NEBAHAT ERDOĞAN


EMEKLİLER YILINDA SOSYAL YARDIM…

Yaz yaz bitmiyor bu emeklinin durumu… Emekli aşağı, emekli yukarı… Gerçi hiç yukarılarda olduğunu görmedik, aşağıda hatta en diplerde sürünüyor onu biliyoruz. Kemerleri sıkacağız, biraz daha sabır istiyoruz derken; Çile çekmek sanki emeklilerin kaderiymiş gibi lanse etmek, emeklilik bedelinin peşin ödenmiş olan hakkına tecavüz etmektir. Fakat gelin görün ki, ekonomik krizi, yükselen enflasyonu bile emeklilere bağladılar iyi mi?


Yaz yaz bitmiyor bu emeklinin durumu…

Emekli aşağı, emekli yukarı… 

Gerçi hiç yukarılarda olduğunu görmedik, aşağıda hatta en diplerde sürünüyor onu biliyoruz.

Kemerleri sıkacağız, biraz daha sabır istiyoruz derken;

Çile çekmek sanki emeklilerin kaderiymiş gibi lanse etmek, emeklilik bedelinin peşin ödenmiş olan hakkına tecavüz etmektir. 

Fakat gelin görün ki, ekonomik krizi, yükselen enflasyonu bile emeklilere bağladılar iyi mi?

Ülkeye yük olduklarını dahi söylüyorlar.

Sınırlarımızdan akın akın gelen mülteciler yük olarak görülmüyor tabi…

Neden her konuda emekliler son plana atılır, ezilirler, yok hükmüne konulur acaba? 

Konu emekli maaşları olunca neden hemen kaynak yetersizliğini öne sürülür dersiniz?

 Evet ülkemiz zor günlerden geçiyor, milyonlarca emekli açlık sınırının çok altında aldıkları maaşlarla yaşamını sürdürmeye çalışsa da, emekliler çok refah hayat sürüyormuş gibi 2024 yılı “emekliler yılı” olarak ilan edilmesi de ayrıca trajı komik bir durum.

Yani, emekliler üzerinden yapılan siyaset mi deyim, ülke ekonomisi mi deyim, sığınmacılar yerine emeklileri yük olarak gördüklerini söyleyeyim bilmiyorum ama,  artık bıkkınlık yarattı, gına geldi vallahi emekli ile yatıp, emekli ile kalkıyorlar, yani 2024 yılını “emekliler yılı” ilan ettiniz diye bu kadar da üzerine gidilmez ki değil ama…

Nedir bu emeklilerin sizde çektiği Allah aşkına, hem “asgari ücret ile emekli ve memura” verilen ücretlerin yeterli olmadığını söylüyorsunuz fakat “para dağıtarak ta refah sağlamakta mümkün değil diyorsunuz. 

Peki, yandaşlara, çoklu yerden maaş alanlara bol keseden dağıttınız paralar kendi cebinizden mi? 

Onlara gelince kaynak yaratmak için para mı basılıyor?

 Ekonomik kriz büyüdükçe hiçbir ülke yoktur ki vatandaşını sosyal yardıma muhtaç etsin.

Emekliler için sosyal yardım projesini hayata geçirmek için çalışmalar başladığınızı söyleseniz de, kazanılmış haklarını vermemek için, çalışanını refaha kavuşturmamak için, ellinizden geleni yapıyor, insanları yardıma muhtaç getiriyorsunuz.

Ekonomik kriz büyüdükçe asgari ücretliye, emekliye ve dar gelirli insanların alım gücünü azaltıp, çığ gibi büyüyen açlık, yoksulluk, gelecek kaygısı, işsizlik ve güvensizlik hat safhaya gelmişken, kazanılmış haklarını vermeyip, zor durumda olmalarını sağlamak, bir koli yardımla yanınızdayız imajı vermek hangi ahlaka sığar. 

Sonrada çıkıp kişi başına düşen milli gelirin bilmem kaç bin dolar olduğunu marifetmiş gibi söylüyorsunuz.

Sonuçta emekliler yılında kişi başı düşen milli gelirle övünelim mi, yoksa sosyal yardımla üzülelim mi?

UCUZ CAN PAZARI “TÜRKİYE”

Günlerdir Yenidoğan çetesiyle ilgili haberleri okuyorum skandallar ülkesi olduk gidiyoruz, bakalım bu skandallar nerde son bulacak.

Yeni doğan bebekleri anlaştıkları özel hastanelerin yeni doğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden olan ve ‘Yenidoğan Çetesi’ olarak adlandırılan çete üyeleri daha çok kazanmak için çareyi bebekleri öldürmekte bulmuşlar. 

Hatta ileri yaşlardaki hastaları yoğun bakım ünitesine alarak entübe ederek öldürmüşler.

İşin garip tarafı bu olaylar yaşanırken şimdinin Sağlık Bakını Kemal Müezzinoğlu soruşturma ve araştırmaya gereksinim duymamış nedense?

Dünyada İnsan hayatının en ucuz olduğu ülke Türkiye’dir sanırım. 

Öyle ki hayata gözlerini yeni açmış bebeklere bile vahşice kıyabiliyorlar, sakat kalmalarına neden oluyorlar. 

İnsan hayatı olsun, ya da bir canlının hayatına kıymak nasıl bir akıl tutulmasıdır sizce? Biliyorsunuz sokak hayvanları içinde bir yasa çıkartmışlardı, adı “uyutmak” olsa da öldürmekten başka bir şey değildi.

Günlerdir gündemden düşmeyen bu olay karşısında aklıma doktorların mesleklerine başlamadan önce ettikleri “hipokrat yemini” geldi.

Neydi bu yemin bir hatırlayalım isterseniz.

“Hekimlik mesleğinin bir üyesi olarak;

Yaşamımı insanlığın hizmetine adayacağıma,

Hastanın sağlığına ve esenliğine her zaman öncelik vereceğime,

Hastamın özerkliğine ve onuruna saygı göstereceğime,

İnsan yaşamına en üst düzeyde saygı göstereceğime,

Görevimle hastam arasına; yaş, hastalık ya da engellilik, inanç, etnik köken, cinsiyet, milliyet, politik düşünce, ırk, cinsel yönelim, toplumsal konum ya da başka herhangi bir özelliğin girmesine izin vermeyeceğime ,

Hastamın bana açtığı sırları, yaşamını yitirdikten sonra bile gizli tutacağıma,

Mesleğimi vicdanımla, onurumla ve iyi hekimlik ilkelerini gözeterek uygulayacağıma,

Hekimlik mesleğinin onurunu ve saygın geleneklerini bütün gücümle koruyup geliştireceğime,

Mesleğimi bana öğretenlere, meslektaşlarıma ve öğrencilerime hak ettikleri saygıyı ve minnettarlığı göstereceğime,

Tıbbi bilgimi hastaların yararı ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi için paylaşacağıma,

Hizmeti en yüksek düzeyde sunabilmek için kendi sağlığımı, esenliğimi ve mesleki yetkinliğimi korumaya dikkat edeceğime,

Tehdit ediliyor olsam bile, tıbbi bilgilerimi, insan haklarını ve bireysel özgürlüklerini çiğnemek için kullanmayacağıma,

Kararlılıkla, özgürce ve onurum üzerine, Ant içerim.”

Türkiye’de doğan bebekten tutunda emekliliğini huzur ve refah içinde geçirmek isteyen herkesin yaşam hakkına saygı duyulmalı ve onların daha güzel şartlarda yaşaması içinde vatandaşın oyu ile iktidara gelenler bu anlayış ile hizmet etmeliler…