İnternet.
Dijitalleşme.
Cep Telefonları.
Akıllı telefonlar.
Teknoloji çağında dijitalleşme ile gelen belki de bir başka bağlamdaki çağ atlama.
Son dönemdeki iletişimdeki en büyük nimet durumunda.
Tabi ki doğru kullanıldığı her durum için söz konusu bu.
Bir de kötü niyetle kullananlar var.
Dolandırıcılık başta olmak üzere teknolojiyi, dijital çağı, telefonları, bilgisayarı, interneti aklınıza ne gelirse her türlü olumsuz anlamda kullananlar da nimetin külfetini yaşatıyorlar insanlık alemine.
Atom Bombası’nın son versiyonu gibi bir durum söz konusu.
Bu konuya dair geçtiğimiz günlerde İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin açılış dersinde dijital çağ konuşuldu.
Ortaya çıkan tabloya dair birkaç kelam edeceğiz bugün perde aralarına dikkat çekerek.
Bu arada bir girizgah daha yapmak lazım madem bu konuyu ele alıyoruz bugün.
Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ya da daha yaygın adıyla Dezenformasyon Yasası, 13 Ekim 2022'de TBMM'de kabul edilen, 18 Ekim 2022 tarihinde 31987 sayılı T.C. Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren, Türkiye kamuoyunda tartışmalara neden olan 7418 sayılı ve 40 maddeden oluşan kanundur.
ÜÇ ANA EKSEN…
Gazeteci-yazar Haluk Şahin’in bakış açısı ile dijital çağın risklerine bir göz atacağız öncelikle.
Gazeteci ve akademisyen Prof. Dr. Haluk Şahin, İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi'nin açılış dersinde öğrencilerle buluşarak dijital çağın risklerine değinerek hali ile yılların deneyimi ile de önemli maddelere dikkat çekti.
Yukarı da yazdık.
Devam edelim o halde.
İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2025-2026 akademik yılına Türkiye'de basın ve akademi alanının deneyimli isimlerinden Prof. Dr. Haluk Şahin'in açılış dersiyle başladı.
Şahin, dijitalleşen dünyadaki üç ana eksene şöyle dikkat çekti:
Bilgi taşkını, Hakikat krizi, Çözüm arayışı…
Peki bunlar ne demek?
Dinleyelim kendisinden.
DOĞRU-YANLIŞ KARIŞTI…
Prof. Dr. Haluk Şahin'in tanımı ile dijitalleşen dünyadaki üç ana eksen şunlar.
Bilgi taşkını: Günümüzün en büyük sorunu, sürekli üzerimize yağan bilgi seli. Bu ortamda gerçeği bulmak giderek zorlaşıyor.
Hakikat krizi: Doğru ile yanlışın birbirine karıştığı, güven veren kurumların zayıfladığı bir dönemden geçiyoruz.
Çözüm arayışı: Medya okuryazarlığını geliştirmek, etik pusulayı yeniden hatırlamak ve yüz yüze iletişimi korumak, önerilen çıkış yolları arasında.
En önemli konu bilgi kirliliği.
Bu kadar haber akışındaki yoğunluk hali ile kontrol edilemiyor.
Gerçekliğini teyit etmekte herkes için olası değil.
Yukarıda vurguladık.
Bilgiyi iyi amaçla kullanırsanız baş tacı, ancak kötü amaçla kullandığınız zaman ortaya ciddi bir kaos çıkıyor.
Zaten Dünya’da ki şu anda ki en önemli konu başlıklarından birisi de Bilgi kirliliği.
Bunu önlemek adına ülkemizde biliyorsunuz son dönemde bir Dezenformasyon kanunu çıkartıldı.
DEZENFORMASYON YASASI…
Kamuoyunda “Dezenformasyon Yasası” olarak bilinen, 40 maddeden oluşan ve 5187 sayılı Basın Kanunu, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu olmak üzere toplamda 23 adet kanunda değişiklik öngören yasa çıktı.
DEMOKRASİ ÜZERİNDEKİ ETKİ…
Devam edelim Şahin ile kaldığımız yerden.
Söyleşide ayrıca yapay zekâ, algoritmalar ve sosyal medyanın gündelik hayatı nasıl dönüştürdüğü, dezenformasyonun demokrasiler üzerindeki etkileri tartışıldı.
İstanbul Arel Üniversitesi'ndeki açılış dersinde Şahin, konuşmasında özellikle üç noktaya dikkat çekti.
