İBRAHİM PEKBAY

Tarih: 27.04.2021 10:58

DÖNÜP BİR DE KENDİMİZE BAKSAK MI?

Facebook Twitter Linked-in

 

Alışkanlığımızdır…

Kurusun ama, huyumuzdur…

Kendi gözündeki merteği görmez, elin gözündeki çöpü görürüz.

XXX

Eskilerde, para denilen şey icat edilmeden önce, yani “Para” diye şey orta yerde yok iken, eğer un alacaksan, karşılığında buğday getireceksin.

Kadınına elbise dikinsin diye patiska alacaksan, un getireceksin, patiskayı götüreceksin.

Demek o ki, bir şey alacaksan, karşılığında yine işe yarar bir şey vereceksin. Bir başka anlatımla bu sistemin adı, “Takas” sistemidir, yüz yıllar boyu kullanılmıştır.

Sonra para icat olundu…

Para ilk olarak Milattan Önce 7. yüzyılda bulunmuştur. Lidyalılar paranın icadından öncesinde alışveriş esnasında takas sistemini kullanmaktaydı. Takas ile insanlar birbirlerine mal alışverişi yapılmaktaydı. Daha sonra Lidya kralının emri ile madeni paralar basılmaya başlandı. (alıntı)

Bir süre sonra paralar, kıymetli madenlerden oluştu. Altın, gümüş, bakır v.s.

Daha sonra devletler ödemelerinde para kullanmaya başladılar ama karşılığı olan, değeri, karşılığından kaynaklanan para kullanılmaya başladı.

Devletler para basarken, karşılığı kadar altın cinsinden varlığı göstermek zorundaydılar. Değilse paranın değeri düşer. Paranın değerli olması bir yandan devlet hazinesinde karşılığının olmasına bağlı iken, aynı zamanda da üretime bağlı etkenlerden kaynaklanır.

Ülke olarak gerek varlıklarınız, gerekse üretim gücününüz ne kadar güçlü ise, paranız da o derece değerlidir.

Paranızın değeri, aynı zamanda ülkenizin kimliğini, etkinliğini, saygınlığını da oluşturan etkendir. Bu arada size bir “Dipnot” bilgisi vereyim.

ABD dolarının dünyada tedavülde bulunan miktarını biliyor musunuz?

Trilyonlarca rakamlarla ifade etmeniz gerekir. Ancak ilginç olan yanı şudur, bu miktarın % 8*’i kadarının karşılığı yoktur. Yani değersizdir aslında, kağıttan başka bir şey değildir, ama kıymetli gördüğünüz gibi…

XXX

Ekonomilerde paradan para kazanmak değil de para gücü ile üretmek ve üretimden para kazanmak kabul edilir ve başarı olarak sayılır bir durumdur.

Zaman içerisinde “Kiralık para” ihtiyacınız olabilir ki, bugünün koşullarında dünyada bu sistemi kullanan birçok ticari kuruluş vardır. Ancak “Kiralık para” kullanımı, eğer iradesiz kullanılırsa ters sonuçlar verebilir. Çünkü ne kadar “Kiralık para” olsa da iyi kullanmadığınızda kira fiyatı sizi uçuruma doğru sürükler, duramazsanız uçarsınız.

XXX

Gelelim dönüp de kendimize bakmamız gereken konulara…

Gerçekten kendimizi ve bu arada gerçekten aklımızı yoklamamız gereken dünler yaşıyoruz.

Öncelikle siyaset dünyasındaki kendi “Günahlarımızdan” söz edelim…

Nedir bugün yaşadıklarımız, oturup düşünelim, gerek aile olarak gerekse millet olarak ülkeyi nereye doğru taşıyoruz, bakalım mı bir iki cümle ile?

Sözü çok uzatmaya gerek yok.

Bugün yaklaşık 20 yıldan bu yana ülkeyi yöneten bir iktidar var ve geldiğimiz durum da hiç iç açıcı değil. Eğer geldiğimiz, getirildiğimiz durumdan mutlu ve mesut iseniz, zaten sorun yok. Ama bir taraftan öldük-bittik derken öte yandan her seçimde yeniden iktidara aynı siyasi parti (kişi) geliyorsa, kusur onda değil, doğrudan onu iktidara taşıyan milletin ta kendisidir.

Yani… Oturup dövünmenin hiç gereği yok gereğinin nerede ve nasıl yapılacağı bellidir. Sandık ortaya geldiğinde doğru tercih yapacaksınız sonra da oturup ağlamayacaksın.

Yok, emekli oldum da emekli maaşı alamıyorum. Yok, karnımı doyuramıyorum, işim yok. Hayat çok pahalı, ekonomi çöktü, küçük, orta esnaf bitti filan. Geç kardeşim bunları, tercihi vaktinde yapan sensin, otur da şimdi derdine yan sandık önüne gelene kadar. Sandık önüne geldiğinde yanlış tercih yaparsan, olacağın bundan da beter olacaktır.

XXX

Gelelim para meselesine…

 

Sanırım 60’lı yıllardı…

Özellikle İstanbul’da başlayan “Banker” furyası vardı. İnsanlar kısa yoldan zengin olma düşüncesi ile evindeki kilimi, parmağındaki alyansını dahi satarak, yüksek faiz ile kazanç sağlamaya yönelik amaç doğrultusunda “Banker” denilen kişilere olukla para aktardır.

Lafı uzatmayalım, sonuç fos çıktı, paralar uçtu.

Sülün Osman’a bile rahmet okuttular.

Yetmedi, böyle birini getirdiler milletvekili bile yaptılar, meclis çatısı altında yemin ettirdiler, duramadı oradan bile soygun yaptı. Bakanlar bile hizmet ettiler.

XXX

Yakın tarihimiz içinde benzer olaylar hiç bitmedi…

Biri ortaya çıkıyor, bir şey vaat ediyor, millet koyun sürüsü gibi ardından gidiyor, sonra da “eyvaaaah” diye dövünmeye başlıyorlar ama atı alan Uruguay’a ya da Arnavutlukâ kaçıp gidiyor ve bir daha dönmüyor bile…

Bankerler, kısa zamanda bol para kazanmaktan söz ettiler…

Bazıları, yatırım yapacaklarından, hatta otomobil üreteceklerinden, olmayan adalarda tatil evleri yapacaklarından söz ettiler. Baktı ki olmuyor, birisi kendisini “Mehdi” bile ilan edip “Cemaat” bile kurarak, insanların inançlarını kullandı.

Yurt dışındaki vatandaşın parasını topladılar, “Anadolu aslanları” oluşturdular, hepsi aslan yerine çakal çıktı, paralar uçtu gitti.

Peki, bunlar yaşanmış iken, millet akıllandı mı?

Ne gezer, sanal çiftliğe para yatırdı.

Karşılığı olmayan ve adına “Kripto para” denilen sistem içinde kendilerini buluverdiler.

Bakanlar ile çekilmiş fotoğraflar ile milleti kandırdılar. Çekilen fotoğraflar için bakanlar “Tanıdığım birisi değil, randevu ile gelen kişinin yanında geldi, tanımıyorum” dedi.

Hatta geçmişte takdir toplayan ve şimdi MHP’de milletvekili olan futbolcunun oğlu ile adu bile ilginç şirket kurduğu ortaya çıktı. Dolandıracağı, adından belli…

“Hoppara…”

XXX

Ne siyaseten, ne de ekonomide, ne de inanç sömürücüğünde aklımızı kullanmaktan aciz bir topluluğun var olduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Biliyor musunuz en acı olan yanı ne?

Sonuca etkili olacak kadar kalabalıklar ne yazık ki…


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —