasal sistemi önermektedir?
NEDEN BÖLÜYORSUNUZ?
İşte size 10 puanlık uzman sorusu.
Diyor ki Özdağ; “İç cepheyi güçlendirelim derken iç cepheyi neden 3’e bölüyorsunuz?”
Devam ediyor;
ABD Büyükelçisinin etnisite ve din eksenli Osmanlı modelini önermesinden hemen sonra MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanının bir yardımcısının alevi diğer yardımcısının Kürt olması gerektiği önerisi sadece zamansal bir tesadüf müdür?
Eğer Cumhurbaşkanlığı yardımcılıkları etnisite ve mezhep merkezli belirlenir ise hiç şüphesiz bakanlıklar, başkanlıklar, genel müdürlükler de etnisite ve mezhep merkezli atamalar yaşanacaktır.
Cumhurbaşkanının Alevi yardımcısı Alevilerin hak ve menfaatlerini, Kürt yardımcısı Kürtlerin hak ve menfaatlerini savunacaklar ise Türk milletinin menfaatlerini kim savunacaktır?
Etnik ve mezhepsel esaslarda şekillenmiş bir siyaset ve bürokrasi milli menfaatleri nasıl savunacaktır?
Devlet Bahçeli 27 Mayıs 2025’de yapmış olduğu açıklamada “Gerçekten her şeyin bir vakti vardır.
O vakit Türkiye Yüzyılıyla simgelenmekte, yeni bir milli kimlik ve kardeşlik asrıyla tebarüz etmektedir” demiştir.
Bahçeli yeni milli kimlikten bahsederken Erdoğan’ın 12 Temmuz’da DEM ile yaptığı ittifakı açıklarken tam 17 kez Türk, Kürt, Arap diye vurgulayarak adeta yeni milli kimliğin paydaşlarını vurguladığını görüyoruz.
İç cepheyi güçlendirelim derken iç cepheyi neden 3’e bölüyorsunuz? Evet, bu ülkede siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel kaderini Türk milletinden ayırmak isteyen azgın bir etnik ırkçı, Kürtçü grup var. Ancak bu grup vatansever Kürtleri temsil etmiyor.
Öte yandan anadili Arapça olup Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olan, kendilerini Türk milletinin parçası olarak gören yurttaşlarımızı niye “Siz Arap’sınız” diyerek ayrıştırıyorsunuz?
YENİ MİLLİ KİMLİK NASIL
MİLLİ KİMLİK OLACAK?!...
Sorular hep hedefini bulan 12’den vuran sorular.
Devam ediyor Özdağ ve diyor ki;
Erdoğan’ın Hürriyet Gazetesi’nin eski logosu olan “Türkiye Türklerindir” ifadesi ile ilgili olarak “Gazete yazmış Türkiye Türklerindir diye, ahlaksız bu hayasız.
Türkiye’de sadece Türkler yaşamıyor.
Türkiye’de Kürt’ü de var, Laz’ı ve Çerkes’i de var.
Türkiye’de yaşayan herkes Türk’tür diyor.
Olmaz öyle şey” dediğini hatırlayınca Türk milletinin tanımı konusunda ciddi sıkıntılar ile karşı karşıya olduğu görülmektedir.
Yeni milli kimliğimiz nasıl bir milli kimlik olacaktır?
Etnisite ve mezhep merkezli bir siyasal yapılanma gerçekleştirmeyi hedefleyen bir siyasi proje Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasanın 66. maddesinde ortaya koyduğu milli kimliğimizin yerine nasıl bir milli kimlik önermektedir?
Birinci terörle müzakere sürecinde Anayasanın 66. maddesinin değiştirilmesinin planlandığını AK Parti yetkilileri ifade ettiler.
AK Parti’nin Grup Başkanvekili olan Ayşenur Bahçekapılı, 66. madde kalkmaz ise demokratikleşmenin gerçekleşmeyeceğini açıkladı.
AK Parti milletvekili Yaşar Yakış, “Anayasa’da ırka dayalı tanımlar zaman dışı kaldı” iddiasında bulundu.
Oysa Fransız Anayasasında Fransız halkı 5 kez, Alman Anayasasında Alman halkı 45 kez, İspanyol anayasasında İspanyol halkı 20 kez geçmektedir.
İkinci terörle müzakere dönemi sonunda yapılmak istenen anayasadan yine Türk ve 66. madde kalkacak mıdır?
TÜRK YARGISI YERİNE
TÜRKİYE YARGISI MI?
Soruları bitmek tükenmek bilmiyor haklı olarak.
Soruyor ve açıyor tezgahlanan oyunun perde arkasını.
Devam ediyor Özdağ ve ekliyor;
“Türk yargısı yerine Türkiye yargısı mı gelecek?
Yargı, Türk milleti değil Türkiye milleti adına mı karar verecek?
Büyük Türkiye milleti önünde mi ant içeceğiz.
Bu yeni milli kimlik, Türk, Kürt ve Arapların birleştirilmeye çalışıldığı Türkiyelilik midir?
Yerel demokrasi kılıfı giydirilerek ülkemiz üniter devletten adem-i merkeziyetçi özerk veya federe modele mi kaydırılmak istenmektedir?
Bu işin devamında olacakları da net bir ifade ile ortaya koyuyor Özdağ.
Tespiti şu şekilde:
“Türkiye, Irak gibi devlet görevlerinin etnisite ve mezheplere göre paylaşıldığı bir ülkeye dönüşür.”
KRONOLOJİK SIRA İLE…
Bazıları buna ‘Olur mu öyle şey, Erdoğan ve Bahçeli bunu kabul etmezler’ diyebilir.
2011 seçimlerinden önce yayınladığım “İkinci Tek Parti Dönemi-Yumuşak Hegemon Parti Projesi” adlı kitabımın 191. sayfasında şöyle demiştim, “Artık hegemon parti olan AKP nihai hedefine çok yakın olacaktır.
Bu hedef demokratik, parlamenter sistemin ve milli-üniter devletin tasfiye edilmesi, başkanlık sistemi ile yönetilen etnik/federal bir devletin kurulmasıdır.”
Başkanlık sistemi gerçekleşti şimdi sırada milli/üniter devletin tasfiyesi var.
Unutmayalım Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Mayıs 2015’de CNN Türk’te yaptığı açıklama da “2023’de başbakan olsaydım eyaletlere geçerdim” demiş ve kendisini eleştirenleri tarih bilmemekle suçlamıştı.
Öte yandan bu günlerde siyasi partileri ziyaret ederek Öcalan süreci hakkında bilgi veren MİT Başkanı İbrahim Kalın milli-üniter devlete inanmakta mıdır? 2009’da Nicholas Birch’e verdiği demeçte İbrahim Kalın “Şahsen ulus-devlet modeline eleştirisel bakıyorum” demiştir.
Ulus-devlet modeline eleştirisel bakan bir akademisyen-MİT müsteşarı Öcalan ile görüşmeleri yürütüyor ise sonunda ortaya ulus-devlet modelini devam ettirecek bir model çıkar mı? Devam Edecek