Şahin’in ikinci olarak dikkat çektiği üçlü ise şu şekilde:
"Yapay zekâ ve sahte içerikler: Gerçeğin sahteden ayrılması hiç olmadığı kadar zorlaştı.
Sosyal medyanın rolü: Algoritmalar gündemimizi belirliyor, tartışmaları şekillendiriyor.
Gazeteciliğin sorumluluğu: Dijital tufanda pusulamız etik, doğruluk ve medya okuryazarlığı olmalı"
Evet…
Birbirinden önemli tespitler ve uyarılar.
Nimetin külfetine dair satır başları.
EPEY TARTIŞMALARA NEDEN OLDU...
Bildiğiniz üzere bu süreç epey sancılı oldu.
Dezenformasyon Yasası ile birlikte 5187 sayılı "Basın Kanunu", 5237 sayılı "Türk Ceza Kanunu" ve 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" isimli yasalar ve maddeleri de düzenlenip gözden geçirilmiş, Türk Ceza Kanunu'nun 217/A maddesine ekleme yapılmıştı.
Basın, internet, sosyal medya, haber siteleri, gazete ve gazeteciler ve çocukların korunmasına ilişkin pek çok düzenlemeyi içeren "dezenformasyonun ve yanlış bilgilerin yayılmasını önlemek" amacıyla çıkarılmış yasanın özellikle 29. maddesi Türkiye kamuoyunda tartışma ve eleştirilere yol açmış; bazı taraflarca sansür olarak bazı taraflarca gerekli ve yerinde bir girişim olarak nitelenmiştir.
Düzenlemeyi bir sansür olarak gören muhalifler ve aynı zamanda aynı doğrultuda hemfikir olan çoğu hukukçu, 29. maddenin net olmadığı dolayısıyla mahkemedeki karar verici makam tarafından kötüye kullanılabileceği, çarpıtılabileceği, taraflı şekilde uygulanabileceği ve toplum üzerinde tedirginlik yaratabileceği görüşlerini ileri sürmüştür.
TÜM DÜNYANIN ORTAK SORUNU
Sonuç olarak Türkiye’de internet ve medya özgürlüğüne ilişkin metinler genelde ne yazık ki kötü sicillere sahip.
Bu kötü sicil, sürekli gündemde tutulan ve uzun zamandır konuşulan talebin hayata geçirilmesi ile farklı bir konuma evrildi.
Değişikliklerin sansür ve oto sansürü arttıran, ifade ve basın özgürlüğünü daha da daraltacak düzenlemeler barındırmakta olduğu gün gibi aşikar.
Dezenformasyonla mücadele ettiği iddia edilen yasada doğrudan ve dolaylı olarak bir dezenformasyon tanımı yapılmadığı gibi kime ve neye göre sorularının da tam bir kaşlığı yok maalesef!
Dezenformasyonun tüm dünyanın ortaklaştığı bir sorun olduğu açık.
Gün gibi ortada.
Herkes artık öle ya da böyle bu işin kıyısından bir şeylere bulaşmış durumda.
Sosyal medya ve şebeke üstü hizmet olarak değerlendirilen haberleşme araçlarında dezenformasyonun bir gerçeklik olduğu da bununla mücadele edilmesi gerektiği net bir şekilde ortada duruyor.
Zira bir çok konu belli bir merkez yönetilebiliyor ve linçler yapılabiliyor, ortam bilgi kirliliği ile farklı bir gündeme taşınabiliyor, konular ve insanlar yozlaştırılabiliyor.
Bu arada dikkat edilmesi gereken bir hususta Türkiye’de dezenformasyon yasası, dezenformasyonu bir suç olarak tanımlıyor.
Eleştirilerin de bu odakta kümelendiği gibi ifade özgürlükleri adına endişe ile anılan yasa sosyal medya kullanıcıları, internet gazetecileri, tüm basın/medya mensupları ve sosyal medya platformlarının hepsini birden ilgilendiriyor.
EN PAHALI VE KİRLİ OLANI…
Durum budur.
Bilgi en pahalı olanı.
Aynı zamanda kirli olanı da.
Dijital çağ ile birlikte ortalık çöplük resmen.
Bilgiye ulaşmak kolay…
Ama hangi bilgiye.
Doğru bilgiye mi?
Yanlış bilgiye mi?
İyi niyetle mi?
Kötü niyetle mi?
Ortada ciddi bir sorun var.
Hele hele bizim gibi ülkelerdeki sorun herkesin malum.
Herkes her şeyi kullanıyor.
Hem de dünyanın en pahalı faturaları ile…